NÜKLEER ENERJİDEN ÇIKAN ALMANYA'da ELEKTRİK ÜRETİMİYLE İLGİLİ DURUM VE SORUNLAR
Yüksel Atakan, Dr., Radyasyon
Fizikçisi, Almanya, ybatakan@gmail.com
Nükleer santrallar kapatılırken
Almanya’da elektrik üretimindeki sorunlar
Almanya’da 2010 yılında 17 nükleer santralın elektrik üretimine katkısı %22 dolayındaydı. Bunlardan
9"u, 2011"deki Fukuşima
kazasından sonra bugüne kadar kapatıldı
ve bir daha çalıştırılmayacak. Arta kalan 8 santralın 2023 yılına kadar kapatılması planlandı. Almanya'da, 2020 yılına
kadar gerekli elektrik enerjisinin %35’inin yenilenebilir enerjilerden
sağlanması amaçlanıyor ve 2015 yılında %30'a ulaşıldı. Ancak yenilenebilir
enerjiler deyince çokçası güneş ve rüzgar enerjileri akla geliyor. Almanya'da rüzgar ve güneş enerjilerinin 2015
yılındaki elektrik enerjisi üretimindeki toplam payı ise %19,4 (Rüzgar:%13,5,
Güneş: %5,9). Yenilenebilir elektrik enerjisi üretiminin gerisi ise eskiden
beri biyokütleden elde edilen enerji; %6,8 (odun, biyo çöp,atık yağlar vb.) ayrıca %3 su (hidrolik) enerjisinden oluşuyor.
2015'de nükleer enerjinin payı %14'e inmişken,
fosil kaynaklı enerjiler toplamda %51 ile yine en büyük katkıyı sağlıyorlar. Bunların
payları:Linyit: %23,8, Taşkömürü: %18,1 ve Doğal Gaz: %9,1. Almanya'da 2015
yılında toplam olarak 652 Milyar kWh brüt elektrik enerjisi üretildi
(Türkiye'dekinin yaklaşık 2,5 katı).
Fosil yakıtlı elektrik
santrallarının baca gazlarıyla iklime ve çevreye olumsuz etkileri
Almanya’da bugün yapımı süren ya da planlanan
küçüklü büyüklü 51 adet fosil yakıtlı santral bulunuyor (Bunlardan en büyük 7
adedinin toplam gücü: 4500 MW). Nükleer santrallar kapatılırken, yenilenebilir
enerjilerden elektrik üretimi kısa sürede açığı kapatamayacağından, fosil
yakıtlı elektrik santrallarının ardı sıra devreye girmesi bekleniyor. Tüm
nükleer santralların 2010 yılında piyasaya sunduğu 140 milyar kWh’lık enerji,
fosil yakıtlı santrallardan elde edilecek olursa CO2 miktarı
%20 kadar artacak.
Öte
yandan Almanya, fosil yakıtların saldıkları C02 miktarını 2040 yılında, 1990 yılında atmosfere salınan
miktara göre %40 kadar indirmeyi hedefliyor. Elektrik enerjisi üretiminde
salınan CO2 miktarının
2020 yılında 290 milyon tona indirilmesi de planlanmış olup bu, 2015 yılına
göre 22 milyon ton C02
miktarının azaltılması demektir.
Bilindiği gibi
nükleer santrallar normal işletme sırasında bacalarından çevreye yok denecek
kadar az miktarda karbon dioksit (CO2)
gazı salarken, fosil yakıtlı olanlar çok fazla CO2 salıyor. CO2
gibi sera gazlarının iklime olumsuz etkisi biliniyor. Taşkömür
yakıtlı bir santralda üretilen elektriğin kWh’i başına 900 gram CO2 , doğal
gazlı olanda ise bunun yarısı kadar CO2 havaya
salınıyor. Almanya’da toplam salınan CO2 miktarı
yılda 830 milyon ton (2015). Kömür yakıtlı 800 MW’lık bir santral çevreye yılda
5 milyon ton kadar CO2 salıyor.
Fosil yakıtlı santrallarda
bacadan salınan CO2’den başka, dumandaki kükürt dioksit, azot oksit
gibi çeşitli zararlı kimyasal maddelerin yanı sıra, kurum ve külde
bulunan ağır doğal radyoaktif maddeler de çevre ve sağlık için büyük sorunlar
oluşturuyor. Taşkömürü ve linyit kömürünün bileşiminde, az miktarda da olsa,
uranyum 238 ve toryum 232’den türeyen radyum 226, polonyum 210 ve kurşun 210 ve
ayrıca potasyum 40 gibi doğal radyoaktif maddeler, kömürün cinsine göre, daha
az ya da daha çok var. Vücutta kemiklerde, başka organlarda, uzun süre biriken
ve insanı içten ışınlayan bu gibi ağır radyoizotoplardan yayınlanan
ışınlar nükleer santrallardan çevreye
salınmıyor. Nükleer santrallardan çevreye çok daha hafif fisyon ürünleri
(uranyum 235’in bölünmesiyle ortaya çıkan radyoizotoplar) iyice filtrelendikten
sonra çok az miktarlarda salınıyor. Öte yandan bazı kömürlü santrallardan modern
filtrasyona rağmen çevreye atılan küllerin içindeki uranyum derişiminin,
uranyumun elde edildiği madenlerdeki derişimden daha çok olduğu ileri
sürülerek, küllerden uranyum elde edilmesinin daha avantajlı olabileceği düşünülüyor.
Taşkömür yakıtlı büyük (800 MW kadar) bir elektrik santralının bacasından
çeşitli eleme (filtrasyon) tekniklerine rağmen, çevreye yılda 500 kg kadmiyum,
500 kg talyum, 600 kg civa, 1.000 kg arsenik, 2.000 kg nikel, 6.000 kg kurşun
ve 400 ton toz, 4.000 ton kükürtoksit ve 4.000 ton azotoksit yayılabiliyor. Bu
gibi zehirli ağır metaller, gazlar ve tanecikler insan vücuduna
ulaştığında kanser yapabiliyor. Zehirli bu gibi maddeler sonucu her bir kömür
santralının 40 yıllık işletme süresi boyunca çevrede (yavaş yavaş) farkedilmeden
1000 kişinin kanserden ölümünden sorumlu olduğunu ileri süren araştırmacılar
var. Bu nedenlerle Almanya’da nükleer santralların durdurulmasıyla elektrik
açığını kapatması düşünülen çok sayıda kömürlü santral yapılmasına da
çevredekiler ve sivil toplum kuruluşları karşı çıkıyor.
Diğer sorunlar
Nükleer
santrallar ardı sıra kapatılırken uzak bölgelerden getirilmesi zorunlu olacak
elektrik için yeni yüksek gerilim hatları yapımı gerekiyor. Elektrik ağında
kullanıma göre her an değişen gerekli enerji akımını sağlayabilmek için, özel
bilgisayar programlarıyla enerji akımını en elverişli duruma getirmek (optime
etmek) amacıyla yeni tekniklerin denenmesi ve tüm bunların
gerçekleştirilebilmesi için büyük yatırımlar gerekiyor. Rüzgar ve güneş
enerjisi her saat değişebileceğinden, güneşin geceleri olmaması, duruma göre
eksikliğin başka enerji kaynaklarından devreye aktarılmasını zorunlu kılıyor.
Yeni
enerji hatlarını ve rüzgar enerjisi üretim kulelerini (jeneratörleri) kimse
yanıbaşında istemiyor. Bunun başlıca nedenleri doğal çevrenin görünümünün
bozulacağı ve gürültü. Bu da büyük bir sorun.
Sonuç
Almanya'da
nükleer santralların sırayla devreden çıkarılmasıyla azalacak elektrik
üretiminin, artan yenilenebilir enerjiyle ileride karşılanamayacağı biliniyor.
Açığı kapatmak için kurulmakta olan fosil yakıtlı elektrik santrallarından
salınan C02'in iklimi etkilemesi
sorununun nasıl çözülebileceği ise bilinemiyor. Almanya'nın bu konuda avantajı
ise ileride gerektiğinde, AB elektrik şebekesinden elektrik açığını
kapatabileceğidir. Bu ise Fransa gibi ülkelerde üretilen ve daha çok nükleer
kaynaklı elektrik olacaktır. Nükleerden çıkan Almanya'nın 30 km uzaklıktaki komşularındaki
nükleer santrallarda üretilen elektriği ileride kullanma zorunda kalacağı ise,
nükleer santralların kaza risklerini ileri sürenler için bir çelişkidir. Yukardaki nedenlerle komşuları,
Almanya’yı, nükleer enerjiden çıkmakla, çok acele ettikleri için eleştiriyorlar.
Almanya’da yukarda özetle
verdiğimiz sorunların nasıl çözülebileceği, ancak nükleer santralların devreden
tümüyle çıkarılacağı 2022 yılı sonrasında görülebilecek. Nükleerden çıkan
çok az sayıda AB ülkeleri (*) dışındaki Çin, Hindistan, Rusya gibi daha bir çok
ülke ise, yenilenebilir enerjiler artırılsa bile bunlar yetersiz kalacağından, gelecekteki
enerji açığını kapatabilmek için, yeni nükleer santrallar planlıyorlar. Bunlara,
Fukuşima kazasının olduğu Japonya da eklenebilir. Japon hükümeti, Fukuşima
santralının işletmecisi olan Tepco şirketine yeni bir nükleer santral kurma
projesini,geçen yıl, vermiştir.
------------------------------------
(*) AB'de Nükleer Enerji'den
çıkan ülkeler: Almanya, Belçika, İsviçre, İspanya;
Avusturya ve İtalya'da ise NGS
bulunmuyor.
Kaynaklar:
1. BDEW Bundesverband der Energie
und Wasserwirtschaft EEG raporundan
16.02.2016.
2.
Radyasyon
ve Sağlığımız? kitabı, Y.Atakan, Nobel Yayınları 2014 https://www.nobelkitap.com/kitap_113005_radyasyon-ve-sagligimiz.html
3. Fukuşima kazasından 5 yıl
sonra bugün neler biliyoruz? (http://www.herkesebilimteknoloji.com/haberler/surdurulebilirlik/fukusima-kazasindan-5-yil-sonra-bugun-neler-biliyoruz)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder