İnsanoğlu teknoloji ve yüksek teknoloji gereği
çok tehlikeli işlere atılmakta fakat öncesinde düşünebildiği tüm önlemleri
almakta ve olasılıkları hesaplamaya çalışmaktadır. Teknolojinin karmaşık koridorlarında elinden
geldiğince önünü görmeye ve bir boşluk bırakmamaya gayret etmektedir. Bilindiği gibi 1986 yılında Chernobyl nükleer
santralında korkunç ve nükleer reaktör işletmeciliğinin silinemeyecek yüz
karası olan bir kaza meydana geldi. Bu
kaza sonrası yapılan incelemeler, çalışmalar ve her konudaki iş kazalarının
önlenmesi yönündeki fikir yürütmeler sonucu ilgili kurumların ve çalışanların
"Güvenlik Kültürü"ne (GK) sahip kılınmasının kaçınılmaz olduğu
anlaşıldı [1]. Bu konuda ilerlemeler
kaydedilmiş önemli çalışmalar yapılmış olmasına rağmen 11 Mart 2011 tarihinde
meydana gelen ve depremin tetiklediği Tsunami dalgasının neden olduğu Fukushima zincirleme nükleer kazası sonrası da
GK ile ilgili zaaflar söz konusu olmuşdur.
Aslında,
konu yeni değildir ve 1930’ lu yıllarda Heinrich “Domino Kuramı” ile ortaya
konmuştur[2,3]. Ana hatları ile bu
kuramda, kazanın meydana geldiği “Ortama
ait Olumsuzluklar”, sırası ile
yıkılarak sonuç yıkıntıyı yaratan domino taşlarının birincisi olarak kabul
edilmekte, diğer dördünün ise, kişisel hatalar, güvenlikten yoksun davranmalar,
kazalar ve yaralanmalar olduğu ifade edilmektedir. O yıllardan başlayarak bu konuda çeşitli
çalışmalar yapılmış olmakla birlikte 1986 Chernobyl kazasından sonra gündeme, “Güvenlik Kültürü” (GK) olarak yoğun
bir şekilde oturmuştur. Kavramın çeşitli
tanımları yapılmıştır. Bu konuda fikir
birliği tam olarak sağlanmamış olsa dahi gerekliliği konusunda ilgili çevrelerde
bir anlaşma oluşmuştur.
Güvenlik
kültürü ile ilgili genel çerçeve, Chernobyl kazasının, idari ve insani faktörlerin güvenliğin
sağlanması üzerindeki önemli etkilerinin varlığını göstermesinden sonra
oluşturulmuştur [4]. Güvenlik Kültürü
adlandırması ilk defa 1988 yılında yapılan bir Uluslararası Atom Enerjisi
Ajansı toplantısında benimsenmiştir.
Kişi ve organizasyonlarda risk ve güvenlik konularındaki bilgi
yetersizliğinin felaketlerin oluşmasına katkı sağlıyor olmasını açıklamanın bir
yolu olarak ortaya atılmıştır. Chernobyl
deneyimi, insanın kendisi ve kuruluşların yönetimi ile ilgili etmenlerin,
güvenliğin sağlanması üzerindeki önemli etkilerinin varlığını göstermiş,
tehlikenin giderilmesindeki zaaflar konusunda bu unsurlar üzerinde yani, insan
ve ilgili kuruluşlar üzerinde yoğunlaşılması gereğini ortaya koymuştur. Diğer bir deyişle, sadece çalışma yerinin ve
içindeki makina ve donanımların uygun tasarlanması yeterli değildir [5].
Çeşitli
tanımların ortak yönü GK’nın, ilgili kuruluşun personeli tarafından ortak
olarak paylaşılan güvenlik algılaması olmasıdır. Diğer bir deyişle, güvenlikte ortak
algılamanın oluşması da denilebilir.
Güvenlik kültürünün ortak bir tavır, davranış biçimi ve çalışma aktivitesi olduğu şeklinde yorumlar yapılabilir. Dolayısı ile güvenlik kültürünün, bir iş
yerinde çalışanların nasıl davranacağı yönünde oluşturulmuş bir rehber
etkisinin yaratılması beklentisi olduğu
söylenebilir. Bir organizasyonda,
güvenlik kültürünün nasıl algılandığı önemlidir. Çünkü, çalışanların çeşitli konulardaki
performanslarını ve organizasyonun güvenliğini etkileyecektir. Bu nedenle, GK çalışma yerinin ve içindeki
makinaların uygun tasarlanması konusunun ötesinde, orada çalışanların güvenlik
konusundaki ortak anlayış, duruş ve davranışları ile de ilgilidir [6]. Çok sayıda araştırıcı GK'yı güvenlikte ortak
bir algılama olarak belirtmiştir.
Uluslararası
Atom Enerjisi Ajansına (IAEA) bağlı
INSAG (International Nuclear Safety Advisory Group) tarafından verilen
tanım: “ Güvenlik kültürü, doğası nedeniyle
içerdiği önemden kaynaklanan nükleer güç santralları güvenliği konusunun, büyük
önceliği nedeniyle, şahıs ve organizasyonlarda oluşturulması gereken davranış
biçimi ve niteliklerin tümüdür ” [5].
Bu tanım, yakın zamanda “ Güvenlik kültürü, doğası nedeniyle içerdiği önemden kaynaklanan
koruma ve güvenlik konularının, baskın öncelikleri
nedeniyle, şahıs ve organizasyonlarda oluşturulması gereken davranış biçimi ve
niteliklerin tümüdür ” şeklinde değiştirilerek genelleştirilmiştir
[7]. Dolayısı ile tüm tehlikeli
durumlardan kurtulmak, iş kazalarını önlemek, gerekli önlemleri alabilmek
GK’nın edinilmesi ve yaygınlaştırılması olgusu ile ilişkilendirilmiştir. Bilindiği gibi ülkemizde, meydana gelen iş
kazaları büyük ölçüde can kaybına ve yaralamalara neden olmaktadır. Kazalar ve ölümlü kazalar konusunda ülkemizin
istatistik değerleri oldukça kötüdür.
Çok yakın bir zamanda meydana gelen ve bizleri büyük üzüntülere boğan
hızlı tren kazası GK’nın önemini ve aciliyetini vurgulamıştır. Zaman kaybetmeksizin bu konuda siyasi irade
oluşmalı ve gereken adımlar atılmalıdır.
GK
ile ilgili başka tanımlar da yapılmıştır.
İngiltere (U.K.) Sağlık ve Güvenlik Komisyonu tarafından verilen GK
genel tanımı ise şu şekilde ifade edilmiştir: “ Bir organizasyonun güvenlik kültürü; organizasyonu oluşturan kişiler
ve gurupların sahip oldukları değerlerin, davranış biçimlerinin, kavrayışlarının, yeterliliklerinin tümünün
bir ürünü olup, organizasyonun sağlık ve güvenlik konusundaki duruşunu,
bilgisini, konuya ve taahhütlerine bağlılığını belirler” [8]. Diğer bir araştırıcı, Barnes, çalışmasında,
tarihçesinden başlayarak GK’ünü anlatmış ve yapılmış diğer tanımları vermiş,
ayrıca kendi yaptığı tanımı da çalışmaya eklemiştir [9].
Bilindiği
gibi, her ülkenin “Nükleer Güvenlik Otoriteleri” kendi ülkelerinde nükleer
enerjinin barışçıl amaçlarla kullanılması uygulamalarında güvenliği en iyi
şekilde sağlamakla görevlidirler. Bu hedefe sağlıklı bir şekilde ulaşmanın ancak GK’ne gereken önemin
verilmesi ile sağlanabileceği yukarıda incelenmişdir. Bu konu kaynak [10]’de etraflıca incelenmiş,
etkin bir nükleer güvenlik otoritesinin
sahip olması gereken ve GK’ü oluşumunu destekleyen nitelikler, prensipler ve yapılması
gerekenler saptanmıştır. Bilindiği gibi
nükleer kazaların etkileri ülkelerin siyasi sınırları ile sınırlı
değildir. Bu nedenle nükleer konuda
global bir GK yaklaşımı gereklidir. Bu
konu da aynı kaynakda incelenmişdir.
GK'ü çalışanların ve yönetimin güvenlik
konusunda ortak bir algılamaya, diğer bir deyişle ortak bir topluluk bilincine
sahip olması anlamına gelmektedir. Bugün
için GK'ü güvenliğin sağlanmasında olmazsa olmaz bir oluşum olarak
görülmelidir. Sorun GK’nün nasıl
sağlanacağıdır [5,6]. İlk ve önemli
bileşen yasalardır. Yasal düzenlemenin
hedefi; şahısları, toplumu ve çevreyi korumaktır. Yasaların içeriği GK için ulusal dayanağı
oluşturur. Bununla yetinilmeyip "Tavsiye ve Düzenleme Kurulları"
oluşturulmalıdır. Mali olanakların ve
görevlilerin bağımsız ve özgür çalışabilecekleri ortamın sağlanması önemlidir. İkinci bileşen, güvenliği sağlamakla yükümlü
olan yöneticiler ve onların çalıştığı organizasyonların başında olan üst
makamlardır. Bunlar, iş yerindeki
güvenlik sorumluları veya bir bakanlıkda bulunan güvenlikle ilgili dairenin
görevlileri olabilir.
Yöneticilerden Beklenenler: Çalışanlar tek ve bilinen bir otorite
tarafından izlenmeli ve bu otorite onların sorumluluklarını yerine
getirmelerini kolaylaştıracak çabayı göstermelidir. Bireyleri, çalışma ortamı
önemli ölçüde etkilemektedir.
Çalışanlarda oluşturulmak istenen
GK'ü, dolayısı ile ortak davranış bilincinin sağlanmasında önemli iki etkenin;
çalışanların güvenliği sağlama yükümlülüklerine bakışları ve çalışma ortamının
güvenliğin sağlanmasını kolaylaştıracak şekilde düzenlenmesi olduğu tespit
edilmiştir. Yönetici söz konusu bakış
açısını güçlendirmeli ve beklenen ortamı sağlamalıdır. Yöneticinin sorumluluğu, organizasyonun
güvenlik politikası ve hedeflerini dikkate alarak bu hususların gerçekleşmesini
sağlamaktır. Öncelikle kişilerin ve idarenin sorumlulukları iyi incelenerek
tanımlanmalıdır. Gerekli evrak ve bildiriler yeterince ayrıntılı bir şekilde
hazırlanarak karışıklığa meydan vermeyecek tarzda yazıya dökülmeli ve
ilgililerin istifadesine sunulmalıdır. İdarenin ve kişilerin sorumluluklarında
eksiklikler, çakışmalar olmamalı,
paylaşılan sorumluluklar bir problem çıkarmamalıdır. Çalışanlar, kendi sorumlulukları kadar yakın
çalışma arkadaşlarının ve bağlı oldukları idari birimin de sorumluluklarını ve
bunların biribirini tamamladığını iyi bilmelidirler. Ayrıca, yeterli kayıt tutulması, bilgi
formları ve izlenmesi, değerlendirilmesi, çalışanların GK’üne sahip olmaları
yönünde eğitimi, başarının ödüllendirilmesi,
çalışanların istenen yeterlilikte olduğunun garanti edilmesi idarecinin
görevleri arasındadır.
Üçüncü
ve en önemli adım çalışanların uyumu, GK'üne inanması ve bir parçası olmasıdır.
Bunun sağlanması önceki iki adımın başarısına bağlıdır. Çalışanlar, kendilerini konu ile ilgili
olarak sorgulamayı, güvenlik konusuna, titiz,
dikkatli ve sağ görülü yaklaşımı öğrenmeli ve aralarında iyi bir iletişim
olmalıdır. Yerine getirdikleri görevde
güvenliğin nasıl sağlanacağını ve kendilerini bekleyen tehlikeleri kavramış
olmalıdırlar. Bu konuda bilgisiz olanın
bu ortamda yeri olmamalı ve bu tehlikeli görevlerde çalışmamalıdır.
Diğer
önemli sorun ise, bu yönde çalışmaların istenen GK’ü hedefine ulaşmada ne
ölçüde başarı sağladığının saptanmasıdır.
Bu nedenle çeşitli, “Güvenlik Kültürü Değerlendirme” çalışmaları
yapılmıştır. Bailey ve Petersen [11]
güvenlik algısının izlenmesinin önemini vurgulayan çalışmalarında güvenlik sistemlerinin
etkinliğini incelemişlerdir. Kaynak 12’de
GK izleme çalışmasının nasıl yönetilmesi gerektiği ve sonuçların GK’ünü
geliştirmede nasıl kullanılacağı incelenmiştir.
Aynı çalışmada Bruce Kaplan’ın 1989 yılında yaptığı orijinal güvenlik
normları izleme çalışması da anlatılmaktadır.
Bu konuda önemli çalışmalar Uluslararsı Atom Enerjisi Ajansı (IAEA),
Güvenlik Kültürü Değerlendirme Takımı (SCART) tarafından yapılmaktadır[13,14]. Ana hatları ile “Delphy yöntemi” olarak
anılan eski bir yöntem uygulanmaktadır.
Değerlendirme bir özel jüri tarafından yapılmakta, jüri üyeleri
raporlarını biribirlerine iletmekte, görüşlerden yararlanarak kendi raporlarını
yenilemekte ve böylece değerlendirmeyi sonuçlandırmaktadırlar. Bu yöntem pek çok çeşitli konuya
uygulanabilir. Önemli olan SCART’ın seçtiği hedefler, düzenlediği çalışma
planıdır. Genelde yöneticilerden
beklenenler ve çalışanların uyumu incelenir.
Özel hazırlanmış soru formları kullanılmaktadır. GK gibi toplumda oluşması istenen ortak ve
tüm toplumu korumaya yönelik, ayrıca
üyelerinde işyerine uygun olarak özel bilgi birikimini gerektiren ortak
sorumluluk bilincinin oluşmasını izlemek için yapılacak anketlerin, sorulacak
soruların iyi hazırlanmış olması gerekmektedir.
Değerlendirme
çalışmaları, iş yerinde GK’nün güçlü bir
şekilde oluşmasının sağlanıp
sağlanamadığının en iyi bir şekilde saptanması ve eksikliklerin giderilmesi
için yapılması gerekenlere karar verilip, ilgililere duyurulması
çalışmasıdır. İlgili kuruluşun, işyerinde GK oluşturması, zor ve bilgi,
çaba isteyen bir çalışmadır.
Bunun denetlemesi aynı şekilde güçlüklerle doludur. Devletin bağımsız ve iyi organize edilmiş
hukuki alt yapısı oluşturulmuş bir sistemi yürürlüğe koymasını
gerektirmektedir.
GK'ünün
sağlandığı ortamda denetimlerin yetersizliği ve bu konuda ihmal olduğu endişesi ortadan kalkar. Çünkü, denetim tümüyle bu ortamın içersindeki
herkesin beklentisi ve gereğinde uyarısıdır.
Çalışanlar, kendilerini bekleyen tehlikeyi yeterince biliyor ve çalışma
ortamında hep birlikte duyarlı olabiliyor, bir takım olarak güvenliğin gereğini
yerine getirme sorumluluğu ve yükümlülüğünü hissediyorlarsa güvendedirler. Bu ortak algılamanın sağlanmasına GK'nün
oluşması diyoruz. Çalışma ortamında bu
önemli dönüşüm sağlanmadan, örneğin, "Proje onaylı, gerekli güvenlik araç
ve gereçleri var, çalışanlarımızda dikkatli olsunlar" gibi ifadelerin
hiçbir anlamı yoktur. İşyeri güvenliği
konusunda çağdaş yaklaşım GK'ü yaklaşımıdır.
Acılara son vermek için bu doğrultuda zaman kaybetmeden çalışmalara
başlanmalıdır [1].
Emekli Öğr. Üyesi Şarman GENÇAY
Aralık, 2018
KAYNAKÇA*
[1] Ş. Gençay,
“Güvenlik Kültürü” Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi”. YUHFD Vol. VIII No.2 (2011) – YUHFD Vol. IX No.1 (2012).
[2] H.
Heinrich, “Industrial Accident
Prevention” Mc-Graw-Hill, New York, NY, (1931).
[3] H.
Heinrich, D. Petersen, N. Roos, “Industrial
Accident Prevention”. Mc-Graw-Hill, New York, NY, 1980.
[4] FLIN, R., MEARNS, K., O'CONNER, P. &
BRYDEN, R. “Measuring safety Climate: Identifying the common features” Safety
Science 34, 2000.
[5 ]
International Nuclear Safety Group, “Safety Culture” Safety Series No.75
– INSAG-4 Vienna, 1991.
[6 ] C.
Stobier, A. Baer, N. Pelzer,
W.Tonhauser, “ Handbook on Nuclear Law”, IAEA, Vienna, 2003.
[7]
“Terminology Used in Nuclear Safety and Radiation Protection”, IAEA
Safety Glossary, 2016 Revision, IAEA Vienna, 2016.
[8] HSC (HEALTH
AND SAFETY COMMISSION), 1993. Third report: organizing for safety. ACSNI Study
Group on Human Factors. HMSO, London
[9] V.
Barnes, “What is Safety Culture? Theory, Research, Challenges”,Office of
Nuclear Regulatory Research, U.S.NRC, 2010.
[10] “Safety
Culture of an Effective Nuclear Regulatory Body”, NEA No.7247, OECD 2016
[11] C.W.
Bailey, D. Petersen, “Using perception Survey to Assess Safety system
Effectiveness” Professional Safety vol. 34, Feb. 1989.
[12 ] L.
Ostrom, C. Wilhelmsen, B. Kaplan, “Assessing Safety Culture” Nuclear Safety,
Vol. 34, No.2, April-June 1993.
[13] G.
Verlini, “The Mindset of Nuclear safety” IAEA Bulletin 50-1, Sept. 2008
[14] SCART
Guidelines, Service Series No.16, IAEA, July 2008.
* GK
tanımlarının Türkçe ifadeleri, anlamlarına uygun olarak (mealen) tarafımdan yazılmıştır.
----------------
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder