Son
günlerde ABD ile Kuzey Kore arasında, nükleer füze atılmasıyla ilgili söz
düellosu medyanın ilk haberi! Kuzey Kore 3400 km uzaklıkta Pasifik’teki Guam adasında
bulunan ABD üssünü vurursa ve buna ABD Kuzey Kore’ye nükleer başlıklı füzelerle
karşılık verirse, füzelerin düştüğü bölgelerde insanların ve her şeyin yok
olmasının yanı sıra, ortaya çıkacak radyoaktif toz ve duman bulutundan dünyaya olacak
‘radyoaktif yağışın’ önemi de gözden uzak tulmamalı.
Atom başlıklı bir füze
havalanırken..
Nükleer
başlıklı füze (ya da atom bombası) düştüğü yeri ve çevresini yok etmekle
kalmayacak, patlama sonrası zamanla atmosferden taşınacak radyoaktif maddelerle
dünyanın bir çok bölgesini de etkileyecektir. Bunun ayrıntılarına girmeden
önce, dünyadaki nükleer başlıklı füzelerle ilgili durumu gözden geçirelim.
a)Rus
nükleer başlıklı füzelerinden biri b)Atom bombası Patlaması c)Kuzey Kore lideri
Dünya’da
hangi ülkelerde kaç adet nükleer füze var?
Bugün,
Atom silahlarını engelleme sözleşmesine göre resmen 5 ülke, atom silahlı
devletler olarak kabul edilmiştir. Bunlar: ABD, Rusya, Fransa, Çin ve Büyük
Britanya. Bunlar dışında, bu sözleşmede bulunmayan İsrail, Hindistan, Pakistan
ve Kuzey Kore’de nükleer silahlar bulunduğu biliniyor. Ayrıca 5 Nato ülkesinde
de bunlar yerleştirilmiş durumda.
1991’den
önceki Soğuk Savaş döneminde ABD ile Sovyetler arasındaki karşılıklı restleşme
sonucu nükleer füzelerin toplam sayısı 70 bin’den fazlayken, 2016’da karşılıklı
anlaşmalarla toplam sayı 15.395 adete inmiştir /1/. Toplamın dağılımı şöyle: ABD:
7.000, Rusya: 7.290 , Fransa: 300, Büyük
Britanya: 215, Çin: 260, Pakistan:130, Hindistan: 120, İsrail:80 ve Kuzey Kore:
10 adet (tahmin).
Nükleer
silahları her isteyen devlet kullanabilir mi?
Den
Haag’da uluslararası mahkemenin 1996’da aldığı bir karara göre, bunların
kullanımı yasaklanmıştır. Ancak herhangi bir ülkenin yaşam, kalım durumu söz
konusuysa, savunma amaçlı olarak bunlar kullanılabiliyor. Daha önce, 1968’de
170 ülkenin imzaladığı Atom silahlarının kullanımı ve yayılmasını engelleme
anlaşmasına göre, yukarıdaki 5 ülke dışındaki ülkeler atom enerjisini sadece
barışçı amaçla kullanmayı kabul etmişlerdir (nükleer santrallardan elektrik
üretimi gibi). Nükleer enerjinin barışçı amaçlı kullanımını IAEA (Uluslararası
Atom Enerjisi Ajansı) denetliyor.
ABD
Başkanı tek başına atom silahı kullanılması emrini verebiliyor mu?
ABD
Başkanı, ülkesinin durumunu kritik gördüğü anda, savunma amaçlı olarak, Kongre’nin
onayını almadan da, sivil ve askeri danışmanlarıyla görüşerek, nükleer füze
kullanım emrini verebiliyor.
Nükleer
Füzeler düştükleri noktadan hangi uzaklıkta ne ölçüde etkili olabiliyorlar?
Örneğin
10 kilotonluk (TNT eşdeğeri) bir atom bombası patladığı anda, güneşten 1000 kat
daha fazla bir parlaklıktaki ışık etkisiyle gözleri kör ederken, sıcaklığı milyon derecede 300 m çaplı bir
ateş topu olarak patlıyor ve yakındaki tüm canlıları yok ediyor, çevreyi çok
büyük bir basınç dalgasıyla harabeye çeviriyor. Ateş topu genleşerek 5 km kadar
uzaklıkta da son derece etkili oluyor. Patlama eğer bulutlu kapalı bir havada
olursa etkisi biraz daha az olabiliyor. 30 km uzaklıkta bile deride yanmalar
görülebiliyor.
Atom
bombası patladığında, ortaya çıkan çok büyük enerjinin dağılımı ise şöyle:
Toplamın
%50’si basınç dalgasında, %35’i ısıl enerjide (yayılan sıcak dalgada), %5’i ani
çok parlak ışıkta ve %10’u da daha sonraki yağışlardaki radyoaktif maddelerde
(fall out) toplanıyor.
Nükleer
radyasyon ve radyoaktivite etkisi
Başlangıç
radyasyonu: Bu, patlamadan hemen sonraki ilk dakika içinde ortaya çıkan, daha
çok yüksek enerjideki gama ve nötron ışınları ya da radyasyonudur. Bu çeşit
ışınlar daha sonraki dakikalarda da etkinliği epey azalarak yayılıyorlar. Bu
başlangıç radyasyonu, patlamada ortaya çıkan toplam radyasyonun %5’i kadar
olmakla birlikte, çok etkindir. Uzaklarda kurtulan halk ise radyasyonun uzun
süreli etkisiyle hasar görebiliyor.
Artçı
nükleer radyasyon ya da dünyaya yayılacak radyoaktivite
Havadaki
toz ve duman tanecikleriyle birlikte, etkin atmosferik akımlarlarla, patlamada
ortaya çıkan çok çeşitli 300 kadar radyoaktif maddenin çeşitli yöre ve ülkelere
taşınması oralarda zamanla çeşitli hastalıklara neden olabilir. Havadaki
radyoaktif maddeler daha sonra atmosferden daha üst katmanlara da taşınarak zamanla
(20-30 yıl sonra bile) dünyanın çeşitli bölgelerinde yağışlarla yer yüzüne
iniyorlar ve besinler yoluyla insanlara
etkili olabiliyorlar. Bunlar kanser riskini artırıyor.
Pasifikteki
adaya ve Kuzey Kore’ye atılabileceği konuşulan nükleer füzelerin o bölgelerle
birlikte, dünyanın hangi ülkelerini radyoaktiviteyle etkileyebileceği ise
önceden kestirilemez. Bu, o günlerdeki atmosferdeki hareketlere, rüzgarların
yönüne ve yağışların olup olmayacağına bağlı olduğu gibi, toplam kaç adet,
hangi cins ve kaç kiloton büyüklüğünde uranyum ya da plütonyum bombası atıldığına
bağlıdır. Atom bombası patlatıldığında atom çekirdeklerinin bölünmesinden
ortaya çıkan uzun yarılanma süreli 300 kadar çeşitteki radyoaktif maddelerin
dünyanın bir çok bölgesini daha uzun yıllar (20-30 yıl gibi) az ya da çok
etkilemesi beklenmelidir. 1963 öncesi atmosferde yapılan nükleer bomba
denemeleri sonucu ortaya çıkan radyoaktif maddelerle yüklü bulutlardan
yeryüzüne yağışlarla inen radyoaktif maddeler (fall out), daha sonraki yıllarda
dünyanın bir çok bölgesindeki besinleri etkilemiştir Özellikle (fall out)
yağışlarıyla şu radyoakatif maddeler yeryüzüne iniyor: Sezyum (Cs 137), Stronsyum
(Sr90) , Plütonyum (Pu 239–240), Amerisyum (Am241) ve İyot (I 131). O zamandan kalan radyoaktif maddelerden
bazıları bugün bile çok az da olsa toprakta bulunuyor.
Umarız
nükleer füzeler hiç bir zaman kullanılmaz, gerek patlama bölgesinde çok büyük
kayıp ve hasar ortaya çıkmaz, gerekse dünyanın çok uzak bölgelerinde bile
insanlar radyoaktif maddelerden olumsuz etkilenmezler.
Öte
yandan, nükleer santrallara karşı gösterilen duyarlığın, nükleer silahların yayılmasına
ve kullanılmasına karşı da gösterileceğini, bu konuda da daha etkin çalışmalar
ve etkinlikler yapılacağı beklenir. Nükleer füzeler atılmasa da yer altında yapılan bir dizi atom bombası denemelerinde
ortaya çıkan 300 kadar çeşitteki radyoaktif maddenin nerelerde ve ne ölçüde
biyolojik sisteme katılabileceğinin de araştırılması önemlidir. Üstelik
bunların, nükleer santralların atıklarının depolandığı özel varillerde değil,
yer altında açık olarak toprağa ve dolayısıyla biyolojik sisteme karıştığı
düşünülürse..
Not:
Bu yazı HBT dergisinin 77.sayısında yayımlanmıştır.
.................
Yüksel Atakan, Dr., Radyasyon Fizikçisi,
Almanya, ybatakan@gmail.com