7 Temmuz 2017 günlü medyada /1/ yer
alan bir haberde şöyle deniyor:
„Avrupa Parlamentosu,Akkuyu Nükleer
Enerji Santralı projesinin,bölgenin güçlü
depremlere eğilimli olduğu gerekçesiyle durdurulmasını
istedi. Tehlikenin yalnızca Türkiye’ye değil,
aynı zamanda tüm Akdeniz bölgesine karşı bir tehdit olduğu öne sürüldü“.
4 reaktörlü Akkuyu nükleer santralının
maket resmi (Öndeki ilk blokta, gubbeli olan reaktör binasıyla türbin,
jeneratör ve yardımcı sistemlerin yer aldığı binalar gösteriliyor)
Akkuyu çevresinde ileride yaşanabilecek en
yüksek depremin büyüklüğünü, 'çevreye ve santrala olabilecek etkisini’ ilgili
deprem uzmanlarına bırakarak, biz bu konudaki yazımıza, özellikle Japonya’da sık sık büyük depremler olmasına
rağmen, depremlerin,1980’lerden sonra zaman zaman devreye giren 54 nükleer reaktöre önemli bir etkisi olmadığını, depremlerde hasar görmeyen
reaktörlerin daha sonra, yine eskisi gibi işletildiklerini belirterek
başlayalım. Bunun nedeni Japonya’da nükleer santralların beklenen en büyük
depreme dayanacak şekilde projelendirilmesi ve sismik dalgaları iyi ileten (deprem
enerjisinin soğurulmadığı) kaya taban üzerinde kurulmuş olmalarıdır. Örneğin
1995’deki 7,2 büyüklüğündeki Kobe-Osaka depreminde bir çok bina yıkılırken, 110
km çevresindeki nükleer reaktörler bu depremden etkilenmemiş ve reaktörler
planlandığı gibi anında otomatikman durdurulmuşlardır /2,3,4/. Rektörlerin
otomatik durdurulması 2004, 2005, 2007, 2009 ve 2011 depremlerinde de olmuş
Japonya’daki nükleer santrallarda hasar ve kaza olmamıştır. Hatta 1999 Taivan
depreminde de Japonya’daki 3 nükleer reaktör otomatik olarak durmuş ve 2 gün
sonra tekrar çalışmaya başlamıştır.
Konuyu biraz daha açarsak: Japonya’da nükleer santralların
çalıştırıldığı son 35 yıldır depremler nedeniyle, reaktör binalarının
yıkılması, reaktör kabının , türbin ve birincil
/ ikincil devre elemanlarının (primary /secondary system components) kırılmaları,
kopmaları, dağılmaları ya da büyük hasar görmeleri ortaya çıkmamıştır. Bu durum,
Mart 2011’de Japonya’da ilk kez kaydedilen 9 büyüklüğundeki depremde de o gün
işleyen reaktörlerle birlikte, 70’li yıllarda yapılan oldukça eski teknolojideki
Fukuşima reaktörleri için de geçerlidir. Bu büyük depremde Fukuşima’daki
reaktörler anında otomatik olarak durdurulmuştur. Depremin tetiklediği Tsünami
sularının santralın alt katlarını basmasıyla, reaktöre su basan pompaları
çalıştıracak dizelli ivedi elektrik üreteçlerinin sular altında kalması sonucu
reaktörlerin soğutulamaması, uranyumlu yakıt elemanlarının ergimesiyle
olmuştur. İvedi elektrik üreteçlerinin üst katlara çıkarılması uzmanlarca yıllardır
önerilmesine rağmen göz ardı edilmiştir. Fukuşima kazasından sonra, Japonya’da bugün
işletilme durumunda olabilecek 42 reaktörde dizelli ivedi elektrik üreteçleri
üst katlara çıkarılmıştır. Kısacası büyük deprem ve Tsünami’ye rağmen eğer
dizelli elektrik üreteçleri ihmal edilmeyip üst katlarda olsaydı, reaktörler soğutulabilecek
ve kaza olmayacaktı. Nitekim Japonya’daki diğer nükleer santrallarda bu büyük
depreme rağmen bir kaza olmamıştır.
Haritada Japonya’daki nükleer reaktörlerin yerleri ve
adetleri gösteriliyor. 9 büyüklüğündeki
11 Mart 2011 depremi, Fukuşima’nın çok yakınındaki (kuzeyindeki) Onagava reaktörleriyle Japonya’da o gün
işleyen tüm reaktörlerde herhangi bir hasara ve kazaya neden olmamıştır /3/.
Açıklama: kırmızılar: BWR: kaynamalı,
PWR: basınçlı sulu çalışmakta olan reaktörler, içi boş olanlar: yapımı süren
reaktörler, maviler: yakıt dönüşüm tesisleri (dolular: çalışanlar, boşlar:
yapımı sürenler, Kutucukların sayısı: reaktörlerin ya da tesislerin sayısı),
1995 depreminin olduğu Kobe/Osaka haritadaki Kumatori yakınındadır.
Japonya’da nükleer santralların güvenlik sistemleri
yeniden baştan aşağı incelenerek, gerekli onarım ve yenilemelerin yapılması bugün de sürmekte, santrallar teker teker çalıştırılmaya başlanmıştır
(Bugün 2 reaktör çalışmakta, 9 planlanmakta ve 3 reaktör de önerilmektedir
/5/). Ayrıca Atom Enerjisi kurumu çok daha sıkı
yönetmelikler yayınlamıştır; ancak bunların yerine getirilmesi koşuluyla
Fukuşima kazasından sonra durdurulan 42 santrala yeniden işletme izni
verilebilecektir. Fukuşima kazasından sonra ‘nükleer ve radyasyon güvenliğ’ Japonya’da bugün nükleer
santralların çalıştırılabilmesi izni için her şeyden önce gelmektedir.
Akkuyu santralı
için çıkarılacak sonuç
Proje
çalışmaları epey ilerleyen Akkuyu santralının kurulmasından Türkiye’nin ve
Rusya’nın vazgeçebileceği pek beklenmez. Bu durumda:
Gerek Japonya’da gerekse benzer büyük depremlerin
yaşandığı diğer ülkelerin deneyimleri göz önüne alındığına (ki bugün dünyada
çalışan 446 reaktörin %20’si (90 adeti) deprem bölgelerindedir /2/), önemli olan Akkuyu“daki ve Türkiye’de kurulacak diğer nükleer reaktörleri, beklenen deprem
büyüklüğünden bir üst büyüklüğündekine dayanabilecek teknolojide kurmak, santralın planlanmasında, yapımında ve
işletilmesinde uluslararası standartları
uygulamak, Japonya’daki nükleer santralların deprem güvenliğini yakından
incelemek, ayrıca ‘nükleer ve radyasyon güvenliği’yle ilgili tüm sistemlerde kalite
kontrollarını uzmanlarına yaptırmak, bu konuda tasarrufa gitmemektir. Eğer Fukuşima santralını işleten TEPCO
şirketi, uzmanların uyarılarını dikkate alıp dizelli üreteçleri üst katlara çıkarmakla ilgili belki 10-15 bin
dolar giderden tasarruf etmeseydi, reaktörler susuz kalmayacak ve bu kaza
olmayacaktı. Kaza sonrasında oluşan hasarın kaldırılmasının 30 - 40 yıl süreceği
ve 100 milyar doları geçeceği, reaktörlerin güvenli çalışabilmesinden
tasarrufun ve uzmanların uyarılarına uymamanın ne kadar yanlış olduğunu
gösteriyor /6,7,8/). Ayrıca Fukuşima’nın 20 km çevresindeki halkın radyoaktif
sezyumla kirlenen ev ve bahçelerinden yıllarca ayrı kalmaları, travma /
depresyon geçirmeleri de unutulmamalı ve bunlar Türkiye’de kurulacak nükleer
santrallar için alınacak dersler olmalıdır /8/.
Son söz: Bu yazımız, Akkuyu deprem bölgesi
olmasına rağmen nükleer santral kurulsun, bir şey olmaz!, tezini savunmuyor.
Nükleer santral orada kurulacaksa ya da kuruluyorsa Japonya örneğiyle depreme güvenli santrallar
kurulsun diyor. Türkiye’de ileride
kurulacak nükleeer santrallar için deprem riski çok az olan, su kıyısında, kaya
/ granit tabanlı uygun yer olup olmadığını ise ilgili uzmanların
araştırmalarına ve önerilerine bırakıyoruz.
....................
Kaynaklar
/6/Ülkemizde
kurulacak nükleer santralların radyasyon güvenliğiyle ilgili öneriler,Teknik
Rapor, 50 Sayfa, Atakan, Y., Fizik Müh. Odası, www.fmo.org.tr
/7/Radyasyon ve
sağlığımız? kitabı, Atakan,Y., Nobel yayınları 2014, https://www.nobelkitap.com/kitap_113005_radyasyon-ve-sagligimiz.html
/8/ http://www.herkesebilimteknoloji.com/haberler/toplum/kazadan-6-yil-sonra-fukusimada-durum-alinacak-dersler
Yüksel
Atakan,
Dr.
Fizik Y.Müh. Almanya,
ybatakan@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder