..

..
..

5 Şubat 2019 Salı

STANFORD ÜNİVERSİTESİ’NDEN ÇEKMECE’YE BİR MEKTUP



Sene 1960’ların başları. Prof. Sait Akpınar, Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi’nin başına geçtiğinde düşündü, neler yapacaktı? Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi’nin üst kuruluşu olan Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ona bir yol haritası, bir hedef vermemişti. O da Mükemmeliyet Merkezi olarak dünyanın en ileri araştırma laboratuarlarından biri olan Brookhaven Milli Laboratuvarı’nın kardeş laboratuarı olma yolunu seçti. (BNL-Brookhaven National Laboratory, USA)
Sait Bey’in düşündüğü mükemmeliyet merkezi 1960’larda çalışmaya başladığında Amerikalılar bize 73 adet uranyum çubuğundan ibaret, 104 kg ağırlığında, uranyum zenginleştirmesi %1.143 olan kritik altı küçük reaktörü hediye ettiler, çok önemli bir parametre olan uranyumun-kadmium oranını bulmak üzere yola koyulduk. Biz bu parametreyi deneysel olarak ölçecektik, Amerikalılar teorik olarak hesap edeceklerdi. Sonunda onlar bize hesap sonuçlarını göndereceklerini vaad ettiler. Sonunda sözlerinde durmadılar, bize hesap sonuçlarını göndermediler. Sonuçlar o kadar titiz ve hassas yapıldı ki, biz örneğimizin saf olduğunu Np-239’un 2.35 günlük yarı ömrünü literatür değerinden daha hassas bulduk. Deneyler 7 yıl sürdü. Ölçtüğümüz Np-239 miktarı 1 gramın milyonda birinin milyonda biri idi. (10-12 gr) Bu da Pu-239 haline dönüşür. 25 sene sonra Çekmece hesapları yapabilecek hale geldi, fakat hesapları yapamadı. Bir iki üniversiteye daha teklif ettim, onlar da yapmadı. Demek ki Türkiye’de deney ve hesap karşılaştırılması refleksi de teşekkül etmemiş!! Çalışma bitmiş, Mayıs 1969’da Amerika’nın 6400 nükleer mühendis azası olan Nuclear Science and Engineering ilmi mecmuasında basılmıştır. (36 (1969), 209) Makalenin ingilizce düzeltmelerini, o sıralarda İstanbul Teknik Üniversitesi’nde ders veren Dr. Philip Kier yapmıştı. Kendisine sonsuz teşekkürlerimi bir kere daha sunuyorum. (Kendisi, ANL Argonne Nat.Lab. USA’nın saygın araştırmacılarındandı.)
24 Mart 1975’te ben, Stanford Üniversitesi Makine Fakültesi’nde Dr. Sidney Fierman’dan bir mektup aldım. Makalemi büyük bir ilgi ile okumuş. Mart 19-20-21, 1975 tarihinde BNL laboratuarlarında özel bir seminer düzenlenmiş, konu gene tamamen aynı, Uranyumun Kadmium Oranı ölçülmesi ve hesabı. Dünyanın en ileri 7 laboratuarının düzenledikleri bir seminer. Diğer makalelerimde yazdığım gibi burada çözülemeyen bir problem vardı. Bu 7 laboratuarın bütün ölçmelerinde deneyler hesaplanan değerlerin %10 daha aşağısında sonuç veriyordu. (Deneylerdeki ölçme hassasiyeti %1-2 kadar olmasına rağmen). Mr. Fierman bana yazdığı mektupta diyor ki “siz makalenizde Np-239’un gama ışınlarını sayarak yapılan ölçmeler çok sayıda belirsizliklerle doludur, dolayısıyla güvenilir bir uranyum-kadmium oranına ulaşmak mümkün değildir. Çaresi örnekleri kimyasal ayırıma uğrattıktan sonra saymaktır”.  Dr. Fierman işin püf noktasını tam olarak ifade etmiştir. Okuyucu da derhal anlar ki, bu kadar küçük bir değeri en doğru olarak ölçmek, bütün hata kaynaklarını ortadan kaldırdıktan sonra olur. Kimyasal ayırma, örnekleri fisyon ürünlerinden, uranyumdan toryumdan kurtaracaktır. Ertek’in çalışmasında bu yerine getirilmiştir. Doğru ve hatasız uranyum kadmium oranını bulmak bizi optimum kritiklik şartına götürür. Burada optimum, en az uranyum kullanarak en yüksek güce ulaşmak demektir. Uranyum çubukları arasında ne kadar bir uzaklık bırakılması lazım geldiğini bize söyler. Bir güç reaktörü bu uzaklığı yanlış tayin ederse (optimum noktasını kaçırdığı için) 60 senelik ömründe sisteme vereceği zarar hesap edilebilir. Bu bir yılda bile milyarlarca dolar zarardır. 60 yıldaki zararı tahmin edebilirsiniz. Biz bu deneyleri yapmak için 3 radyo-kimyacı kullandık. Herbiri 6 ay olan üç önemli sistematik hatayı çözdük. Dr. Ali Yalçın, Çekmece’de T. Ishimori, E. Nakamura (Bull.Chem.Soc., Japan 32, 713-20, 1959) tekniğini başarı ile kullanmasaydı, bu çalışma başarıya ulaşamazdı. Kendisine sonsuz selamlarımı yolluyorum. Japon ilminin tatbikatçısı Dr. Ishimori’ye minnettarlığımı ifade ediyorum.
Dr. Fierman, Mayıs 1969’daki basılan makalemden kimsenin haberi olmamasını çok ama çok şaşırtıcı bulduğunu mektubuna ilave etmiş.
1975’lerde çalışmaları Stanford Üniversitesi’nden aranan Türkiye! 2019’larda 26 senedir bir tek nötron üretemeyen, adı Araştırma Merkezi’nden Daire Başkanlığı’na dönüştürülmüş Türkiye!
Doç.Dr.Çetin ERTEK
02.02.2019

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder