Mars’ta su bulundu, kalın
buz tabakasının altında falan derken, ilimle uğraşan değerli arkadaşlar laf
arasında şu noktanın üzerinde durdular: Bilgisayarda problerle ilgili güzel,
büyük yazılımlar var, fakat arada fizik kaynıyor gibi bir izlenim aldım. Bunu
da üç konuşmacıdan ikisi açık şekilde dile getirdi. Kendilerini çok haklı
buluyorum ve üzülüyorum. Fiziğin bilgisayar yazılım kompleksi içinde yok
olması. Konuşmacılar şöyle dediler:
probleminizi çözecek çok kompleks bir yazılım satın alıyorsunuz, köşesinden,
ucundan değiştirip kullanıyorsunuz, oluyor size ilmi makale! Nuclear
Instruments and Methods diye saygın bir periyodik var. İsveçte basılıyor. Benim
de 1984’te bir makalem basılmıştı. Sezyum-137 gama kaynağı kullanılarak
toprağın içindeki su miktarını aynı zamanda toprağın yoğunluğunu bulan bir
alet. İçinde bol bol fizik var, su ile etkileşim var, müthiş tatbikat alanı var
vs. Şimdi aynı ilmi mecmuaya bakın ne görüyor sunuz, biliyor musunuz? “Test of
digital neutron-gama discrimination with four different photomultiplier tubes
for Neutron Detector Array” Değişik fotomultiplikatör kullanılarak ölçü
aletinin yapımı. Yazarlar çeşitli ülkelerden 30 kişi, 120 kişi onlardan biri de
talebem Prof.Dr. Nizamettin Erduran. Bana “hocam” diyor, “Biz şimdi çeşitli foto-multiplikatörler
kullanarak gamaları ölçen alet yapıyoruz” diyor. Fiziği ölçmek için kullanma
amacıyla alet yapımı fiziğin yerine geçmiş. Mecmuada yüzlerce sayfa buna
ayrılmış. Araştırmayı yapanlar 28 ülkeden 120 kişi kadar.
Bundan tam 20 sene önce
İstanbul Teknik Üniversitesi Ayazağa Kampüsü’nde, rahmetli değerli arkadaşım
Dr. Erdinç Türkcan, Dr. Necmi Dayday, elektronikten birçok değerli arkadaşlarla
sohbet ederken, talebelerle direkt teması olan, onlara matematik, elektronik
dersleri veren hocalar ne dediler biliyor musunuz? “Talebelerin problem çözme
becerileri her geçen yıl daha azalıyor, yakında master, doktora yaptıracak genç
bulamayacaksınız” diyorlardı. “Talebeler liselerden kuvvetli gelmiyorlar”
diyorlardı, daha o zamanlar. Giriş sınavlarında fizikten, matematikten 10
üzerinden alınan notlar belli. Bu işe bir çare bulunamaz mı?
Gençleri, projesi
olanları, girişimleri ileri teknolojilerle buluşturup, üstelik prototip ürün
yapmalarını sağlayacak “Fabrikasyon Laboratuarları” FabLab Türkiye’de hızla
yaygınlaşıyor. 5 FabLab üniversitelerin bünyesinde faaliyet gösterirken (Kadir
Has, Sabancı, Anadolu, Işık ve Özyeğin) 5’i de yerel yönetimlerin gösterdiği
mekanlarda çalışıyorlar. Bir tane de gezgin FabLab var. Bunları Reyhan Oksay’ın
Herkese Bilim Teknoloji dergisinde yazdığı makaleden öğreniyoruz. Dünyada 1300
kadar bulunan FabLab’lar inovasyon ve buluşları hayata geçirmek amacıyla
kuruldular. Bir uzmanın önderliğinde, oyun oynama, yaratma, öğrenme ve buluş
yapma olanağı sunan bu platformlar, küresel anlamda çalışmaları birbirine
bağlayan geniş bir ağ oluşturuyor. Bunlar çok güzel gelişmeler, ama derhal
hidrojen elde edilmesi, güneş enerjisi parçalarının yapımı, basit toryum
kimyası projelerinin, ergimiş tuz özelliklerinin tayini, nükleer enerjiye ait
en basit temel deneylerinde bu zincire dahil edilmesi çok gereklidir.
Kitabımdaki oksijen sensörü, deniz suyundaki, göllerdeki su içinde erimiş
oksijeni gr/litre cinsinden ölçen çok pratik bir sensördür. Kanda erimiş
oksijeni de ölçer, diş doktorları için birçok tatbikatı vardır. Beyin kanser
tümörlerini takip eden sensörler, Anadolu’da köylümüzün zehirlenmemesi için
sensörler, beyin sensörü, Dr. Ertürk Tanrısever’in sensörü, patlayıcı
sensörleri, maden ocaklarında problemin çözümü, beyin tabakalarından alınan
bilgilerin çözümü, Tanrısever’in beyin iltihaplarındaki çözümü, Kars’ta
Ardahan’da benim köylüm kışta soğukta donmasın, buna karşı pratik çare bir
elektronik devrede elektronların yerine beta-parçacıkları çalışırsa,
bilgisayarların işlem hızı on katı arttırılabilir mi? Prof.Dr. Ali Erdemir’in
bütün motorlarda sürtünmeyi onda birine indiren nano-teknoloji tatbikatı
(rüzgar enerjisine bile uygulanıyor).
Afrika’da 11-12 yaşındaki
kızın FabLab’da yaptığı sensör su, süt gibi sıvıların temiz olup olmadığını ölçebiliyormuş.
Küçük bir araştırma reaktörünüz varsa örnekleri nötronlarla ışınlayarak, on
dakika içersinde sütün ve suyun içindeki bütün istenmeyen maddelerin ne olduğu
ve miktarları çok çabuk ölçülebilir. Kısacası bu saygın üniversitelerimizde,
konferans aralarında talebelerle sohbetlerimde nükleer bilgileri bakımından
hayal kırıklığına uğradığımı söylemek bir memleket vazifesidir. Değerli
Prof.Dr.Şirin Tekinay’a (araştırma ve geliştirmeden sorumlu rektörümüz)
FabLab’larla işin başında iken saygıyla duyurulur. 380.000 ton ile dünya
ikincisi olduğumuz yeşil çekirdek Toryum Türkiye’mizde konuşulmamaktadır.
Neden? İkinci sorum FabLab programı bu kadar başarılı ise neden ABD’de değil de
Afrika, Afganistan gibi teknolojiye erişimde atılım yapması gereken yerlerde
tanıtıldı?
İletişimde akıllı şehirde
şampiyon olan Barselona’nın belediyesi öyle çok FabLab yapmış ki “şunu nereden
satın alabilirim” değil, “şunu nerede üretebilirim? En yakın FabLab nerede?”
sormaya başlamış. Bu bilgiler için Prof.Dr. Şirin Tekinay hanıma teşekkür
ediyoruz.
Doç.Dr.Çetin
ERTEK
02.08.2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder