..

..
..

20 Nisan 2016 Çarşamba

​Yüksel Atakan'ın kongre bildirisi özeti​,​ şekil ve kaynak eklemeleriyle


NÜKLEER ENERJİDEN ÇIKAN ALMANYA'da ELEKTRİK ÜRETİMİYLE İLGİLİ DURUM  VE SORUNLAR

Yüksel Atakan, Dr., Radyasyon Fizikçisi, Almanya, ybatakan@gmail.com

Nükleer santrallar kapatılırken Almanya’da elektrik üretimindeki sorunlar
Almanya’da 2010 yılında 17 nükleer santralın  elektrik üretimine katkısı %22 dolayındaydı. Bunlardan 9"u, 2011"deki  Fukuşima kazasından sonra  bugüne kadar kapatıldı ve bir daha çalıştırılmayacak. Arta kalan 8 santralın 2023 yılına kadar  kapatılması planlandı. Almanya'da, 2020 yılına kadar gerekli elektrik enerjisinin %35’inin yenilenebilir enerjilerden sağlanması amaçlanıyor ve 2015 yılında %30'a ulaşıldı. Ancak yenilenebilir enerjiler deyince çokçası güneş ve rüzgar enerjileri akla geliyor. Almanya'da rüzgar ve güneş enerjilerinin 2015 yılındaki elektrik enerjisi üretimindeki toplam payı ise %19,4 (Rüzgar:%13,5, Güneş: %5,9). Yenilenebilir elektrik enerjisi üretiminin gerisi ise eskiden beri biyokütleden elde edilen enerji; %6,8  (odun, biyo çöp,atık yağlar vb.) ayrıca  %3 su (hidrolik) enerjisinden oluşuyor.
2015'de nükleer enerjinin payı %14'e inmişken, fosil kaynaklı enerjiler toplamda %51 ile yine en büyük katkıyı sağlıyorlar. Bunların payları:Linyit: %23,8, Taşkömürü: %18,1 ve Doğal Gaz: %9,1. Almanya'da 2015 yılında toplam olarak 652 Milyar kWh brüt elektrik enerjisi üretildi (Türkiye'dekinin yaklaşık 2,5 katı).

Fosil yakıtlı elektrik santrallarının baca gazlarıyla iklime ve çevreye olumsuz etkileri
Almanya’da bugün yapımı süren ya da planlanan küçüklü büyüklü 51 adet fosil yakıtlı santral bulunuyor (Bunlardan en büyük 7 adedinin toplam gücü: 4500 MW). Nükleer santrallar kapatılırken, yenilenebilir enerjilerden elektrik üretimi kısa sürede açığı kapatamayacağından, fosil yakıtlı elektrik santrallarının ardı sıra devreye girmesi bekleniyor. Tüm nükleer santralların 2010 yılında piyasaya sunduğu 140 milyar kWh’lık enerji, fosil yakıtlı santrallardan elde edilecek olursa CO2 miktarı %20 kadar artacak.
Öte yandan Almanya, fosil yakıtların saldıkları C02 miktarını 2040 yılında, 1990 yılında atmosfere salınan miktara göre %40 kadar indirmeyi hedefliyor. Elektrik enerjisi üretiminde salınan CO2 miktarının 2020 yılında 290 milyon tona indirilmesi de planlanmış olup bu, 2015 yılına göre 22 milyon ton C02 miktarının azaltılması demektir.
Bilindiği gibi nükleer santrallar normal işletme sırasında bacalarından çevreye yok denecek kadar az miktarda karbon dioksit (CO2) gazı salarken, fosil yakıtlı olanlar çok fazla CO2 salıyor. CO2 gibi sera gazlarının iklime olumsuz etkisi biliniyor. Taşkömür yakıtlı bir santralda üretilen elektriğin kWh’i başına 900 gram CO2 , doğal gazlı olanda ise bunun yarısı kadar CO2 havaya salınıyor. Almanya’da toplam salınan CO2 miktarı yılda 830 milyon ton (2015). Kömür yakıtlı 800 MW’lık bir santral çevreye yılda 5 milyon ton kadar CO2  salıyor.
Fosil yakıtlı santrallarda bacadan salınan CO2’den başka, dumandaki kükürt dioksit, azot oksit gibi  çeşitli zararlı kimyasal maddelerin yanı sıra, kurum ve külde bulunan ağır doğal radyoaktif maddeler de çevre ve sağlık için büyük sorunlar oluşturuyor. Taşkömürü ve linyit kömürünün bileşiminde, az miktarda da olsa, uranyum 238 ve toryum 232’den türeyen radyum 226, polonyum 210 ve kurşun 210 ve ayrıca potasyum 40 gibi doğal radyoaktif maddeler, kömürün cinsine göre, daha az ya da daha çok var. Vücutta kemiklerde, başka organlarda, uzun süre biriken ve insanı içten ışınlayan bu gibi ağır radyoizotoplardan yayınlanan ışınlar  nükleer santrallardan çevreye salınmıyor. Nükleer santrallardan çevreye çok daha hafif fisyon ürünleri (uranyum 235’in bölünmesiyle ortaya çıkan radyoizotoplar) iyice filtrelendikten sonra çok az miktarlarda salınıyor. Öte yandan bazı kömürlü santrallardan modern filtrasyona rağmen çevreye atılan küllerin içindeki uranyum derişiminin, uranyumun elde edildiği madenlerdeki derişimden daha çok olduğu ileri sürülerek, küllerden uranyum elde edilmesinin daha avantajlı olabileceği düşünülüyor. Taşkömür yakıtlı büyük (800 MW kadar) bir elektrik santralının bacasından çeşitli eleme (filtrasyon) tekniklerine rağmen, çevreye yılda 500 kg kadmiyum, 500 kg talyum, 600 kg civa, 1.000 kg arsenik, 2.000 kg nikel, 6.000 kg kurşun ve 400 ton toz, 4.000 ton kükürtoksit ve 4.000 ton azotoksit yayılabiliyor. Bu gibi zehirli ağır metaller, gazlar ve  tanecikler insan vücuduna ulaştığında kanser yapabiliyor. Zehirli bu gibi maddeler sonucu her bir kömür santralının 40 yıllık işletme süresi boyunca çevrede (yavaş yavaş) farkedilmeden 1000 kişinin kanserden ölümünden sorumlu olduğunu ileri süren araştırmacılar var. Bu nedenlerle Almanya’da nükleer santralların durdurulmasıyla elektrik açığını kapatması düşünülen çok sayıda kömürlü santral yapılmasına da çevredekiler ve sivil toplum kuruluşları karşı çıkıyor.
Diğer sorunlar
Nükleer santrallar ardı sıra kapatılırken uzak bölgelerden getirilmesi zorunlu olacak elektrik için yeni yüksek gerilim hatları yapımı gerekiyor. Elektrik ağında kullanıma göre her an değişen gerekli enerji akımını sağlayabilmek için, özel bilgisayar programlarıyla enerji akımını en elverişli duruma getirmek (optime etmek) amacıyla yeni tekniklerin denenmesi ve tüm bunların gerçekleştirilebilmesi için büyük yatırımlar gerekiyor. Rüzgar ve güneş enerjisi her saat değişebileceğinden, güneşin geceleri olmaması, duruma göre eksikliğin başka enerji kaynaklarından devreye aktarılmasını zorunlu kılıyor.
Yeni enerji hatlarını ve rüzgar enerjisi üretim kulelerini (jeneratörleri) kimse yanıbaşında istemiyor. Bunun başlıca nedenleri doğal çevrenin görünümünün bozulacağı ve gürültü. Bu da büyük bir sorun.
Sonuç
Almanya'da nükleer santralların sırayla devreden çıkarılmasıyla azalacak elektrik üretiminin, artan yenilenebilir enerjiyle ileride karşılanamayacağı biliniyor. Açığı kapatmak için kurulmakta olan fosil yakıtlı elektrik santrallarından salınan C02'in iklimi etkilemesi sorununun nasıl çözülebileceği ise bilinemiyor. Almanya'nın bu konuda avantajı ise ileride gerektiğinde, AB elektrik şebekesinden elektrik açığını kapatabileceğidir. Bu ise Fransa gibi ülkelerde üretilen ve daha çok nükleer kaynaklı elektrik olacaktır. Nükleerden çıkan Almanya'nın 30 km uzaklıktaki komşularındaki nükleer santrallarda üretilen elektriği ileride kullanma zorunda kalacağı ise, nükleer santralların kaza risklerini ileri sürenler için  bir çelişkidir. Yukardaki nedenlerle komşuları, Almanya’yı, nükleer enerjiden çıkmakla, çok acele ettikleri  için eleştiriyorlar.
Almanya’da yukarda özetle verdiğimiz sorunların nasıl çözülebileceği, ancak nükleer santralların devreden tümüyle çıkarılacağı 2022 yılı sonrasında görülebilecek. Nükleerden çıkan çok az sayıda AB ülkeleri (*) dışındaki Çin, Hindistan, Rusya gibi daha bir çok ülke ise, yenilenebilir enerjiler artırılsa bile bunlar yetersiz kalacağından, gelecekteki enerji açığını kapatabilmek için, yeni nükleer santrallar planlıyorlar. Bunlara, Fukuşima kazasının olduğu Japonya da eklenebilir. Japon hükümeti, Fukuşima santralının işletmecisi olan Tepco şirketine yeni bir nükleer santral kurma projesini,geçen yıl, vermiştir.
------------------------------------
(*) AB'de Nükleer Enerji'den çıkan ülkeler: Almanya, Belçika, İsviçre, İspanya;
Avusturya ve İtalya'da ise NGS bulunmuyor.

Kaynaklar:
1. BDEW Bundesverband der Energie und Wasserwirtschaft  EEG raporundan 16.02.2016.
2. Radyasyon ve Sağlığımız? kitabı, Y.Atakan, Nobel Yayınları 2014 https://www.nobelkitap.com/kitap_113005_radyasyon-ve-sagligimiz.html
3. Fukuşima kazasından 5 yıl sonra bugün neler biliyoruz? (http://www.herkesebilimteknoloji.com/haberler/surdurulebilirlik/fukusima-kazasindan-5-yil-sonra-bugun-neler-biliyoruz)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder