Sera
etkisinin iklim değişikliğine sebep olması ve bu etkinin olası sonuçlarının
yarattığı endişeler ve korkular detaylı araştırmaların önünü açmıştır.
Özellikle enerji üretiminin yarattığı bu etki gezegenimiz üzerinde yaşamı çok
olumsuz etkileyebilecek ciddi bir oluşum olarak görülmüştür. Çeşitli konferans ve toplantıların sonucu bu
sorun siyasetin ötesinde toplum tarafından da anlaşılmıştır. Gereken önlemler saptanmaya çalışılmış ancak
sonuçların izlenmesi ile durumun iyiye gitmediği dile getirilmeye
başlanmıştır. Bu durum protestolara ve
üzücü çatışmalara neden olmakta, toplumda gerginlik yaratmakta ve rahatsız
etmektedir. Örnek olarak verilebilecek
pek çok olay vardır. Son olarak Mayıs
2019 Stockholm, İsveç’de okulların protesto yürüyüşü, Nisan 2019 İngiltere’de
meydana gelen protesto olayları. Bu olaylarda 1000 kişi tutuklanmış ve pek çok
kişi mahkemeye verilmiştir.
İklim
değişikliği ile savaşın hedefi, COP21 Paris 2015’de belirlendiği üzere,
atmosfer sıcaklığındaki artışın endüstri devrimi öncesi sıcaklığa göre 2 0C’nin
altında kalmasıdır. Sonunda 1.5 – 2 0C
aralığı daha uygun görülmüş ve 1.5 0C ‘nin üzerine
çıkılmaması önemsenmiştir. Asrın sonu
için istenen bu değer ulaşılması zor bir hedeftir. Sıcaklık artışı zaten 10C civarına
yaklaşmıştır.
Paris
COP21 anlaşmasına yakından bakılırsa:
Anlaşma için her katılımcı ülke “Olası Ulusal Katkı”sını (INDC; İntended
Nationally Determined Contribution) belirtmiş, düşük karbon emisyonu hedefini
ortaya koymuştur. Bu hedefler,
anlaşmanın taraflarca onaylanmasından sonra “ Ulusal Katkı” (NDC) adını
almıştır. Paris Anlaşması öncesi iklim
değişikliliğine karşı koymak için seçilen hedefler genel olarak 2100 yılında
2.7-3.0 0C artış sınırlamasını gerçekleştirmek üzere
belirlenmişlerdi. Anlaşma sonrası,
belirlenen hedef emisyon artışının sıcaklığı 2 0C, hatta daha ileri
gidilerek 1.5 0C ile sınırlandırması şeklinde yenilenmiştir. Bu durumda, yeterli olamayacağı anlaşılan
NDC’lerin yenilenmesi gerekmektedir.
Durumun ciddiyeti nedeni ile IEA (International Energy Agency) iklim
değişikliğini engelleme çalışmalarının sonuçlarını izlemektedir. IEA sitesinde son yayınlanan 27 Mayıs 2019
tarihli haberde (Progress on energy technologies fails to keep pace with
long-term goals for clean energy transitions) enerji teknolojilerinin temiz
enerji üretimine geçiş konusunda gereken gelişmeyi gösteremediği
belirtilmektedir.
Bu
kötü bir haberdir. COP 21 ve onu izleyen “Conference of Parties” toplatılarında
alınan kararlar uyarınca CO2 üretimi kısıtlanmalıdır. Detaylar
konferans kayıtlarında bulunabilir. Yukarıda belirtilen 1.5-2 0C
aralığında sıcaklık artışı için halen 500 g/kWhe civarında olan CO2
üretimin, 2050 itibarıyla 10-25 g/kWhe ve 2060 itibarıyla 2 g/kWhe
değerlerine düşürülmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Bu sınırlar güç sektörü CO2 üretim
yoğunluğu için IEA tarafından 2017 yılı
değerlendirilmeleridir.
Söz
konusu haberde IEA’nın son TCEP (Tracking Clean Energy Progress) raporunda
izlemeye alınan 45 enerji teknolojisi ve sektöründen sadece 7’sinin SDS’e
(Sustainable Development Scenario) uygun gelişme gösterdiğinin anlaşıldığı
belirtilmektedir. SDS ise SDGs’in (Sustainable Development Goals) enerji ile
ilgili senaryosunu ifade etmektedir.
Diğer bir ifade ile, 1.5-20C aralığında sıcaklık artışı ve
hava kirliliği hedefini gerçekleştirmek için yapılması gerekenlerin
ifadesidir. IEA’nın Mart 2019 son
bulguları, 2018 yılında enerji kaynaklarından salınan CO2 miktarının
%1.7 artış göstererek yıllık miktarın tarihin en yüksek değeri olan 33 milyar
tona ulaştığını göstermektedir. TCEP
analizleri, bazı temiz enerji teknolojilerinde (örneğin elektrikli araçlar) ve
enerji depolama konusunda gelişmenin iyi
olduğunu göstermektedir. Solar PV’de
artış % 31 ile yeterince tatminkar olmakla birlikte toplam yenilenebilir enerji
artışı 2018’de sabit kalmıştır. Petrol ve doğal gaz üretiminde yakılan ve
doğaya salınan gazların neden olduğu sera etkisi toplamın % 7’sine ulaşmıştır.
2018
yılında, teknolojik gelişmelerin, enerji politikalarındaki isteklilik ve
endüstriyel gayretlerin hedefi gerçekleştirmekte yetersiz kaldığı
anlaşılmaktadır. İnşaat sektöründe meskenler ile ilgili değerlendirmelerde
atmosfere salınım 2018 yılında en yüksek değerine ulaşmıştır. Bunda mesken ısıtılma ve soğutulmasında
artışın etkisi görülmüştür. Ayrıca
taşıma sektöründe gereken yakıt ekonomisi sağlanamamıştır. Büyük otomobiller tercih edilir olmakta devam
etmektedir.
İklim
değişikliği ile mücadeleyi ciddi bir şekilde gözden geçirmek 2018 verilerine
bakılırsa her zamankinden daha acil olmuş ve saptanmış hedeflere ulaşmak olanaksız
duruma gelmeden global bir gayretle gidişata elkoymak gerekliliği
herzamankinden fazla önem kazanmıştır.
Sözkonusu raporda TCEP’nin enerji konusunda hükümetlere, endüstriye ve
diğer global aktörlere gereken bilgiyi vermeye ve yardımda bulunmaya hazır
olduğu belirtilmektedir. Çeşitli sektör
ve teknolojilerde yenilenmesi eksik kalmış 100 den fazla
konuda
derinliğine inceleme yapılmıştır. TCEP enerji politikası, yatırımı,
gelişmelerin izlenmesi konularında 6000 araştırıcı ve 40 civarında ortak çalışma
programları ile enerjideki dönüşümü izlemekte ve IEA’nın iklim değişikliği ve
sürekli kalkınma hedeflerine hizmet etmeye çalışmaktadır.
Bu
durumda CO2 üretmeden enerji üreten ve özellikle baz yük santrali
olarak çalışan Nükleer güç santrallarının önemi artmaktadır. Bu konuda çalışmalar devam etmekte özellikle
küçük modüler reaktörlerin geliştirilmesine çalşılmaktadır. Toryum kullanan ergimiş tuz reaktörleri de
gelecek vaad etmektedir. Ülkelerin
enerji politikalarını biribirlerinden bağımsız olarak saptamaları, iklim
değişikliği konusunda gelinen noktada kötü gidişi durdurmakta engel teşkil
edebilir. Enerji politikaları ve
planlamaları ülkelerler için değil dünyanın geleceği için yapılmalıdır. Bu çok zor bir hedef olmakla birlikte, “Son
Pişmanlık Fayda Etmez” sözü de çok geçerlidir ve dünyanın bir yedeği
yoktur.
Şarman Gençay
Emekli Öğretim Üyesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder