..

..
..

20 Nisan 2016 Çarşamba

Yüksel Atakan'ın Fukuşima kazasıyla ilgili diğer bir yazı​sı;Fukuşima kazasından 5 yıl sonra bugün neler biliyoruz?



Fukuşima kazasından 5 yıl sonra bugün neler biliyoruz?
Yüksel Atakan, Dr., Radyasyon Fizikçisi, Almanya, ybatakan@gmail.com

Japon hükümeti, ülkedeki toplam 54 nükleer reaktörden, o gün çalışan, 43 reaktörü 11 Mart 2011 kazasından sonra durdurdu. Bugün Japonya’da sadece güneydeki Sendai’de 2 reaktör tekrar çalıştırılıyor. 23 reaktörün işletilmesi için yetkili kurumlara başvurulmuş olup bunlar için ilgili denetim ve yargı yolları aşılmaya çalışılıyor.
Kazadan önceki 54 reaktör ülkenin %30 elektrik gereksinimini karşılıyordu. İşletmeden çıkarılanlar sonucu ileride 43 reaktörün Japonya’da çalışması bekleniyor. Bunların tekrar işletmeye açılmaması için Japonya’da nükleer karşıtları destek buluyorlar. Japonya’da bugün yeni bir nükleer santralın yapımı ise sürüyor. Ancak artırılmış güvenlik önlemlerinin yerine getirilebilmesi için yapımı gecikiyor.
11 Mart 2011 üçlü felaketi
  1. Büyük deprem (9 büyüklüğünde ilk kez); 2. Tsunami ve 3. Fukuşima Nükleer Santral Kazası.. Deprem anında çalışan 1,2 ve 3 nolu reaktörler otomatikman durduruldu. Ancak nükleer yakıt elemanlarındaki bölünme ürünleri (radyoaktif maddeler) saldıkları ışınlarla ortamı ısıtmaya devam ettiklerinden, daha yıllarca soğutulmaları gerekiyordu. Ancak santralda elektrikler kesilmişti (YGH’ı kopmuş, dizelli ivedi elektrik üreteçlerini tsunami suları basıp işlemez duruma getirmişti).
Kaza sonucu 380.000 kişi evlerinden uzaklaştırıldı. Bunlardan 130.000’i Nükleer santralın 20 km çevresinde oturuyordu. Toplam 1 milyon kadar ev oturulamaz duruma geldi. Deprem ve Tsunami sonucu 16.000 kişi yaşamını yitirdi, 3200 kişi de kayıp.
Santralların geçmişine bakış
General Electric Fukuşima nükleer santralları zaten başlangıçtan beri sorunluydu! Reaktörleri TEPCO şirketi işletiyordu. Reaktörlerin tümü kaynamalı sulu cinsten reaktörlerdi. ilk 4’ü 760 MWe (elektriksel) güçteydi. Son 2 reaktör 1067 ve 1325 MWe gücündeydiler.
Fukuşima reaktörlerinin, reaktör binalarını çevreleyen 'Koruyucu Kabının' (Containment), büyük bir reaktör kazasında ortaya çıkacak yüksek basınca dayanamayacağını daha 1970'de ABD Atom Enerjisi Kurumu uzmanları bir teknik raporla açıklamıştı. Buna rağmen, basınç düşürme sistemi yapılmadan reaktörler işletmeye açıldı. Kiler katındaki ivedi elektrik üreteçlerinin de sular altında kalabileceği, uzmanlarca bir çok kez açıklanmasına rağmen bunlar üst katlara hem yer sorunu olduğundan hem de ek gider oluşturacağından taşınmadı.
2002 yılında TEPCO elemanları 16 yıl boyunca teknik raporları değiştirerek sistemlerdeki arıza ve kazaları gizledikleri, düzmece raporlar hazırladıkları ortaya çıkınca santrallar durduruldu ancak 2003 yılında bazı düzeltmelerden sonra tekrar işletildi. Kazadan 10 gün önce ise çeşitli aletlerin, pompaların ve dizelli elektrik üreteçlerinin 11 yıldır bakımlarının tam yapılmadığı açıklanmıştı ama aldıran olmadı. Kısacası: Kaza geliyorum diyordu
Fukuşima'da bugün durum?
Radyoaktif maddelerden temizleme, yıkama binaları kapsülleme ve reaktörleri soğutma gibi çalışmalar sürüyor. Sıvı ve katı atık depo/tanklarıyla santral alanı (şekildeki gibi) dolmuş durumda. Reaktörlerin çevresindeki alan ancak 30-40 yılda temizlenebilecek ve bunun maliyeti 100 milyar doları geçeceği belirtiliyor.
Santralın10-20 km çevresi kazadan hemen sonra boşaltıldığından, Çernobil'deki durumun aksine insanlar gereksiz yere radyasyon dozu almadılar. Çernobil’de ise, kaza gizlendiğinden, ilk 3 günde yüksek iyot 131 dozu nedeniyle, daha sonraki yıllarda, çocuklarda tiroit kanseri ortaya çıktı.
Fukuşima kazasından hemen sonra bölgenin boşaltılması sonucu fazla radyasyon dozu alan  ve radyasyondan ölen olmadı. Ancak evlerinden uzaklaşmak zorunda kalan bazı kişilerde depresyon ve travma nedeniyle ölenlerin 1000'i aştığı, kanıtlanamasa da, medyada yer alıyor.
Elde edilen bulgular ve özetle durum:
  1. Fukuşima bölgesinde Cs 134 ve Cs 137 en yoğun radyoizotoplar olmuştur.
  2. Radyasyon dozunun oluşmasına en büyük katkı vücudun dıştan ışınlanmasından gelmiştir (20 mSv’den az).
  3. Vücudun içten ışınlanması, sıkı besin kontrolları nedeniyle önemsiz kaldı (besinlerde yapılmakta olan radyoaktivite ölçümleri ve kontrollar uzun süre devam edecek).
  4. Japonya’nın her yerinde Fukuşima kaynaklı radyoizotoplar ölçülmüş ise de Fukuşima bölgesi en çok etkilenen bölge oldu.
  5. Uluslararası araştırmalar (WHO, UNSCEAR) ve santral alanının temizlenmesi, reaktörlerin soğutulması, reaktörlerin çevresine set çekilmesi, havalandırma, filtreleme ve yakın çevrede koruyucu önlemler alınması gibi daha bir dizi önlem, onarım, bakım ve arındırma çalışmaları 30-40 yıl sürecektir. Santralların 6’sı da ileride de çalıştırılmayacaktır.
Alınan dersler
Yeni bir nükleer santral projesinde Fukuşima kazasından alınacak önemli derslerin başlıcaları ve yüksek güvenlikli bir nükleer santralın teknik özellikleri şöyle ortaya çıktı.
  1. Santral depreme daha dayanıklı olarak projelendirilip kurulmalı,
  2. Santrala verilen elektriğin kesilmesinde, ivedi (acil) dizel jeneratörleri sorunsuz çalışacak şekilde projelendirilmeli ve en uygun yerlerde konuşlandırılmalı,
  3. Hidrojen gazı patlamalarının oluşmasını önleyecek sistem çalıştırılarak patlamalar ortaya çıkmamalı,
  4. Nükleer yakıt maddesinin ergimesi durumunda reaktör kazanı dıştan soğutularak çeliğin yapısı (sertliği) bozulmadan ergiyen yakıt kazan içinde kalmalı,
  5. Çok yüksek sıcaklıkta reaktör kazanının delinmesi durumunda, kazanın altında yakıt tutma çanağı bulunmalı.
  6. Santralda ivedi komuta merkezi ve simülatör bulunmalı personel önceden hazırlanmalı
Kaynaklar:
  1. Ülkemizde kurulacak nükleer santrallarla ilgili radyasyon güvenliği (FMO Teknik Raporu, Y.Atakan, 50 sayfa, www.fmo.org.tr)
  2. Fukuşima kazasının 4.yılında durum (Bilim ve Gelecek dergisi Nisan 2015)
  3. Radyasyon ve Sağlığımız kitabı: https://www.nobelkitap.com/kitap_113005_radyasyon-vesagligimiz.html (Nobel yayınları 2014, Y.Atakan)
Not: Bu yazı, 'Herkese Bilim Teknoloji' portalından aktarılmıştır (http://www.herkesebilimteknoloji.com/haberler/surdurulebilirlik/fukusima-kazasindan-5-yil-sonra-bugun-neler-biliyoruz)



​Yüksel Atakan'ın kongre bildirisi özeti​,​ şekil ve kaynak eklemeleriyle


NÜKLEER ENERJİDEN ÇIKAN ALMANYA'da ELEKTRİK ÜRETİMİYLE İLGİLİ DURUM  VE SORUNLAR

Yüksel Atakan, Dr., Radyasyon Fizikçisi, Almanya, ybatakan@gmail.com

Nükleer santrallar kapatılırken Almanya’da elektrik üretimindeki sorunlar
Almanya’da 2010 yılında 17 nükleer santralın  elektrik üretimine katkısı %22 dolayındaydı. Bunlardan 9"u, 2011"deki  Fukuşima kazasından sonra  bugüne kadar kapatıldı ve bir daha çalıştırılmayacak. Arta kalan 8 santralın 2023 yılına kadar  kapatılması planlandı. Almanya'da, 2020 yılına kadar gerekli elektrik enerjisinin %35’inin yenilenebilir enerjilerden sağlanması amaçlanıyor ve 2015 yılında %30'a ulaşıldı. Ancak yenilenebilir enerjiler deyince çokçası güneş ve rüzgar enerjileri akla geliyor. Almanya'da rüzgar ve güneş enerjilerinin 2015 yılındaki elektrik enerjisi üretimindeki toplam payı ise %19,4 (Rüzgar:%13,5, Güneş: %5,9). Yenilenebilir elektrik enerjisi üretiminin gerisi ise eskiden beri biyokütleden elde edilen enerji; %6,8  (odun, biyo çöp,atık yağlar vb.) ayrıca  %3 su (hidrolik) enerjisinden oluşuyor.
2015'de nükleer enerjinin payı %14'e inmişken, fosil kaynaklı enerjiler toplamda %51 ile yine en büyük katkıyı sağlıyorlar. Bunların payları:Linyit: %23,8, Taşkömürü: %18,1 ve Doğal Gaz: %9,1. Almanya'da 2015 yılında toplam olarak 652 Milyar kWh brüt elektrik enerjisi üretildi (Türkiye'dekinin yaklaşık 2,5 katı).

Fosil yakıtlı elektrik santrallarının baca gazlarıyla iklime ve çevreye olumsuz etkileri
Almanya’da bugün yapımı süren ya da planlanan küçüklü büyüklü 51 adet fosil yakıtlı santral bulunuyor (Bunlardan en büyük 7 adedinin toplam gücü: 4500 MW). Nükleer santrallar kapatılırken, yenilenebilir enerjilerden elektrik üretimi kısa sürede açığı kapatamayacağından, fosil yakıtlı elektrik santrallarının ardı sıra devreye girmesi bekleniyor. Tüm nükleer santralların 2010 yılında piyasaya sunduğu 140 milyar kWh’lık enerji, fosil yakıtlı santrallardan elde edilecek olursa CO2 miktarı %20 kadar artacak.
Öte yandan Almanya, fosil yakıtların saldıkları C02 miktarını 2040 yılında, 1990 yılında atmosfere salınan miktara göre %40 kadar indirmeyi hedefliyor. Elektrik enerjisi üretiminde salınan CO2 miktarının 2020 yılında 290 milyon tona indirilmesi de planlanmış olup bu, 2015 yılına göre 22 milyon ton C02 miktarının azaltılması demektir.
Bilindiği gibi nükleer santrallar normal işletme sırasında bacalarından çevreye yok denecek kadar az miktarda karbon dioksit (CO2) gazı salarken, fosil yakıtlı olanlar çok fazla CO2 salıyor. CO2 gibi sera gazlarının iklime olumsuz etkisi biliniyor. Taşkömür yakıtlı bir santralda üretilen elektriğin kWh’i başına 900 gram CO2 , doğal gazlı olanda ise bunun yarısı kadar CO2 havaya salınıyor. Almanya’da toplam salınan CO2 miktarı yılda 830 milyon ton (2015). Kömür yakıtlı 800 MW’lık bir santral çevreye yılda 5 milyon ton kadar CO2  salıyor.
Fosil yakıtlı santrallarda bacadan salınan CO2’den başka, dumandaki kükürt dioksit, azot oksit gibi  çeşitli zararlı kimyasal maddelerin yanı sıra, kurum ve külde bulunan ağır doğal radyoaktif maddeler de çevre ve sağlık için büyük sorunlar oluşturuyor. Taşkömürü ve linyit kömürünün bileşiminde, az miktarda da olsa, uranyum 238 ve toryum 232’den türeyen radyum 226, polonyum 210 ve kurşun 210 ve ayrıca potasyum 40 gibi doğal radyoaktif maddeler, kömürün cinsine göre, daha az ya da daha çok var. Vücutta kemiklerde, başka organlarda, uzun süre biriken ve insanı içten ışınlayan bu gibi ağır radyoizotoplardan yayınlanan ışınlar  nükleer santrallardan çevreye salınmıyor. Nükleer santrallardan çevreye çok daha hafif fisyon ürünleri (uranyum 235’in bölünmesiyle ortaya çıkan radyoizotoplar) iyice filtrelendikten sonra çok az miktarlarda salınıyor. Öte yandan bazı kömürlü santrallardan modern filtrasyona rağmen çevreye atılan küllerin içindeki uranyum derişiminin, uranyumun elde edildiği madenlerdeki derişimden daha çok olduğu ileri sürülerek, küllerden uranyum elde edilmesinin daha avantajlı olabileceği düşünülüyor. Taşkömür yakıtlı büyük (800 MW kadar) bir elektrik santralının bacasından çeşitli eleme (filtrasyon) tekniklerine rağmen, çevreye yılda 500 kg kadmiyum, 500 kg talyum, 600 kg civa, 1.000 kg arsenik, 2.000 kg nikel, 6.000 kg kurşun ve 400 ton toz, 4.000 ton kükürtoksit ve 4.000 ton azotoksit yayılabiliyor. Bu gibi zehirli ağır metaller, gazlar ve  tanecikler insan vücuduna ulaştığında kanser yapabiliyor. Zehirli bu gibi maddeler sonucu her bir kömür santralının 40 yıllık işletme süresi boyunca çevrede (yavaş yavaş) farkedilmeden 1000 kişinin kanserden ölümünden sorumlu olduğunu ileri süren araştırmacılar var. Bu nedenlerle Almanya’da nükleer santralların durdurulmasıyla elektrik açığını kapatması düşünülen çok sayıda kömürlü santral yapılmasına da çevredekiler ve sivil toplum kuruluşları karşı çıkıyor.
Diğer sorunlar
Nükleer santrallar ardı sıra kapatılırken uzak bölgelerden getirilmesi zorunlu olacak elektrik için yeni yüksek gerilim hatları yapımı gerekiyor. Elektrik ağında kullanıma göre her an değişen gerekli enerji akımını sağlayabilmek için, özel bilgisayar programlarıyla enerji akımını en elverişli duruma getirmek (optime etmek) amacıyla yeni tekniklerin denenmesi ve tüm bunların gerçekleştirilebilmesi için büyük yatırımlar gerekiyor. Rüzgar ve güneş enerjisi her saat değişebileceğinden, güneşin geceleri olmaması, duruma göre eksikliğin başka enerji kaynaklarından devreye aktarılmasını zorunlu kılıyor.
Yeni enerji hatlarını ve rüzgar enerjisi üretim kulelerini (jeneratörleri) kimse yanıbaşında istemiyor. Bunun başlıca nedenleri doğal çevrenin görünümünün bozulacağı ve gürültü. Bu da büyük bir sorun.
Sonuç
Almanya'da nükleer santralların sırayla devreden çıkarılmasıyla azalacak elektrik üretiminin, artan yenilenebilir enerjiyle ileride karşılanamayacağı biliniyor. Açığı kapatmak için kurulmakta olan fosil yakıtlı elektrik santrallarından salınan C02'in iklimi etkilemesi sorununun nasıl çözülebileceği ise bilinemiyor. Almanya'nın bu konuda avantajı ise ileride gerektiğinde, AB elektrik şebekesinden elektrik açığını kapatabileceğidir. Bu ise Fransa gibi ülkelerde üretilen ve daha çok nükleer kaynaklı elektrik olacaktır. Nükleerden çıkan Almanya'nın 30 km uzaklıktaki komşularındaki nükleer santrallarda üretilen elektriği ileride kullanma zorunda kalacağı ise, nükleer santralların kaza risklerini ileri sürenler için  bir çelişkidir. Yukardaki nedenlerle komşuları, Almanya’yı, nükleer enerjiden çıkmakla, çok acele ettikleri  için eleştiriyorlar.
Almanya’da yukarda özetle verdiğimiz sorunların nasıl çözülebileceği, ancak nükleer santralların devreden tümüyle çıkarılacağı 2022 yılı sonrasında görülebilecek. Nükleerden çıkan çok az sayıda AB ülkeleri (*) dışındaki Çin, Hindistan, Rusya gibi daha bir çok ülke ise, yenilenebilir enerjiler artırılsa bile bunlar yetersiz kalacağından, gelecekteki enerji açığını kapatabilmek için, yeni nükleer santrallar planlıyorlar. Bunlara, Fukuşima kazasının olduğu Japonya da eklenebilir. Japon hükümeti, Fukuşima santralının işletmecisi olan Tepco şirketine yeni bir nükleer santral kurma projesini,geçen yıl, vermiştir.
------------------------------------
(*) AB'de Nükleer Enerji'den çıkan ülkeler: Almanya, Belçika, İsviçre, İspanya;
Avusturya ve İtalya'da ise NGS bulunmuyor.

Kaynaklar:
1. BDEW Bundesverband der Energie und Wasserwirtschaft  EEG raporundan 16.02.2016.
2. Radyasyon ve Sağlığımız? kitabı, Y.Atakan, Nobel Yayınları 2014 https://www.nobelkitap.com/kitap_113005_radyasyon-ve-sagligimiz.html
3. Fukuşima kazasından 5 yıl sonra bugün neler biliyoruz? (http://www.herkesebilimteknoloji.com/haberler/surdurulebilirlik/fukusima-kazasindan-5-yil-sonra-bugun-neler-biliyoruz)


William Engdahl'ın "A Century War" adlı yapıtı hakkında

Türkiye ve Ortadoğu topraklarındaki enerji koridorlarının tarihsel arka planında ne var?

İran'dan İtalya'ya, Pakistan'dan Latin Amerika ve Asya ülkelerine 20. yüzyılda petrolü ulusallaştırma yanlısı hükümetlerin, devlet adamlarının başlarına neler geldi?

IMF, Dünya Bankası gibi kurumlar hangi tarihsel koşullarda ortaya çıktı? Ucuz ve sınırsız petrol arzına dayanan Amerikan ekonomisi aslında nasıl çevriliyor?

Petrol Para İktidar, tutanaklar, raporlar, tanıklar ve tarihi belgeler ışığında uluslararası petrol endüstrisinin karanlık dünyasını ve dünya siyasetindeki rolünü gözler önüne seriyor. Enerji politikaları konusunda dünyanın en yetkin isimlerinden ekonomist gazeteci William Engdahl, okuyucuyu petrol lobisinin küresel hâkimiyetinin tarihi ile baş başa bırakıyor.

Bu kitapta, 1. Dünya Savaşı'ndan günümüze petrolün uluslararası çatışmalardaki kilit rolünü, 1970 petrol krizinin perde arkasını, soğuk savaş sonrasında Amerikan hâkimiyet stratejilerini, Sovyetler Birliği'nin çözülüşünde, Yugoslavya'nın parçalanmasında petrol lobilerinin, güçlü finans çevrelerinin rolünü ve Asya Kaplanları'nın nasıl kediye dönüştürüldüğünün hikâyesini bulacaksınız.

Petrol Para İktidar, medya kanalı ile tanıdığınız birçok Anglo-Amerikan politikacı ve bürokrat figürün hayatlarından çok ilginç ayrıntı ve bağlantılara; 1980'lerde liberalizmi, serbest pazar ekonomisine dayalı yeni dünya düzenini kabul etmek istemeyen ülkelerin nasıl tehdit ve zorlamalarla karşılaştıklarına yer veriyor.

Basit bir fosil yakıtın, milyonlarca insanın ölümüne, tamiri imkânsız yıkımlara yol açan bir silaha dönüştürülmesinin; Londra ve New York finans çevrelerinin petrol parası ile döndürdükleri siyasi tezgâhlarının; devasa kârlar düşme eğilimine girince, sorunlara kapitalizm dışında çözüm aranmaya başlandığında, "çatlak sesler" yükseldiğinde güçlü, uluslararası sermaye gruplarının hangi senaryolarla harekete geçtiğine dair çok iyi hazırlanmış bir tarih çalışması Petrol Para İktidar.

17 Nisan 2016 Pazar

Duyuru: Bu akşam (17 Nisan 2016) saat 21.00’de Ülke TV’de Nükleer Enerji ve Toryum


Duyuru:
Bu akşam (17 Nisan 2016) saat 21.00’de Ülke TV’de Stratejist Ömer Özkaya’nın hazırlayıp sunduğu ‘Gözcü’ programında Nükleer Enerji ve Toryum konuları tartışılacaktır.

Programa konuşmacı olarak TETP (Toryum Ender Topraklar Platformu) müdavimlerinden Dr. Reşat Uzmen ve yine TETP ve KDP (Kadıköy Düşünce Platformu) müdavimlerinden Ateşan Aybars (Eski CANDU Reaktör Kontrol Mühendisi) konuşmacı olarak katılacaklardır. İlgilenenlere duyurulur.

Not: Programın video linki aşağıdadır. Buradan izlenebilir.
http://www.izle7.com/ulketv/izle-13779-gozcu-17-nisan-2016.html