Muonlar uzayda meydana
gelen elektronun 200 katı kütlede küçük parçacıklardır. Yarı ömürleri 8 mikro
saniyedir, hızları ışık hızına yakındır. Bu şartlar altında dünyaya
ulaşamamaları lazımdır. Ama işte dünyadalar. Bu nasıl olabiliyor. Bu hususta
Einstein’ın yol ve zaman rölativistik formülleri devreye giriyor. Işık hızına
yakın bir parçacık için zaman uzuyor, yol kısalıyor diyor Einstein. İspatı en
kesin şekilde dünyaya gelemeden yarı yolda yok olması icap eden (çünkü yarı
ömrü çok kısa) müon dünyaya ulaşabiliyor. Einstein formüllerinin doğru olduğunu
kanıtlayan en önemli olaylardan biri. Acaba bu yolun büzüşmesi olayı
(kontrakşın) nasıl oluyor? Zaman nasıl uzuyor? Uzaydan gelen müonları cep
telefonumuzda görebilir miyiz?
Değerli konuşmacımız
Mustafa Özcan, Kadıköy Düşünce Platformu olarak Caddebostan Kültür Merkezi’nde
verdiği derslerde şunların üzerinde duruyordu: Genişletilmiş zaman, zaman
uzaması, genişletilmiş bilinç kavramı, bilinçteki uzay kavramı, zaman bilincin
yapısını oluşturan birşey midir? Bilinç için görelilik gerekir, beynin yapısı
ile zaman ilgilidir, bilinç genişlemesi ve hafıza, fotoelektrik olayla nörolojinin
ilişkisi, anlamlandırma bir hesap işidir, farkındalığı bilgisayar yapamıyor,
dördüncü boyutta görelilik, dialektik ve zaman, Almanya’daki Max Planck
Davranış fizyolojisinin araştırmaları, nöroloji ve kuantum, zaman hafızadır
gibi önemli konularda günlerce bazen haftalarca durduk.
Hawking’in zaman
hakkındaki küçük kitabında şu olay çok dikkat çekicidir. 16. yüzyılda
İngiltere’de içinde bulunan tarih 4-5 ay kadar değiştirilmiş, “zaman fiziki bir
büyüklük değildir” der. “Çünkü fiziki büyüklük ölçülebilen büyüklüktür, fizikte
zaman ölçülemez” der. Hawking zaman bir (mutabakat) kabül’dür der. Bu tarih
değiştirmesi yapılınca emekliliğini beklemeyen devlet memurları büyük ölçüde
zarar görmüşler.
Boltzman “zaman entropi
gibidir, bir oktur, yönü gösterir” der. Bu felsefi, holistik felsefe
grubumuzda, Levent adında çok değerli bir gencimiz vardı, maalesef aramızdan
ayrılıp İngiltere’de turizm sektörüne geçti. 15 Haziran 2018 gecesi dersten
sonra saat 22:00’de Levent müonu cep telefonundan canlı olarak bana gösterdi. O
kadar etkilendim ki, sağ olsun. Kuru buz üzerine ince bira tabakası oluşturulmuş,
birbirine hemen hemen eşit binlerce habbelerle (bulb’lar) bir sis odası meydana
getirmişler. Uzaydan gelen küçük müonumuz arkadaşın cep telefonunun ekranı
üzerinde 5 dakika geçmeden belirdi. Benim için müthiş bir gece idi. Tarih
düştüm. Bir dut tanesi büyüklüğündeydi, tabii iki boyutlu idi. Biraz
seyrettikten sonra kayboldu. Uzaydan gelen bir misafir. Hani 8 mikro-saniye
ömrü vardı, gelemezdi? Böylece dünyamıza oldukça çok sayıda da müon geldiğini
anlamış olduk. Arkadaşım gözlem programını herhalde CERN’den kendi akıllı
telefonuna indirmişti. “Daha bunun gibi uzaydan gelen çok parçacık var,
üzerinde çalışıyorum” diye bana bilgi verdi.
1970 yılında Amerika’da
öğretim görevlisi iken talebelere Wilson-sis odasını laboratuarda inşa
etmiştim. Küçük odayı karbondioksit buzu kullanarak sis odası haline
getirirdik. Radyoaktif kaynağı mesela beta kaynağını odaya gösterdiğimizde sis
içinde elektronlar çizdiği yolu yakından izlerdik. Gördüğümüz elektronun veya
alfa parçacığının izi idi. Tıpkı 10.000 metrede uçan bir jetin güzel bir havada
incecik bir iz bıraktığı gibi, uçağı göremezsiniz ama izini görebilirsiniz.
Müonda da gördüğümüz sisteki iz idi. Amerika’da derslerimi takip eden son
derecede zeki talebem Thomas’ın sonradan Nautilus atom denizaltısının komutanı
olduğunu büyük bir sevinçle öğrendim. Derslerinin hepsi 10 idi. 1960’lı
yılların başında Çekmece’de çalışırken Prof.Dr. Sait Akpınar’ın resmi mektubu
ile “Enterprise” atom uçak gemisini gezmiştim. 4 tane atom reaktörü ile 30 yıl
yakıt almadan denizlerde dolaşmak kabiliyetine sahipti. Müthiş etkilenmiştim.
Reaktörleri görebilir miyim diye sordum, hayır dediler.
İnşaallah Türkiye birgün
gelip Eskişehir’deki toryumla, 4 ergimiş tuz atom reaktörü yapar ve bunları
kendi yaptığı uçak gemisine yerleştirir, 30 sene yakıt almadan denizlere
açılır. Bir Amerikalı gelip de bu reaktörleri görmek isterse ona KOCA BİR HAYIR
demek nasip olur mu?
Doç.Dr.Çetin
ERTEK
19.01.2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder