Derken bir de baktık
1961’den 2019 yılına gelmişiz. Nükleerde altmış yılını kaybetmiş bir Türkiye.
1961’de Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi’ni kurmuşsunuz, bunun adını 4-5 sene
sonra Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi diye genişletmişsiniz, sene
2019’a gelmiş, adını Teknoloji Daire Başkanlığı ve Atık Daire Başkanlığı diye
değiştirip nükleeri ve araştırmayı ortadan kaldırıyorsunuz. Olacak şey değil!
Amerika’da olduğum zamanlar, en az sekiz adet fizikte Nobel ödülünü kazanmış
profesörlerin konferanslarını dinlemek kısmet oldu. Hepsi tartışmasız nükleer
enerji ile elektrik üretimini öngörüyordu. Çünkü, 1 gram uranyumdan elde edilen
enerji, 1 milyon gram kömürden daha fazlaydı ve nükleer enerji havaya CO2
atmazdı.nükleer enerji dünyada kullanılan elektrik enerjisinin %17’sini başarı
ile üretti, kullanıldı. Dünyadaki 449 atom santrali 60 yıldan beri çalışıyor
olmasa idi atmosferimize atılan CO2 oranı milyarlarca ton olacaktı.
(2017, 2018 yaz aylarını hatırlatırım)
Prof. Sait Akpınar,
Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi’nin başına geçtiğinde düşündü, neler yapacaktı?
Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi’nin üst kuruluşu olan Türkiye Atom Enerjisi
Kurumu, ona bir yol haritası, bir hedef vermemişti. O da Mükemmeliyet Merkezi
olarak dünyanın en ileri araştırma laboratuarlarından biri olan Brookhaven
Milli Laboratuarı’nın kardeş laboratuarı olma yolunu seçti. (BNL-Brookhaven
National Laboratory, USA).
Artık Çekmece’de Cahit
Arf’lar, Kaya İmre’ler, Ercüment Özizmir’ler, Niyazi Tarımer’ler ders veriyor,
genç beyinleri yetiştiriyorlardı. Bu talebelerin hepsi sonradan üniversitelerimizde
profesör oldular. Amerika’da BNL’in adı ve yönü hiç değişmedi. O bir milli
laboratuardı, o zaman da bugün de, bundan sonra da böyle kalacaktı. Bir tane
daha sayalım. Amerika’da ANL de var. Son derece ileri nükleer araştırma
merkezi, Argonne National Laboratory. Araştırmalar nükleer laboratuarlarda
yapılır. Çekmece’yi sen şimdi araştırma merkezinden uzaklaştırıp daire
başkanlığı haline getirirsen, araştırmaları milli bir laboratuarda değil de
nerede yapacaksın? Teknolojiyi nasıl yakalayacaksın? TAEK’i 60 sene sonra
sadece lisans veren bir kuruluş haline getirirsen 11 tane her beş senede
yayınladığın beş yıllık planlara karşı kim mesul olacak? Amerika’da BNL, ANL,
ORNL gibi kuruluşlar araştırmalarını kesiksiz olarak genişlettiler, küçültmediler.
Değerli arkadaşım Prof.Dr.Saleh Sultansoy bana bir aralık “BNL’de 1 milyon
nikel atomuna karşı bir tane anti nikel atomu üretildi, o da çok kısa ömürlü
demişti. Kendisi, CERN’de dünyanın en yüksek enerjili elektronlarını elde eden
sistem üzerinde çalışmaktadır. Yüksek teknolojiye erişmek için gerekli 5-6
daldan birinin nükleer teknoloji olduğunu tekrar hatırlatan çok değerli bir
ilim adamımız.
Çekmece Nükleer Araştırma
ve Eğitim Merkezi’ndeki bütün arkadaşlar bu isim değişikliğinden çok büyük ve
derin üzüntü içindedirler. Sait Bey’in düşündüğü mükemmeliyet merkezi
1960’larda çalışmaya başladığında Amerikalılar bize 73 adet uranyum çubuğundan
ibaret, 104 kg ağırlığında, uranyum zenginleştirmesi %1.143 olan kritik altı
küçük reaktörü hibe ettiler, çok önemli bir parametre olan Uranyumun-Kadmium
oranını bulmak üzere yola koyulduk. Biz bu parametreyi deneysel olarak
ölçecektik, Amerikalılar teorik olarak hesap edeceklerdi. Sonunda onlar bize
hesap sonuçlarını göndereceklerini vaad ettiler. Sonunda sözlerinde durmadılar,
bize hesap sonuçlarını göndermediler. Sonuçlar o kadar titiz ve hassas yapıldı
ki biz örneğimizin saf olduğunu Np-239’un 2.35 günlük yarı ömrünü literatür
değerinden daha hassas bulduk. Deneyler 7 yıl sürdü. BNL hesap sonuçlarını
göndermediği için neticeleri karşılaştıramadık. 25 sene sonra Çekmece hesapları
yapabilecek hale geldi, fakat hesapları yapamadı. Bir iki üniversiteye daha
teklif ettim, onlar da yapmadı. Demek ki Türkiye’de deney ve hesap karşılaştırılması
refleksi de teşekkül etmemiş!! Yıllar sonra Çekmece’nin başına Prof.Dr.Ahmet
Yüksel Özemre getirildi. Fizik projeleri durduruldu. Eskişehir’deki Toryumla
elektrik enerjisi elde edilmesi üzerine çalışmalar hızlandırıldı. Ertok Kuntel
ve arkadaşları uranyum, toryum çubuklarını yapan sistemleri üstün başarı ile
yaptılar. Toryum palet ve çubukları elde edildi. Çekmece’nin stratejisi tamamen
değişmişti.
Burada çok önemli olan
nokta şu: Siz Amerika’daki çok büyük ve önemli laboratuara, “ben senin kardeş
laboratuarın olacağım, hangi projeleri birlikte yapalım?” derseniz, onun size
teklif edeceği proje, gene kendisinin çözemediği, kendisine ait bir proje
olacaktır. Nitekim öyle oldu. Kritik altı sistemi Türkiye’ye hibe ettiler, bu
sistemde Uranyum Kadmium oranını ölçmemizi teklif ettiler. Çünkü, bu
parametrenin ölçümü ile hesaplar birbirini tutmuyordu. Bu problem, çok ileri
uluslararası laboratuarlarca “benchmark” olarak kabul edildi. İsveç Studsvik
Araştırma Merkezi, bana bizzat 1966 Eylül ziyaretimde kimyasal separasyonu bu
parametre ölçümünde kullanmayacaklarını söylediler. Biz o sırada, Çekmece
Laboratuarlarında, kimyacı Dr. Ali Yalçın Bey’le Japon İşhimori kimyasal
separasyon metodunu, Plutonyumu+V oksidasyon seviyesinde tutarak yapamasaydık,
benchmark problemini çözemezdik. Nitekim batı bunu çözememişti. Stanford
Üniversitesi’nden Prof.Dr. Sydney Fiarman 24 Mart 1975 tarihli bana gönderdiği
mektupta ÇNAEM 47 no.lu raporumu istedi ve şöyle durumu özetledi: Mart 19-21
günleri arasında 1975’te BNL’de yapılan özel seminerde, deneysel değerlerin
hesaplanan değerlerden %10 daha az çıktığı tesbit edilmiştir. Siz, Ertek
çalışmanızla kimyasal separasyon yapmadan doğru sonuçlara varmanın imkansız
olduğunu tespit etmişsiniz. Bunu, Amerikan Nükleer Sosyetesi’nin (6400
mühendis, uzman) yayın organı Nuclear Science and Engineering, 36 (1969),
209’da neşretmişsiniz. BNL Mart 19-21, 1975 özel seminerinde iştirakçiler,
hayret edilecek bir şekilde sizin çalışmanızı yok farzetmişler.
Durum budur. Sizin
kendinize ait milli hedefiniz olmazsa ileri ülkeye sorarsanız “ben ne yapayım?”
derseniz, o size kendi problemini yaptırır. Nitekim, Nobelli fizikçi Dr. Glen
Seaborg (Amerikan Nükleer Atom Enerjisi Komisyonu Başkanı) Türkiye’ye o
sıralarda gelmiş, Çekmece’yi görmüş ve deneysel sonuçlarımıza koca parmağını basarak
“istediğimiz sonuçlar bunlar” demiştir. Değerli kardeşim Dr. Ali Yalçın
şahidimdir.
Alman filozofu Hegel
“gelişme zorunlu olarak erekseldir” diyor. Türkiyem senin ereğin, hedefin
nedir? Neyi bekliyorsun? Eskişehir’de 880.000 ton Toryum seni bekliyor,
senedeki kazancın 75 milyar dolar, üzerinde harıl harıl 17 memleket veya
laboratuar çalışıyor, sen neredesin? 17 değişik çok kıymetli ender toprak
elementler de işin cabası.
Doç.Dr.Çetin
ERTEK
12.01.2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder