..

..
..

5 Şubat 2019 Salı

FATİH ALTAYLI’NIN TV’DEKİ İLİM ADAMLARI İLE YAPTIĞI TOPLANTIDA KONUŞULANLAR



Mars’ta su bulundu, kalın buz tabakasının altında falan derken, ilimle uğraşan değerli arkadaşlar laf arasında şu noktanın üzerinde durdular: Bilgisayarda problerle ilgili güzel, büyük yazılımlar var, fakat arada fizik kaynıyor gibi bir izlenim aldım. Bunu da üç konuşmacıdan ikisi açık şekilde dile getirdi. Kendilerini çok haklı buluyorum ve üzülüyorum. Fiziğin bilgisayar yazılım kompleksi içinde yok olması.  Konuşmacılar şöyle dediler: probleminizi çözecek çok kompleks bir yazılım satın alıyorsunuz, köşesinden, ucundan değiştirip kullanıyorsunuz, oluyor size ilmi makale! Nuclear Instruments and Methods diye saygın bir periyodik var. İsveçte basılıyor. Benim de 1984’te bir makalem basılmıştı. Sezyum-137 gama kaynağı kullanılarak toprağın içindeki su miktarını aynı zamanda toprağın yoğunluğunu bulan bir alet. İçinde bol bol fizik var, su ile etkileşim var, müthiş tatbikat alanı var vs. Şimdi aynı ilmi mecmuaya bakın ne görüyor sunuz, biliyor musunuz? “Test of digital neutron-gama discrimination with four different photomultiplier tubes for Neutron Detector Array” Değişik fotomultiplikatör kullanılarak ölçü aletinin yapımı. Yazarlar çeşitli ülkelerden 30 kişi, 120 kişi onlardan biri de talebem Prof.Dr. Nizamettin Erduran. Bana “hocam” diyor, “Biz şimdi çeşitli foto-multiplikatörler kullanarak gamaları ölçen alet yapıyoruz” diyor. Fiziği ölçmek için kullanma amacıyla alet yapımı fiziğin yerine geçmiş. Mecmuada yüzlerce sayfa buna ayrılmış. Araştırmayı yapanlar 28 ülkeden 120 kişi kadar.
Bundan tam 20 sene önce İstanbul Teknik Üniversitesi Ayazağa Kampüsü’nde, rahmetli değerli arkadaşım Dr. Erdinç Türkcan, Dr. Necmi Dayday, elektronikten birçok değerli arkadaşlarla sohbet ederken, talebelerle direkt teması olan, onlara matematik, elektronik dersleri veren hocalar ne dediler biliyor musunuz? “Talebelerin problem çözme becerileri her geçen yıl daha azalıyor, yakında master, doktora yaptıracak genç bulamayacaksınız” diyorlardı. “Talebeler liselerden kuvvetli gelmiyorlar” diyorlardı, daha o zamanlar. Giriş sınavlarında fizikten, matematikten 10 üzerinden alınan notlar belli. Bu işe bir çare bulunamaz mı?
Gençleri, projesi olanları, girişimleri ileri teknolojilerle buluşturup, üstelik prototip ürün yapmalarını sağlayacak “Fabrikasyon Laboratuarları” FabLab Türkiye’de hızla yaygınlaşıyor. 5 FabLab üniversitelerin bünyesinde faaliyet gösterirken (Kadir Has, Sabancı, Anadolu, Işık ve Özyeğin) 5’i de yerel yönetimlerin gösterdiği mekanlarda çalışıyorlar. Bir tane de gezgin FabLab var. Bunları Reyhan Oksay’ın Herkese Bilim Teknoloji dergisinde yazdığı makaleden öğreniyoruz. Dünyada 1300 kadar bulunan FabLab’lar inovasyon ve buluşları hayata geçirmek amacıyla kuruldular. Bir uzmanın önderliğinde, oyun oynama, yaratma, öğrenme ve buluş yapma olanağı sunan bu platformlar, küresel anlamda çalışmaları birbirine bağlayan geniş bir ağ oluşturuyor. Bunlar çok güzel gelişmeler, ama derhal hidrojen elde edilmesi, güneş enerjisi parçalarının yapımı, basit toryum kimyası projelerinin, ergimiş tuz özelliklerinin tayini, nükleer enerjiye ait en basit temel deneylerinde bu zincire dahil edilmesi çok gereklidir. Kitabımdaki oksijen sensörü, deniz suyundaki, göllerdeki su içinde erimiş oksijeni gr/litre cinsinden ölçen çok pratik bir sensördür. Kanda erimiş oksijeni de ölçer, diş doktorları için birçok tatbikatı vardır. Beyin kanser tümörlerini takip eden sensörler, Anadolu’da köylümüzün zehirlenmemesi için sensörler, beyin sensörü, Dr. Ertürk Tanrısever’in sensörü, patlayıcı sensörleri, maden ocaklarında problemin çözümü, beyin tabakalarından alınan bilgilerin çözümü, Tanrısever’in beyin iltihaplarındaki çözümü, Kars’ta Ardahan’da benim köylüm kışta soğukta donmasın, buna karşı pratik çare bir elektronik devrede elektronların yerine beta-parçacıkları çalışırsa, bilgisayarların işlem hızı on katı arttırılabilir mi? Prof.Dr. Ali Erdemir’in bütün motorlarda sürtünmeyi onda birine indiren nano-teknoloji tatbikatı (rüzgar enerjisine bile uygulanıyor).
Afrika’da 11-12 yaşındaki kızın FabLab’da yaptığı sensör su, süt gibi sıvıların temiz olup olmadığını ölçebiliyormuş. Küçük bir araştırma reaktörünüz varsa örnekleri nötronlarla ışınlayarak, on dakika içersinde sütün ve suyun içindeki bütün istenmeyen maddelerin ne olduğu ve miktarları çok çabuk ölçülebilir. Kısacası bu saygın üniversitelerimizde, konferans aralarında talebelerle sohbetlerimde nükleer bilgileri bakımından hayal kırıklığına uğradığımı söylemek bir memleket vazifesidir. Değerli Prof.Dr.Şirin Tekinay’a (araştırma ve geliştirmeden sorumlu rektörümüz) FabLab’larla işin başında iken saygıyla duyurulur. 380.000 ton ile dünya ikincisi olduğumuz yeşil çekirdek Toryum Türkiye’mizde konuşulmamaktadır. Neden? İkinci sorum FabLab programı bu kadar başarılı ise neden ABD’de değil de Afrika, Afganistan gibi teknolojiye erişimde atılım yapması gereken yerlerde tanıtıldı?
İletişimde akıllı şehirde şampiyon olan Barselona’nın belediyesi öyle çok FabLab yapmış ki “şunu nereden satın alabilirim” değil, “şunu nerede üretebilirim? En yakın FabLab nerede?” sormaya başlamış. Bu bilgiler için Prof.Dr. Şirin Tekinay hanıma teşekkür ediyoruz.
Doç.Dr.Çetin ERTEK
02.08.2018

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder