Sene 1960’ların başları.
Prof. Sait Akpınar, Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi’nin başına geçtiğinde
düşündü, neler yapacaktı? Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi’nin üst kuruluşu
olan Türkiye Atom Enerjisi Kurumu ona bir yol haritası, bir hedef vermemişti. O
da Mükemmeliyet Merkezi olarak dünyanın en ileri araştırma laboratuarlarından
biri olan Brookhaven Milli Laboratuvarı’nın kardeş laboratuarı olma yolunu
seçti. (BNL-Brookhaven National Laboratory, USA)
Sait Bey’in düşündüğü
mükemmeliyet merkezi 1960’larda çalışmaya başladığında Amerikalılar bize 73
adet uranyum çubuğundan ibaret, 104 kg ağırlığında, uranyum zenginleştirmesi
%1.143 olan kritik altı küçük reaktörü hediye ettiler, çok önemli bir parametre
olan uranyumun-kadmium oranını bulmak üzere yola koyulduk. Biz bu parametreyi
deneysel olarak ölçecektik, Amerikalılar teorik olarak hesap edeceklerdi.
Sonunda onlar bize hesap sonuçlarını göndereceklerini vaad ettiler. Sonunda
sözlerinde durmadılar, bize hesap sonuçlarını göndermediler. Sonuçlar o kadar
titiz ve hassas yapıldı ki, biz örneğimizin saf olduğunu Np-239’un
2.35 günlük yarı ömrünü literatür değerinden daha hassas bulduk. Deneyler 7 yıl
sürdü. Ölçtüğümüz Np-239 miktarı 1 gramın milyonda birinin milyonda
biri idi. (10-12 gr) Bu da Pu-239 haline dönüşür. 25 sene
sonra Çekmece hesapları yapabilecek hale geldi, fakat hesapları yapamadı. Bir
iki üniversiteye daha teklif ettim, onlar da yapmadı. Demek ki Türkiye’de deney
ve hesap karşılaştırılması refleksi de teşekkül etmemiş!! Çalışma bitmiş, Mayıs
1969’da Amerika’nın 6400 nükleer mühendis azası olan Nuclear Science and
Engineering ilmi mecmuasında basılmıştır. (36 (1969), 209) Makalenin
ingilizce düzeltmelerini, o sıralarda İstanbul Teknik Üniversitesi’nde ders
veren Dr. Philip Kier yapmıştı. Kendisine sonsuz teşekkürlerimi bir kere daha
sunuyorum. (Kendisi, ANL Argonne Nat.Lab. USA’nın saygın
araştırmacılarındandı.)
24 Mart 1975’te ben,
Stanford Üniversitesi Makine Fakültesi’nde Dr. Sidney Fierman’dan bir mektup
aldım. Makalemi büyük bir ilgi ile okumuş. Mart 19-20-21, 1975 tarihinde BNL
laboratuarlarında özel bir seminer düzenlenmiş, konu gene tamamen aynı,
Uranyumun Kadmium Oranı ölçülmesi ve hesabı. Dünyanın en ileri 7 laboratuarının
düzenledikleri bir seminer. Diğer makalelerimde yazdığım gibi burada
çözülemeyen bir problem vardı. Bu 7 laboratuarın bütün ölçmelerinde deneyler
hesaplanan değerlerin %10 daha aşağısında sonuç veriyordu. (Deneylerdeki ölçme
hassasiyeti %1-2 kadar olmasına rağmen). Mr. Fierman bana yazdığı mektupta
diyor ki “siz makalenizde Np-239’un gama ışınlarını sayarak yapılan
ölçmeler çok sayıda belirsizliklerle doludur, dolayısıyla güvenilir bir
uranyum-kadmium oranına ulaşmak mümkün değildir. Çaresi örnekleri kimyasal
ayırıma uğrattıktan sonra saymaktır”. Dr. Fierman işin püf noktasını tam olarak
ifade etmiştir. Okuyucu da derhal anlar ki, bu kadar küçük bir değeri en doğru
olarak ölçmek, bütün hata kaynaklarını ortadan kaldırdıktan sonra olur.
Kimyasal ayırma, örnekleri fisyon ürünlerinden, uranyumdan toryumdan
kurtaracaktır. Ertek’in çalışmasında bu yerine getirilmiştir. Doğru ve hatasız
uranyum kadmium oranını bulmak bizi optimum kritiklik şartına götürür. Burada
optimum, en az uranyum kullanarak en yüksek güce ulaşmak demektir. Uranyum
çubukları arasında ne kadar bir uzaklık bırakılması lazım geldiğini bize
söyler. Bir güç reaktörü bu uzaklığı yanlış tayin ederse (optimum noktasını
kaçırdığı için) 60 senelik ömründe sisteme vereceği zarar hesap edilebilir. Bu
bir yılda bile milyarlarca dolar zarardır. 60 yıldaki zararı tahmin
edebilirsiniz. Biz bu deneyleri yapmak için 3 radyo-kimyacı kullandık. Herbiri
6 ay olan üç önemli sistematik hatayı çözdük. Dr. Ali Yalçın, Çekmece’de T.
Ishimori, E. Nakamura (Bull.Chem.Soc., Japan 32, 713-20, 1959) tekniğini
başarı ile kullanmasaydı, bu çalışma başarıya ulaşamazdı. Kendisine sonsuz
selamlarımı yolluyorum. Japon ilminin tatbikatçısı Dr. Ishimori’ye
minnettarlığımı ifade ediyorum.
Dr. Fierman, Mayıs
1969’daki basılan makalemden kimsenin haberi olmamasını çok ama çok şaşırtıcı
bulduğunu mektubuna ilave etmiş.
1975’lerde çalışmaları
Stanford Üniversitesi’nden aranan Türkiye! 2019’larda 26 senedir bir tek nötron
üretemeyen, adı Araştırma Merkezi’nden Daire Başkanlığı’na dönüştürülmüş
Türkiye!
Doç.Dr.Çetin
ERTEK
02.02.2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder