Marmara
Üniversitesi’nin İbrahim Üzümcü salonlarında, Bilim ve Enerji Sosyetesi
talebelerinin hazırladığı “Nükleer Enerjinin Türkiye’deki Yeri ve Geleceği”,
“Güneş Enerjisindeki Son Durumlar”, “Rüzgar Enerjisi Nasıl Gidiyor?” başlıklı,
yüksek seviyeli konuşmalar çok seçkin ve kaliteli idi. 9 Nisan 2018 saat
13:00’te başlayıp saatlerce sürdü. Üç değerli konuşmacı vardı. Dr. Necmi Dayday
nükleer üzerinde, Y.Müh. Okan Uykan (www.susol.com.tr) güneş enerjisi üzerinde
ve Y.Müh. Tuna Güven (Borusan) rüzgar enerjisi üzerinde konuştular. Talebeler
son derece güzel ve anlamlı sorular sordular, anlatılanları çok dikkatle
dinlediler, kendilerini ayrı ayrı tebrik ediyorum.
Nükleerde,
iş güvenliği zayıf ülkelerin bu teknolojiyi geliştirmesi ne kadar doğru? Halkın
yönlendirilmesi nasıl yapılmalı? Bu teknolojide yanlış bilinenler nelerdir?
Nükleer enerjinin çevreye zararının diğer enerji sistemleri ile
karşılaştırılması, kaza halinde yayılma alanının hesaplanması gibi sorular
irdelendi. Dr. Necmi Dayday, Fukişima kazasının bir nükleer kaza olmadığını,
tsunami dalgasının 21.3 metre yükseklikte meydana gelmesinden ve depremin 9 büyüklükte
olmasından kaynaklandığını anlattı. Ayrıca Dr. Necmi Dayday, 1945 yılında
Japonya harpte mağlup olunca çekilmiş çok anlamlı bir filmi de bize gösterdi.
Filmde Japonya’nın o güne kadar yaptığı bütün nükleer tesisler, aletler
başlarında komutanları olmak üzere gelen çok sayıda Amerikan askerleri
tarafından yerle bir edildi. Bütün araştırıcılar da hapse atıldı. Yenilmiş isen
batı seni böyle yapar. Konferans sonunda bazı gençlerle konuştum. Biz nükleeri
yanlış biliyormuşuz dediler. Dr.Necmi Dayday nükleer eğitim firmasının başkanı
olarak (NUTEK) çok başarılı idi. 448 tane güç reaktörü dünyamıza elektrik
enerjisi sağlarken, kendisinden karbondioksit çıkmadığından atmosferimizi
korumuştur. Aksi takdirde, bu santraller yerine kömür santralleri çalışsaydı
dünyamızın atmosferine atılan CO2 miktarı milyarlarca tonu bulurdu.
Nükleer onun için çevrecidir. Çeşitli ülkelerde, 8 kadar Nobelci fizikçinin
konferanslarını dinledim, hepsi çözümün nükleerde olduğunu adeta ispat ettiler.
Güneşte yarısı gündüz yarısı gece problemi var. Rüzgarda ya eser ya esmez
problemi var. Verimler çok düşük. Nükleerde verim %97-98.
Y.Müh.
Okan Uykan güneş enerjisini mukayeseli olarak çok güzel anlattı. Konya’da 1300
MW’lık bir güneş enerjisi santralinin inşaatı bitmek üzere imiş. ikinci, üçüncü
ve dördüncünün bunun yanına geleceğini bildirdi. Bina çatılarına güneş enerjisi
panellerinin konmasının yakında çok artacağını söyledi. Ayçiçeği gibi güneşi
takip eden sistemlerin verimi arttıracağını izah etti. Tek eksenli sistemlerden
bahsetti. Enerjinin 10 kw’ının 25.000 US Dolara mal olduğunu bildirdi.
Hareketli sistem verimi %30’dan %40’a çıkarabiliyormuş. Bir evin çatısına
yerleştirilen sistem ayda 400-500 TL.ye mal oluyormuş. Türkiye’de yenilenebilir
enerjinin toplama göre yüzdesi %30, %35 olabilir. “Fakat şu anda bürokratik ve
kanunlardan gelen bir zorluk var, sektör açmazda” dedi. Güneş sistemlerinin
korunma ve temizlik (toz vs) problemlerinin ve panel kırılmalarının problem
olabileceğini de sözlerine ilave etti.
Borusan’dan
Y.Müh. Tuna Güven çok hummalı çalıştıklarını anlattı. Mevzuatı da kendilerinin
yazdığını açıkladı. Pervanelerin dönmelerindeki teknik problemleri çözmenin,
sistemi kontrol eden yazılımlara tam hakimiyet gerektirdiğinden bahsetti.
Bunları dışardan gelen uzmanlarla çözdüklerini, bunun da çok pahalıya mal
olduğunu anlattı. Kuşların göç yollarını bozmak çok pahalıya mal olabilir dedi.
Danimarka’da rüzgar için kullanılabilir arazi kalmadığından, sistemleri deniz
üstünde kuruyorlarmış. Çok ilginç birşeyle karşılaşmışlar. Bildikleri balık
akımları sistem denizde kurulduktan sonra birdenbire kesilmiş. Doğayı rahatsız
etmeden enerji elde etmenin ne kadar zor olduğunu görüyoruz.
Bütün
motorların daha az benzin yakarak çalışması, daha az yağ kullanmasını temin
için Y.Müh. Ali Erdemir, nano teknolojiyi kullanarak sürtünmeyi 20’de 1’ine
indirmeyi başarmıştı. Kendisi Amerika’da ANL (Argonne National Laboratory) de
çalışmaktadır. Pistonları proton zengin malzeme ile kaplarsanız proton-protonu
ittiği için sürtünme müthiş azalır. Ali Bey’in kendisi anlattı. Rüzgar enerjisi
ile çalışanlar Ali Bey’i laboratuarlarına davet etmişler, aynı metodu bizim
sistemlere de tatbik edin demişler. Ali Bey her yıl sanayiden 100.000 dolar
ödül kazanıyor ve rüzgarların da imdadına yetişti. Bir toplantıda Ali Bey’e “Size
Bursa otomotif sanayiinden davet geldi mi?” dedim. “Yarama bastınız” dedi.
Teknik değerlerine sahip çıkmayan bir Türkiye.
Tokyo’da
“Japan Times” gazetesinden bakın neleri öğrenmiştim: Danimarka’nın balıkçılık,
konserve yapımı, balık çeşitlendirilmesi, balıkların havuzlarda özel beslenme
rejimlerinin karşılaştırılması gibi araştırmalarda Avrupa ülkelerinin 20 sene
ilersinde olduğunu, balık beslenme ve kilo-protein meselelerini sekiz sütun iki
sayfa üzerinden dikkatle okudum. Makale bir master tezi gibi idi. Deniz
üzerinde inşa edilen rüzgar santrallerinin balık akımlarını durdurması
Danimarka için bir felakettir. Bakalım işin içinden nasıl çıkacaklar?
Hatırlayacaksınız, Japonya’da bir jumbo-jet (747) Tokyo’dan Osaka’ya giderken
bir dağa çarparak paramparça olmuştu. Japan Times gazetesi olayı tarafsız
olarak, sansürsüz, Osaka kontrol merkezi ile pilotların konuşmalarını acıklı
bir şekilde tek tek vermişti. Konuşmalar nokta nokta ile sonlanıyordu. Ben 3
gün sonra o moralle benzer bir jumbo uçağı ile Tokyo’dan Frankfurt’a uçmuştum.
Japan Times gazetesinin ingilizcesi çok berraktı, yazılar çok küçük olduğundan
gazete bilgi deposu halindeydi. Keşke bizim de böyle bir gazetemiz olsa. Hergün
8 sütun üzerinden ince yazılmış iki tam sayfa, halkı aydınlatmaya yönelik ilim
ve teknolojik haberleri yazıyor. Dedikodu ile doldurulan gazetelerden değil. Bu
bilgilere Japonların mı ihtiyacı var, bizim mi? Her geçen gün halkımızı bilgi
toplumuna götüren bir gazete ne iyi olur.
Doç.Dr.Çetin ERTEK
28.04.2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder