İnsanoğlunun yakın geçmişinde mutlu olmak için olmazsa-olmazı olan ülke çaplı gelişmiş, kalkınmış olma talebi, bugünlerde bireysel refah anlayışının küresel egemenliği doğrultusunda artık toplumsal-ekonomik yaşam için değişmez bir algı kalıbına bürünmüştür.
Bu duruma genel refah perspektifi ile bunu sağlayacak olan ekonomik gelişmenin en derinindeki ana etmeni olan gerekli ve yeterli enerji kaynağı arzına sahip olma çabalarına bakıldığında, Türkiye’nin neredeyse yüzyılı bulan bertarafı zor bir darboğazın içinde bulunduğu görülür. Söz konusu jeolojik darboğazın bertarafının zorluğuna rağmen, uygun ve güvenilir bir yolla aşılması konusu yakın geçmişten beri hep ülke çapındaki baş derdimiz olmuş ve halen de olmayı sürdürmektedir.
Oysa“Dünya Egemeni” ülkeler, yüzyılları aşan süreden beri küresel enerji kaynaklarını amansız bir sömürüye tabi tutarak kömürü kullanmış, petrolün azgın tüketimiyle de kaynaklar azalınca hızla doğal gaza geçiş yapmış, şimdi de, fosil kaynakların sonunun geldiğinin görülmesinin ardından yeni kaynak arayışına girişmiştir. Egemen ülkeler bu doğrultudaki arayışta, gezegenimiz için ortaya çıkan olumsuz koşulların aşılmaz zorlaması ile kirlenme yaratmaması için temiz, sürdürebilir olması için yenilenebilir ve iklimsel ısınmaya etki yapmaması için de sera etkisiz nitelikteki alternatif kaynaklara yönelmiştir.
Buradan da görülüyor ki her egemen toplum; çevre için temiz, doğa için yenilenebilir, iklim için sera etkisiz olmalarının yanı sıraekonomik gelişmeye destek için rantabl ve ülke bağımsızlığı içinse özkaynaklı-özteknolojili olup yerelde hemen hazır olan kaynaklara dayalı olarak yapılan “ana enerji konsepti”ne göre halkının ihtiyaçlarını sağlayacak ulusal bir strateji seçmektedir. Bu durum artık egemen ülke yönetimlerinin en sarsılmaz stratejisi haline gelmiş, hatta bazılarınca “vatan savunması” düzeyli “kozmik değer”e yükseltgenmiştir. Ulaşılması pek kolay olmayan, ancak bağımsızlığın ve egemenliğin temeli olduğundan kaçınılmaz bustratejinin, tümüyle olmasa bile, şu veya bu şekilde mümkün olabilecek en yüksek değeri sağlayacak düzey ile izleniyor olması egemen ülke yöneticileri için olağanüstü bir karne başarısı anlamına gelmektedir.
Bu tür olanaklara kavuşmuş olanların durumlarını onların imtiyazları olan bir hakmış gibi görerek kanıksamak doğru değildir. Çünkü bu durumda doğal olarak evrensel insan hakkı olan refahın sadece bazılarının tekelinde olduğu anlamı çıkar ki, bu kabul edilemez bir şeydir. Oysa doğal enerji kaynakları gibi gezegenin küresel değerleri ve bunların insani asgari ihtiyaçları karşılamak için yarattığıkullanım olanakları, maddi refahı sağlamanın temel koşulu olduğundan, bu maddi değerlerden her ülkenin payına düşenin teminat altına alınması bir zorunluluktur. Bu kapsamda bizim de enerji ihtiyacımızı hem dünya ve hem de kendi doğal kaynaklarımızdanyeterince ve gereğince karşılıyor olmak için çabalamamız en doğal refah hakkı mücadelemiz, davamız olmaktadır.
Bu bakımdan, dünya çapında büyük rezerve sahip olduğumuz toryum girdisine dayalı nükleer enerji düzeninin Ülke’miz için kazanılıp kullanılıyor olma gereği hepimizin yakın gelecekteki ana ülküsüdür. İşte bu bilinç ile sera etkisiz, sürdürülebilir, temiz ve barışçılolduğundan yeşil çekirdek diye anılan toryum öz-kaynağımıza dayalı nükleer enerji üretim teknolojisinin Ülke’miz için 1923’e dek,on yıl içinde kazanımı yönünde çaba sarf etmek üzere 2012’de TETP, Toryum Ender Topraklar Platformu’nu oluşturduk.
Tüzel kişilik oluşumuna gerek duyulmadan gerçekleşen bu girişiminin ardından ihdas edilen YK, Yürütme Kurulu’nun haftalık toplanma düzeni içinde görev alan kurucular, ilk aşamada, yeşil toryum enerjisi konusunda olabilecek tanıtım ve bilinçlendirme çalışmalarına yöneldi. Ayrıca, bu çalışma düzenine paralel ek olarak bir de çeyrek yıl ara ile toplanan Danışma ve Koordinasyon Kurulu oluşturularakstratejik uygulamaların planlanmasına başlanıldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder