..

..
..

2 Mayıs 2018 Çarşamba

MARMARA ÜNİVERSİTESİ’NDE BAŞARILI, GÜZEL BİR KONFERANS


Marmara Üniversitesi’nin İbrahim Üzümcü salonlarında, Bilim ve Enerji Sosyetesi talebelerinin hazırladığı “Nükleer Enerjinin Türkiye’deki Yeri ve Geleceği”, “Güneş Enerjisindeki Son Durumlar”, “Rüzgar Enerjisi Nasıl Gidiyor?” başlıklı, yüksek seviyeli konuşmalar çok seçkin ve kaliteli idi. 9 Nisan 2018 saat 13:00’te başlayıp saatlerce sürdü. Üç değerli konuşmacı vardı. Dr. Necmi Dayday nükleer üzerinde, Y.Müh. Okan Uykan (www.susol.com.tr) güneş enerjisi üzerinde ve Y.Müh. Tuna Güven (Borusan) rüzgar enerjisi üzerinde konuştular. Talebeler son derece güzel ve anlamlı sorular sordular, anlatılanları çok dikkatle dinlediler, kendilerini ayrı ayrı tebrik ediyorum.
Nükleerde, iş güvenliği zayıf ülkelerin bu teknolojiyi geliştirmesi ne kadar doğru? Halkın yönlendirilmesi nasıl yapılmalı? Bu teknolojide yanlış bilinenler nelerdir? Nükleer enerjinin çevreye zararının diğer enerji sistemleri ile karşılaştırılması, kaza halinde yayılma alanının hesaplanması gibi sorular irdelendi. Dr. Necmi Dayday, Fukişima kazasının bir nükleer kaza olmadığını, tsunami dalgasının 21.3 metre yükseklikte meydana gelmesinden ve depremin 9 büyüklükte olmasından kaynaklandığını anlattı. Ayrıca Dr. Necmi Dayday, 1945 yılında Japonya harpte mağlup olunca çekilmiş çok anlamlı bir filmi de bize gösterdi. Filmde Japonya’nın o güne kadar yaptığı bütün nükleer tesisler, aletler başlarında komutanları olmak üzere gelen çok sayıda Amerikan askerleri tarafından yerle bir edildi. Bütün araştırıcılar da hapse atıldı. Yenilmiş isen batı seni böyle yapar. Konferans sonunda bazı gençlerle konuştum. Biz nükleeri yanlış biliyormuşuz dediler. Dr.Necmi Dayday nükleer eğitim firmasının başkanı olarak (NUTEK) çok başarılı idi. 448 tane güç reaktörü dünyamıza elektrik enerjisi sağlarken, kendisinden karbondioksit çıkmadığından atmosferimizi korumuştur. Aksi takdirde, bu santraller yerine kömür santralleri çalışsaydı dünyamızın atmosferine atılan CO2 miktarı milyarlarca tonu bulurdu. Nükleer onun için çevrecidir. Çeşitli ülkelerde, 8 kadar Nobelci fizikçinin konferanslarını dinledim, hepsi çözümün nükleerde olduğunu adeta ispat ettiler. Güneşte yarısı gündüz yarısı gece problemi var. Rüzgarda ya eser ya esmez problemi var. Verimler çok düşük. Nükleerde verim %97-98.
Y.Müh. Okan Uykan güneş enerjisini mukayeseli olarak çok güzel anlattı. Konya’da 1300 MW’lık bir güneş enerjisi santralinin inşaatı bitmek üzere imiş. ikinci, üçüncü ve dördüncünün bunun yanına geleceğini bildirdi. Bina çatılarına güneş enerjisi panellerinin konmasının yakında çok artacağını söyledi. Ayçiçeği gibi güneşi takip eden sistemlerin verimi arttıracağını izah etti. Tek eksenli sistemlerden bahsetti. Enerjinin 10 kw’ının 25.000 US Dolara mal olduğunu bildirdi. Hareketli sistem verimi %30’dan %40’a çıkarabiliyormuş. Bir evin çatısına yerleştirilen sistem ayda 400-500 TL.ye mal oluyormuş. Türkiye’de yenilenebilir enerjinin toplama göre yüzdesi %30, %35 olabilir. “Fakat şu anda bürokratik ve kanunlardan gelen bir zorluk var, sektör açmazda” dedi. Güneş sistemlerinin korunma ve temizlik (toz vs) problemlerinin ve panel kırılmalarının problem olabileceğini de sözlerine ilave etti.
Borusan’dan Y.Müh. Tuna Güven çok hummalı çalıştıklarını anlattı. Mevzuatı da kendilerinin yazdığını açıkladı. Pervanelerin dönmelerindeki teknik problemleri çözmenin, sistemi kontrol eden yazılımlara tam hakimiyet gerektirdiğinden bahsetti. Bunları dışardan gelen uzmanlarla çözdüklerini, bunun da çok pahalıya mal olduğunu anlattı. Kuşların göç yollarını bozmak çok pahalıya mal olabilir dedi. Danimarka’da rüzgar için kullanılabilir arazi kalmadığından, sistemleri deniz üstünde kuruyorlarmış. Çok ilginç birşeyle karşılaşmışlar. Bildikleri balık akımları sistem denizde kurulduktan sonra birdenbire kesilmiş. Doğayı rahatsız etmeden enerji elde etmenin ne kadar zor olduğunu görüyoruz.
Bütün motorların daha az benzin yakarak çalışması, daha az yağ kullanmasını temin için Y.Müh. Ali Erdemir, nano teknolojiyi kullanarak sürtünmeyi 20’de 1’ine indirmeyi başarmıştı. Kendisi Amerika’da ANL (Argonne National Laboratory) de çalışmaktadır. Pistonları proton zengin malzeme ile kaplarsanız proton-protonu ittiği için sürtünme müthiş azalır. Ali Bey’in kendisi anlattı. Rüzgar enerjisi ile çalışanlar Ali Bey’i laboratuarlarına davet etmişler, aynı metodu bizim sistemlere de tatbik edin demişler. Ali Bey her yıl sanayiden 100.000 dolar ödül kazanıyor ve rüzgarların da imdadına yetişti. Bir toplantıda Ali Bey’e “Size Bursa otomotif sanayiinden davet geldi mi?” dedim. “Yarama bastınız” dedi. Teknik değerlerine sahip çıkmayan bir Türkiye.
Tokyo’da “Japan Times” gazetesinden bakın neleri öğrenmiştim: Danimarka’nın balıkçılık, konserve yapımı, balık çeşitlendirilmesi, balıkların havuzlarda özel beslenme rejimlerinin karşılaştırılması gibi araştırmalarda Avrupa ülkelerinin 20 sene ilersinde olduğunu, balık beslenme ve kilo-protein meselelerini sekiz sütun iki sayfa üzerinden dikkatle okudum. Makale bir master tezi gibi idi. Deniz üzerinde inşa edilen rüzgar santrallerinin balık akımlarını durdurması Danimarka için bir felakettir. Bakalım işin içinden nasıl çıkacaklar? Hatırlayacaksınız, Japonya’da bir jumbo-jet (747) Tokyo’dan Osaka’ya giderken bir dağa çarparak paramparça olmuştu. Japan Times gazetesi olayı tarafsız olarak, sansürsüz, Osaka kontrol merkezi ile pilotların konuşmalarını acıklı bir şekilde tek tek vermişti. Konuşmalar nokta nokta ile sonlanıyordu. Ben 3 gün sonra o moralle benzer bir jumbo uçağı ile Tokyo’dan Frankfurt’a uçmuştum. Japan Times gazetesinin ingilizcesi çok berraktı, yazılar çok küçük olduğundan gazete bilgi deposu halindeydi. Keşke bizim de böyle bir gazetemiz olsa. Hergün 8 sütun üzerinden ince yazılmış iki tam sayfa, halkı aydınlatmaya yönelik ilim ve teknolojik haberleri yazıyor. Dedikodu ile doldurulan gazetelerden değil. Bu bilgilere Japonların mı ihtiyacı var, bizim mi? Her geçen gün halkımızı bilgi toplumuna götüren bir gazete ne iyi olur.
Doç.Dr.Çetin ERTEK
28.04.2018

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder