Giriş
Bilindiği
üzere CO2 üretmeksizin enerji üretmenin ender yollarından biri elektrik
enerjisini nükleer santrallarda üretmektir.
Ayrıca, üretim güneş ve rüzgar santrallarında olduğu gibi kesintili
değildir. Bu nedenle nükleer enerjinin geleceği iklim değişikliği ile yakından
ilgilidir ve bu mücadelenin en önemli elemanıdır. Enerji
ekonomisinin farklı bölge ve ülkelerdeki imkanları çok farklı olup enerji
politikasını etkilemekte ve nükleer santrallardan enerji üretmek konusu zaman
içersinde acil olmaktan çıkmakta ve çok geniş bir zaman aralığına
yayılmaktadır. Ayrıca, imalatçı
ülkelerin politikası alıcı ülkelerde enerji konusunda bağımlılık yaratacak yöne
evrilmekte ve bu tutum genel bir politik bağımlılığa olanak sağlayan düzeye
ulaşabilmektedir. Bu nedenle, satıcı
ülke ve firmaların nükleer santral satışını arttırma gayretleri arkasında
siyasi etkenleri de aramak gerekir.
İklim Değişikliği
İklim
değişikliği ile savaşın hedefi, COP21 de belirlendiği üzere, atmosfer
sıcaklığındaki artışın endüstri devrimi öncesi sıcaklığa göre 2C0’nin
altında kalmasıdır. Sonunda 1.5 - 2C0
aralığı daha uygun görülmüş ve 1,5C0 ‘nin üzerine çıkılmaması önemsenmiştir. Asrın sonu için bu zor bir hedeftir. Sıcaklık artışı zaten 1C0 civarına
yaklaşmıştır. Gelişmelere daha yakından
bakılırsa: Paris anlaşması için her katılımcı ülke “Olası Ulusal Katkı”sını
(INDC; İntended Nationally Determined Contribution) belirtmiş, düşük karbon
emisyonu hedefini ortaya koymuştur. Bu
hedefler, anlaşmanın taraflarca onaylanmasından sonra “ Ulusal Katkı” (NDC)
adını almıştır. Paris Anlaşması öncesi
iklim değişikliliğine karşı koymak için seçilen hedefler genel olarak 2100
yılında 2.7-3.0 C0 artış sınırlamasını gerçekleştirmek üzere
belirlenmişlerdi. Anlaşma sonrası,
belirlenen hedefler emisyon artışının 2C0, hatta daha ileri
gidilerek 1.5C0 ile sınırlandırılmak istenmesi şeklinde yenilenmiştir. Bu durumda, yeterli olamayacağı anlaşılan
NDC’lerin yenilenmesi gerekmektedir. Bu
değişikliğin zaman kaybına neden olacağı da hesaba katılmalıdır.
Bu
durumda, rüzgar ve güneş kaynaklarını ve teknolojilerini seferber etmekten öte
yeni olanaklara gereksinme olduğu
anlaşılmıştır. Bunlar, CCS (Carbon
Capture and Storage), nükleer enerji santralları ve son kullanıcıların yakıt
seçimlerinde değişikliğe gitmeleridir.
Emisyon hedeflerinde bu değişiklik, her ülke için izlenmesi zor bir yol
haritası ortaya koymuştur. Evvelce izin
verilen salınımların engellenmesi veya yapılmaması gerekecektir.
Bu
arada, nükleer enerji karşıtlarının iklim değişikliği ile mücadelede bir geçiş
planı olup bu planda nükleer enerjiye yer yoktur. Bu durum bazı kişi ve kuruluşlarca incelenmiş
ve bu karşı çıkışın bilimsel olmadığı gösterilmiştir. Nükleer karşıtlığın teknolojik bağnazlığa
dönüştüğü ortamda bu teknolojinin gelecekteki durumu ortaya konmalıdır. Yukarıda konu edilen geçiş planı; enerji
depolama tekniklerinin gelişmesine kadar ucuz doğal gaz kaynağını kullanarak
iklim değişikliği ile mücadeleyi sürdürmek ve yenilenebilir enerji
kaynaklarının kesikli üretiminin neden olduğu dağıtım şebekesi sorunlarının
üstesinden bu yöntemle gelerek söz konusu olan CO2 salınım seviyelerine
nükleer santral kurmaksızın ulaşmak şeklindedir [1].
COP
21 ve onu izleyen “Conference Of Parties” toplatılarında alınan kararlar
uyarınca CO2 üretimi kısıtlanmalıdır. Detaylar konferans
kayıtlarında bulunabilir. Yukarıda belirtilen 1.5-2C0
aralığında sıcaklık artışı için halen 500 g/kWhe civarında olan CO2
üretimin, 2050 itibarıyla 10-25 g/kWhe ve 2060 itibarıyla 2 g/kWhe
değerlerine düşürülmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Bu sınırlar güç sektörü CO2 üretim
yoğunluğu için IEA tarafından 2017 yılı
değerlendirilmeleridir. MIT tarafından
yapılan son çalışmada bu değerler esas alınmıştır. Ancak, son değerin 2 yerine
1 g/kWhe gerektiğine
inanılmaktadır [2].
Birim Enerji Fiatı
Hesapları
Enerji
üretim fiatı hesaplarında, LCOE (Levelized Cost Of Energy) Tek seviyeye indirgenmiş
Enerji Fiyatı yöntemi kullanılmaktadır. Yöntem
her teknolojiye uygulanmaktadır. Dolayısı
ile birim enerji fiyatlarının karşılaştırılmasında, eksikliklerine rağmen
önemli bir yöntemdir. Ancak, burada gereken 2060 yıllarına kadar giden enerji
birim fiatı hesaplarında farklı teknolojilerin enerji üretim fiatı yerine
sistemin sağladığı fiyatın bilinmesidir.
Bu nedenle, öngörülen senaryolar çerçevesinde ve yıllara dağılmış enerji
birim fiatının minimize edilerek sistem içesindeki üretim santrallarının
çeşitliğine ve nükleer gücün yerinin olup olmadığına karar vermek üzere GenX
(a power system decision support tool) karar verme sistemi
kullanılmıştır [2]. İngiltere için benzer
bir örnek daha vardır [1].
Yukarıda
belirtilen yıllara dağılmış CO2 salınım hedeflerini gerçekleştirecek
farklı teknolojilere sahip enerji üretim
sistemi ve sağladığı optimum enerji
birim fiatı ($/MWhe), nükleer santralların varlığı ve yokluğu,
santral birim maliyetinin yüksek ve alçak olması durumlarında ayrı ayrı
incelenmişdir. Sonuçda, optimum birim fiyatı
sağlayan elektrik üretim sisteminin optimum teknolojik karışımı elde
edilmiştir. Hesaplamalarda detaylı giriş
datası verilerek güvenilir sonuçlar elde edilmeye özen gösterilmiştir. Örneğin, santral teknolojisi ile ilgili
bilgilerin ötesinde üretim santrallarının saat başı değişen kapasite çarpanları
ve talep değişimleri de modellenmiştir. “Sermaye Maliyeti” nin ($/kW) ilgili
yıla ait parasal değeri giriş datasına yansıtılmıştır.
Nükleer santral inşaat
koşulları ve özellikle santral inşa birim fiatları ($/kW, overnight cost) ülkeler
arasında önemli farklar gösterdiğinden Nükleer
Güç’e gereksinim de ülkeler ve coğrafi bölgeler arasında büyük farklılıklar
göstermektedir. Halen 500 (g/kWhe)
civarında olan CO2 salınımı ve yeni nükleer santralların
pahalı olması nedeni ile salınım kısıtlamasının gevşek olduğu bu devre için
Kuzey Amerika ve Avrupada yeni Nükleer santral siparişi olasılığı azdır. Diğer yandan 2050 yılı için CO2
salınım hedefi 25-10 g/kWhe değerine düşmektedir. Bu hedefe ulaşmada yenilenebilir kaynaklardan
yararlanmada zorluk vardır. Yenilenebilir enerji üretiminde marjinal fiat artmaktadır. Nükleer enerjinin dahil edilmesi enerji
üretim fiatının sınırlanmasında yardımcı olmaktadır. Gelecekte nükleer santral yapımının
ucuzlaması ile bu avantaj artacaktır. Dolayısı ile CO2 üretmeyen, enerji
dağıtım ağına kesintisiz (dispatchable) enerji verebilen nükleer gücün iklim
değişimi ile mücadelede önemi anlaşılmış olmaktadır. Şu olasılığı da dikkate almak gerekir; CCS
(Carbon Capture and Storage) üreyen CO2 gazının atmosfere
salınmasını engelleyen bir yöntem olup başarılı olma şansı pek bilinmediği gibi
üreyen gazı ne oranda engelleyebileceği belirsizdir fakat önem verilmektedir. Dolayısı ile nükleer santralların
ucuzlamasının önemi artmaktadır.
Nükleer Santral Kurulum
Maliyeti
Nükleer
santral sermaye maliyeti (overnight cost) incelendiğinde görülür ki batı
ülkelerinden Çin’e kadar 8000 - 2800 $/kW arasında değişmektedir. Bu nedenle Kuzey Amerika ve Batı Avrupada
nükleer santral inşa etmek karlı bir yatırım değildir. Ancak, bu maliyeti azaltmak mümkündür. Nükleer santral inşaatı çok farklı
disiplinlere ait yöntemlerin ve her kademede kişilerin kullanıldığı bir inşaat
türü olup uzun bir zaman aralığına yayılmıştır. Farklı gruplar arasında daha
iyi bir organizasyonun ve çalışma planının yapılarak birim fiatın
düşürülebileceğine inanılmaktadır.
Kaynak-2’de bulunan sonuçlardan aşağıda kısaca bahsedilmiştir.
a)
Özellikle
yeni tip santrallarda ilgili bölümün dizaynı inşaat başlamadan tümüyle
tamamlanmış olmalıdır. Uygun nükleer
buhar sağlama sistemi (NSSS) deneyimli personeli ile hazır olmalıdır.
b)
İstenen
kalitenin daha kolay tutturulabilmesi için, imalatçı temsilcileri de dizayn
takımına alınmalıdır.
c)
Tek
ve deneyimli bir kontrat menajeri ile çalışılmalı ve tüm alt yükleniciler ona
bağlı olmalıdır. Projenin başarısında tüm yüklenicilere haklar sağlanmalıdır.
d)
İnşaatın
seyrinde esnek bir idari anlayış egemen olmalı talep ve değişikliklerinin
sonuçlandırılması sürüncemede bırakılmamalıdır.
e)
İnşaatın
yapıldığı ülke koşullarına göre inşaat alanına az iş bırakmak uygun olabilir.
Bu durumda modüler çalışma değerlendirilmesi yapılmalıdır. Değişen oranlarda
fiyat avantajı sağlayabilir.
Sermaye
masrafını azaltmak için sadece nükleer santral ve ilgili teknolojiler üzerine
odaklanmanın yetmeyeceği anlaşılmaktadır.
Tüm inşaat gidişatı dikkatle düzenlenmeli, finansman giderlerinin en aza
düşürülmesi için gereken yapılmalıdır.
Çeşitli
ülke ve araştırma merkezlerinde geleceğin reaktör tipleri üzerinde
çalışılmaktadır. Örneğin, su ile
soğutulan ufak moduler reaktör (SMR), Helyum gazı ile soğutulan, yüksek ve çok
yüksek sıcaklık reaktörleri (HTRG), (VHTR). Helyum gazı soğutmalı hızlı reaktör
(GFR). Sıvı metal soğutmalı hızlı
reaktörler, (sodyum soğutmalı SFR, kurşun soğutmalı LFR). Ergimiş tuz
reaktörleri (MSR) ve Avrupa ergimiş tuz reaktörü (MSFR) üzerinde çalışılmakta
olan reaktör tipleridir.
Nükleer Enerjinin
Yol Haritası
Burada sözü edilen
yol haritası Kaynak 2’de yapılan çalışmada alınan sonuçlardan esinlenerek yazılmıştır. Yukarıda bahsedilen GenX karar verme sistemi
dünyanın 6 farklı bölgesine uygulanmıştır.
İki bölge Çin’de, İki bölge Avrupada (Fransa ve UK) ve iki bölge ABD’de
(Texas, New England). Böylece, optimum
birim fiatını sağlayan elektrik üretim sisteminin optimum teknolojik karışımı
elde edilmiştir. Hesaplamalarda, zaman
içersinde değişen CO2 salınım değerleri ve nükleer santralların
varlığı ve yokluğu parametre olarak alınmışdır.
CO2 salınım değerleri 500, 100, 50,10, 1(g/kWhe) dir. Nükleer güç ile ilgili olarak; yokluğu dışında
varlığı hesaplara Nükleer Güç Sermaye
Maliyeti, pahalı, nominal, ucuz ve çok ucuz olarak dört farklı değerde yansıtılmıştır.
Pahalı değer nominal değerin %25
üzerinde, ucuz değer %25 altında, çok ucuz değer ise %50 daha ucuz olarak alınmıştır
(yukarıda sözü edildiği gibi, giriş datasında kurulu gücün sermaye maliyetinin
ilgili yıla ait parasal değeri kullanılmıştır) Bu parametreler özet olarak;
CO2
Salınım değerleri: 500, 100, 50,10, 1(g/kWhe),
Nükleer
Güç: Yok,
Var (sermaye maliyeti pahalı),
Var (sermaye maliyeti nominal
değerde),
Var (sermaye maliyeti
ucuz),
Var (sermaye maliyeti
çok ucuz).
New England (USA)
için sonuçlar: CO2 salınımı 500, 100. 50 (g/kWhe)
değerleri için nükleer enerjinin varlığı, ortalama sistem enerji üretim fiyatında
bir avantaj sağlamamaktadır. Ancak sermaye
maliyetinin çok ucuz olması durumunda
nükleer enerji avantajlı duruma geçmektedir.
Bunun anlamı, bu bölgenin 10 (g/kWhe) salınım değeri için,
diğer bir deyişle 2050 yıllarına kadar sistemde nükleer santrala ihtiyaç olmayacaktır. Gerçi ucuz nükleer santral seçeneğinin
bulunması sistemde 100 (g/kWhe) salınım değerinden başlayarak belirli
bir avantaj sağlamaktadır. Bu salınım
değeri ise 2040’lı yılları göstermektedir.
İklim değişikliğine engel olmak için konulan CO2 salınım
hedeflerini 2050 yılından sonra nükleer enerji olmaksızın tutturmaya imkan
yoktur. Özellikle 2060 yılından sonra 1
veya 2 (g/kWhe) CO2 salınım değerleri için nükleer
santral bulunmayan bir sistemin ortalama sistem enerji üretim fiyatı en az %100
daha fazla ve kurulu gücün değeri ise beş kat daha fazla olabilecektir
(Almanya’nın kritik yılları olacağı anlaşılmaktadır). Texas
(USA) için sonuçlar da benzer olup mutlak değerlerde farklar vardır. Fransa
ve İngiltere için benzer sonuçlar elde edilmiştir. Sermaye maliyeti ucuz nükleer santral
seçeneği 100 ve 50 (g/kWhe) salınım değerinden başlayarak avantaj
sağlamaktadır. Çin’deki iki bölge
için durum farklıdır. Üretim sisteminde
nükleer seçeneğin bulunması bugün dahi ortalama sistem enerji üretim fiyatında
ucuzluk sağlamaktadır ve bu avantaj yıllar
içinde, diğer bir deyişle CO2 salınım hedefi azaldıkça hızla
artmaktadır.
Bir
önceki bölümde sözü edilen yeni teknolojilerin üzerinde önemle durulmalı ve
bugünden başlayarak uygun bir nükleer enerji politikası ile reaktör seçimi ve
geliştirilmesi çalışmalarına başlanmalıdır.
CCS yöntemi, eğer başarılı olursa, nükleer güç üretiminin artmasını
etkileyecek bir unsur olarak görülmelidir. 2040 yıllarına kadar Kuzey Amerika ve Batı
Avrupa’da Nükleer güç üretiminin azalacağı anlaşılmaktadır. Bu devrede nükleer güç üretimine başlayacak
olan ülkelerin toplam inşaat gideri konusunda dikkatli olmaları
gerekmektedir. Asya ülkelerinde, özellikle
Çin ve Rusya için durum farklıdır. Halen
inşa halinde ve planlanmış pekçok reaktör vardır. Geliştirilmekte olan yeni tip 4. nesil
reaktörlerin 2050-60 yıllarında nükleer teknolojide büyük değişimlere neden
olması olasılığı yüksektir.
KAYNAKÇA
[1] “The
False Economy of Abandoning Nuclear
Power”, The New Nuclear Watch
Institute (NNWI) 2018.
[2]
“The Future Nuclear Energy in a Carbon–Constrained World” An
Interdisciplinary MIT Study, 2018.
Şarman Gençay
Emekli
Öğretim Üyesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder