Uçaklarda
aldığımız kozmik radyasyon dozu ve sağlığımız?
Uçaklarla gitgide daha çok yolcu taşınıyor. Dünyada 2017 yılında uçaklarla
4,1 milyar yolcu taşınmış /1/. Yüksek enerjili taneciklerden oluşan kozmik radyasyon
(ışınlar), uzaydan dünyaya doğru yol alırken, atmosfer tabakalarındaki
taneciklerle çarpışarak azar azar enerjilerini yitiriyor ve şiddetleri de (ya
da akıları) azalıyor. Kozmik radyasyonu, özellikle Ekvator Bölgesi’nde dünyanın
manyetik alanı saptırarak özellikle 0-30 enlemlerinde etkisini oldukça
azaltıyor. Kutuplara doğru gidildikçe, manyetik alan azaldığından, kozmik
radyasyon saptırılamıyor ve oralarda etkisi artıyor.
Uçaklarla uçtuğumuz yüksekliklerde kozmik radyasyonun şiddeti fazla
olduğundan, vücudumuza etkilerinin de daha fazla olacağı beklenir.
Aşağıdaki Şekil 1, kozmik radyasyon dozunun yükseklikle arttığını
gösteriyor/2/.
Saatte MikroSievert(µSv) 1 olarak ‘etkin doz hızı’ deniz seviyesinde
sadece 0,03 iken, bu değer uçaklarla uçtuğumuz 10-12 km yükseklikte yaklaşık
olarak 8 µSv’e ya da deniz seviyesindekinin 260 katına yükseldiği görülüyor.
Şekil
1: Yükseklikle (km) artan etkin kozmik radyasyon doz hızı (µSv/h) örneğin deniz
kıyısındaki Hamburg’da çok az iken, dağlık bölgelerde
ve uçakların uçtuğu yüksekliklerde çok daha fazla /2/.
Kozmik ışınlar (Kozmik radyasyon)
Fizikçiler, kozmik ışınları, ilk kez laboratuvar çalışmaları sırasında,
elektrik yüklü cisimlerin, elektrik yüklerini azar azar yitirmelerinin nedenini
araştırırken fark etti. Önce, etkinin yerkabuğundaki doğal radyoaktif
maddelerden kaynaklandığını sandılar. Sonunda, Avusturyalı fizikçi Victor Hess
1912 yılında bir balona binip, elektroskopunun göstergesini gözledi ve balonla
yükseldiçe, elektriksel yükün gitgide azaldığını izledi. Öyleyse göklerden,
uzaydan gizli bir şey gelip havayı iyonluyor ve elektroskoptaki yükler bu
nedenle gitgide azalıyor sonucuna vardı ki bu gizli etkene ‘kozmik ışınlar’
dendi (Sonradan bilimsel ayrıntılarını yayınladığı araştırması ve bu buluşu
nedeniyle Hess 1936’da Nobel ödülü aldı).
1950’lerde fizikçiler ‘kozmik ışınlar’ın,
ışık taneciklerinden (fotonlardan), elektromanyetik dalgalardan oluşmadığını,
aslında bunların çok büyük hızlardaki çoğunlukla protonlardan ve az miktarda da
daha ağır parçacıklardan oluşan sürekli bir ‘iyon akımı’2olduğunu belirledi. Buna rağmen, eskiden takılan
‘kozmik ışınlar’ adı doğru olmasa da kaldı. Güneş sistemimizin çok ötesinde
uzayın derinliklerinden sürekli olarak dünyamıza gelmekte olan bu ‘çok hızlı’
ve dolayısıyla ‘çok yüksek enerjili’ protonlar, iyonlar, havada yolları boyunca
geçmeleri gereken yoğun hava tabakalarının molekülleri frenliyor, çarptıkları
atomlardan, sayıları çığ gibi artan mezonları ve daha birçok girici ikincil
parçacıkları üretip atmosferde ve yeryüzünde bizleri etkiliyorlar ki bunların
başında yerin derinliklerine kadar girebilen müonlar geliyor. Kozmik ışınlar,
yer kabuğunun yapısındaki doğal radyasyonlar ve nükleer santral kaynaklı
radyasyonlarla temelde aynı iyonlaştırıcı 2 radyasyonlar
olup, bunlar insan vücudunda, hücre, molekül ve atomlarda değişiklik yaparak
hasara neden olabiliyorlar. Düşük dozlarda kanser olasılığı az olmakla
birlikte, çok seyrek olarak DNA’da kırılmalar da olabiliyor /3/.
Uçaklarda kozmik radyasyondan alınan doz
ne kadar?
Dozun büyüklüğü:
§ Uçuş yüksekliğine
§ Uçuş süresine
§ Güneşteki tepkimelere
(etkinliğe)
§ İzlenen uçuş yolunun
coğrafi (geomanyetik) enlemine bağlı olarak değişiyor.
Dünyanın manyetik alanı, elektrik yüklü kozmik tanecikleri (radyasyonu)
daha bunlar atmosfere girmeden saptırıyor. Bu sapma en etkin Ekvator
Bölgesi'nde oluyor. 30 derece kuzey ve güney enlemlerine kadar manyetik alan
çizgileri yaklaşık olarak dünya yüzeyine paralel gidiyor ve kozmik radyasyonun
ancak aşırı enerjideki bir bölümü atmosfere girebiliyor. Geomanyetik kutuplar,
dünyanın coğrafi kutuplarının 1600 km kadar dışında olduğundan, dünyanın 60
derece enlemiyle kutuplar arasındaki atmosfer korunamadığından bu bölgelerde
kozmik radyasyonun etkisi en fazla oluyor ve 60° kuzey enleminde,
ekvatordakinin 2-3 katı olan en yüksek değerine ulaşıyor /2/. Doz, Güney
Yarımküre'de ise kuzeye oranla 2-3 kat daha az. Çok seyrek olmasına rağmen
güneşteki aktivitelerin aşırı değerlere ulaştığı zamanlarda radyasyon dozu
iyice arttığı için radyasyon fizikçileri hatta böyle zamanlarda uçuş yasağı
getirilmesi gerektiğini ileri sürüyorlar. Örneğin güneşteki aktivitelerin çok
aşırı olduğu 1957'de 12.000 m yükseklikte çok aşırı bir değer olan saatte 10
mSv ve 1989'da da saatte 0,1 mSv ölçülmüştür /3/.
İş için gidip gelirken uçaklarda
alınabilecek doz?
İş gezileri nedeniyle birçok kişi yılda 240 saat kadar zamanını uçaklarda
geçiriyor.
Bu sürede bir kişinin alabileceği toplam doz, her nekadar o kişinin
dünyanın neresinden neresine uçtuğuna bağlı olmakla birlikte, kabaca 0,008 x
240= 1,92 mSv olarak kestirilebilir.
Tatile gidip gelirken uçaklarda
alınabilecek doz?
Alınabilecek kozmik radyasyon dozu, dünyanın neresinden neresine
gidildiğine bağlı olarak değişim gösteriyor. Örneğin aşağıda görünen Çizelge
1'de, Frankfurt’tan çeşitli kentlere uçuşlarda alınabilecek kozmik dozun
değişim aralıkları görülüyor (Frankfurt yerine İstanbul ya da Ankara için de bu
doz aralıkları geçerli olabilir)*.
*Büyük doz değişim aralığı, güneş
aktivitelerindeki ve uçuş yüksekliğindeki değişimler sonucudur.
Uçak personelinin alabileceği doz?
Pilot ve hosteslerin genellikle ayda 80 saat ve yılda 10 ay görev
yaptıkları düşünüldüğünde, kabaca bir hesaplamayla alabilecekleri doz: 800 saat
x 0,008= 6,4 mSv . Bu doz maksimum doz olarak kabul edilebilir. (Almanya’da
radyasyon dozimetreleriyle ölçülen ortalama değer yılda erkek personel için
2,9.mSv).
Uçak personeli için AB ve Almanya’da durum
/2,3/
Avrupa Birliği (AB) Yönetmeliklerine göre yılda 1 mSv’lik dozun
aşılabileceği uçak personeli için, vücut dozunun ‘doz ölçerleriyle’
belirlenmesi ve değerlendirilip gereğinde önlemler alınması zorunlu. Uçak
personeli de aynı nükleer reaktör personeli ya da röntgen aygıtlarıyla çalışan
tıp doktorları gibi ‘radyasyonla çalışanlar’ grubunda denetleniyorlar,
radyasyonun vücuda etkileri konusunda eğitiliyorlar ve bu nedenle onlar için de
yılda 20 mSv’lik doz sınır değeri geçerli oluyor. AB Ülkelerinde uçak
personelinin aldığı dozun ilgili yönetmelikler uygulanarak ölçülmesi ve uygun
bilgisayar programlarıyla hesaplanıp değerlendirilerek yetkili kurumlara
bildirilmesi zorunlu.
2003’den beri Almanya kayıtlı tüm uçaklardaki (hat, charter,nakliye ve
askeri) personelin aldıkları kozmik radyasyon dozları uçaklara konan radyasyon
ölçerleriyle (dozimetrelerle) ve ilgili doz hesaplama programlarıyla aylık
değerler olarak hesaplanıp kaydediliyor.
Almanya’da 2004-2009 arasındaki 6 yılda uçak personeli %23 artarak 36 600
kişiye ulaştı /3/. Bu sürede personelin aldığı kollektif radyasyon dozu da %48
artarak 86 kişi Sv’e yükseldi. Ortalama yıllık doz ise 2009’da 2,35 mSv idi...
Erkek uçak personelinde bu ortlama doz 2,9 mSv ile en fazlaydı... 2009’daki
güneş aktivitesinin azlığı nedeniyle, kozmik ışınlar atmosfere daha fazla
girdiklerinden uçak personelinin aldıkları doz da daha fazla oldu.
Almanya’da uçak personeli, nükleer santrallerde çalışanlar dahil tüm
iyonlaştırıcı ışınlarla uğraşan personel içinde, en çok doz alan grup.
2009’deki en yüksek ortalama değer 2,9 mSv olmasına karşın, bu değer,
radyasyonla çalışanlar için olan yılda 20 mSv’lik üst sınır değerin çok altında
kalıyor. Öte yandan sadece kozmik ışınların etkisiyle alınan bu doz, deniz
düzeyindeki yeryüzü doğal radyoaktivitesiyle birlikte toplam 2,4 mSv’lik yıllık
doğal doz ortalama değeriyle karşılaştırıldığında, uçak personelinin, doğal
radyasyondan alınan 1-10 mSv’lik doz değişim aralığında kalıyor.
Öte yandan Almanya'da Münih GSF-Ensitüsünde yapılan ve bu amaçla özel
olarak geliştirilmiş EPCARD bilgisayar programıyla yapılan hesaplamalara göre
11 km yükseklikteki Avrupa içi uçuşlarda, uçuş başına bir kişinin aldığı
radyasyon dozunun 0,010 mSv’in altında kaldığı, Güney Afrika ve Güney Amerika
için 0,040 mSv’den daha az ve Avrupa-ABD arası uçuşlar için ise 0,050 ile 0,080
mSv arasında olduğu belirlenmiş /4/. Sonuç olarak, uçak yolculuklarında kozmik
ışınlardan alınan doz ve bundan doğabilecek risk de, sürekli olarak almakta
olduğumuz ‘Doğal Radyasyon dozu’ ve teknolojik yaşamın getirdiği bir dizi diğer
radyasyon dozlarıyla (röntgen filmi, MR çekimi sırasında alınan doz gibi) aynı
çerçevede görülüp değerlendirilmeli, ilgili yönetmelikler uygulanmalı, akla
uygun olmayan aşırı önlemler alınmamalı.
Türkiye’de uçak personelinin aldığı dozların ölçümleriyle ve bunların
kişisel kayıtlarıyla ilgili herhangi bir yayın bulunamadığından, durumu burada
açıklayamıyoruz.
Uçaklarda alınan kozmik radyasyon dozu
sağlığımızı etkiliyor mu?
Aslında hepimiz başlangıçtan beri, içinde kozmik radyasyonun da bulunduğu
doğal radyasyonlarla birlikte yaşıyoruz.
Çizelge 2, kozmik ışınların
ve yeryüzündeki doğal radyoaktif maddelerden kaynaklanan radyasyonların
etkisiyle insan vücudunda oluşan radyasyon dozlarınının dünya ortalamalarıyla,
değişim aralıklarını gösteriyor. (UNSCEAR 2000 yılı Bilimsel Raporundan)3
Çizelge 2’den görüldüğü gibi 2,4 mSv’lik
yıllık ortalama radyasyon dozu, 1 ile 10 mSv arasında büyük bir değişim
gösteriyor ve ortalama dozun yarısı, yeryüzündeki radyoaktif maddelerin
(Uranyum ve Toryum’un) bir radyoaktif bozunum ürünü olan radon gazından kaynaklanıyor. Kozmik ışınlar da,
özellikle yüksek yerleşim yerlerinde oturanlarda ve uçak yolculuklarında daha
fazla radyasyon dozu oluşturuyor ve bunun da değişim aralığının büyük olduğu
Şekil 1’den ve Çizelge 2’den görülüyor.
Uçakla yapılan gezilerde alınacak kozmik radyasyon dozu, genellikle tek bir
röntgen filmi çektirilmesinde alınan doz kadardır. Öte yandan bu değer, örneğin
tıpta, bir bilgisayarlı tomografisinde röntgen ışınlarından alınan doza eşdeğer
ve vücutta bir bozulmaya (hasara) yol açma olasılığı (riski) son derece az olan
bir dozdur. Ancak koruyucu bir önlem olarak belirli sınır değerlere ulaşan uçak
personeli nin bir süre uçmasına izin verilmiyor.
Öte yandan risk, anne karnında büyümekte olan embriyo, ceninler için önemli
olabilir ve bunların özürlü doğma olasılığı bulunuyor. Bu nedenle, uçak
personelinden hamile olanları, uçaklarda görevlendirilmiyor ve hamile
kadınların gezi ve iş amaçlı uzun uçak yolculukları yapmaları önerilmiyor.
Uçaklarda çok girici kozmik radyasyona karşı
bir zırhlama, korunma pratikte olası değil. Her ne kadar risk çok az ise de
yılda 4 milyarı geçen çoğu gezi amaçlı uçuşların, özellikle ülkeler içinde,
koruyucu bir önlem olarak, azaltılması deniz ve kara yolunun seçilmesi
kişilerin seçimine kalıyor. Uçuşların azaltılmasının, ayrıca atmosferin sera
gazlarından (CO2) korunmasına katkı
sağlayacağı da biliniyor.
Yüksel Atakan,
Dr. Radyasyon Fizikçisi, Almanya / ybatakan3@gmail.com
……………..
1 Sievert (Sv): Eşdeğer Doz Birimi olup Beta ve Gama
ışınları için : 1 Sievert = 1 Gray (Enerji Dozu Birimi) = 1 Joule /kg (Vücudun
kg’ı başına, girici ışınların vücuttaki molekül ve atomlara 1 Joule’luk enerji
aktarımı). 1 Joule’lük bir enerjiyle, pratikte ancak 100 gram‘lık bir çukulata
paketi 1 m yukarıya kaldırılabilirken, atomlar düzeyinde bu enerji 1 Sv/kg‘ lık
çok büyük bir enerjiye eşdeğer olup, atom ve moleküler düzeyde vücutta
değişimlere neden olabilir. MikroSv (µSv): Sievert’in milyonda biri.
2 İyon, iyon Çifti : Atomlarla etkileşme
sonucunda, ışınların, atomların dış yörüngesinden elektron söküp, normal olarak
elektriksel olarak yüksüz bir atomu‚ elektriksel yüklü duruma’ getirmesi ve
böylelikle bir iyon çifti oluşması. Örneğin bir gama fotonunun havadaki bir azot
atomunun dış yörüngesinden bir elektron sökmesi sonucu, serbest bir elektronla,
geriye bir elektronu eksik bir azot atomu (iyonu) kalmasıyla oluşan ‘iyon
çifti’.
3 UNSCEAR: BM'nin atomik radyasyonun etkilerini inceleyen
bilimsel alt kurulu
Kaynaklar:
/2/ EU-Richtlinie 2013/59 EURATOM ve https://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/ALL/?uri=CELEX%3A32013L0059
/3/ Radyasyon ve Sağlığımız, Y. Atakan, Nobel
yayınları 2014
Not: Bu yazı HBT portalında
yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder