1961’de
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) bünyesinde kurulan İTÜ Nükleer Enerji
Enstitüsü başarı ile çalışmalarına devam etmiştir. 6 Şubat 1962’de, Çekmece
Nükleer Araştırma Merkezi 1 MW gücünde TR-I adında bir araştırma reaktörünü
işletmeye almış, 7 Mayıs 1962’de hizmete girmiştir.
2013
tarihinden geriye doğru gidersek 18 yıl Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi’ndeki
reaktörde 1 nötron bile üretilmemiştir. Operatörler işletme lisanslarını
kaybetmişlerdir. İran’da her birinde 800-1000 kişinin çalıştığı 15 adet nükleer
araştırma merkezi vardır. Bizde Çekmece’deki bekçiler dahil bundan 40 sene
evvel de 210 kişi çalışıyordu, şimdi 209 kişi çalışıyor, bunların çok azı
nükleer fizik doktorudur. Radyasyondan korunma dalında Çekmece’nin büyük
hizmetleri vardır. Eskişehir ve civarında bulunan 380.000 ton toryum
rezervlerimizin adı, DPT planlamalarında bile geçmemektedir. Müthiş zaman
kaybedilmiştir. Çekmece’de çok kıymetli kimya mühendisi arkadaşlarımız hemen
hemen kendi gayretleri ile Eskişehir’den getirdikleri örneklerde nadir toprak
elementleri ve toryum elde etmişlerdir. Türkiye’mizde bulunan kaynaklarda 27
adet nadir toprak elementleri ayrıştırmışlardır. (Neobium, Neodinium vs gibi).
Nadir toprak elementleri hem nadirdir, hem de çok değerlidir. Cevherden bu
elementler ayrıldıktan sonra kalan kısımda toryum bulunur. Enerji kaynağı
olduğu için daha da değerlidir. Çekmece toryumu da elde etmiş, toryumdan
peletler de yapmış, yakıt elemanlarının ışınlama imkanı bulunamadığından bu
noktada kalmıştır. Nadir Toprak Elementleri’ni elde etmede Yüksek Kimya
Mühendisi Dr.Reşat Üzmen, (Lütfiye Güreli) gibi arkadaşların büyük katkıları
vardır. Reşat Üzmen Çekmece’den emekliye ayrıldıktan sonra Advanced Mineral
Research, AMR firmasında nadir topraklar ve toryum üzerinde çalışmıştır.
Çekmece’deki Nükleer Yakıt Grubu’nun tekrar toparlanması çok faydalı olacaktır.
Zaman Türkiye’miz için altın değerindedir. Ciddi tedbirlerin derhal alınması
gerekmektedir. Petrol çok pahalıdır ve pahalanmaktadır, daha da pahalanacaktır.
Doğal gaz aynı şekilde… Türkiye her sene enerji için petrol ve doğal gaz
harcamalarına 75 milyar dolar ödemektedir. Nükleer yakıt elemanı temini de
dahil olmak üzere 3 kalemde (petrol, gaz, nükleer) tek bir ülkeye bağımlı
olursa bu çok düşündürücüdür. 60 ton toryumla 1 Keban barajı kadar enerji elde
edilebiliyorsa, bizde 380.000 ton toryum varsa biz 300-400 yıl bağımsız
elektrik enerjisi elde edebileceğiz demektir. Bugün Çin İmparatorunun oğlu Toryum
üreten fabrikaların başına getirilmiştir. 2013 sonunda 300 kişilik ekibe 600
kişilik uzmanlar grubu da katılmıştır.
Amerika
birçok güç santralının ömrünü 30’da 60 yıla çıkarmıştır. Burada unutulmaması
gereken nokta üretilen toryum çubukları ile reaktör kritik olmaz. Bunun için
uranyumla kritik olan bir sistemin içine toryum çubuklarının yerleştirilmesi
gerekir. Bizim için en uygun sistem Kanadalı’ların CANDU sistemidir. CANDU
tabii uranyumla da çalışır. Yanına moderatör olarak D2O (ağır su)
kullanmak gerekir. Toryum çubuklar, reaktör kalbi etrafına, blanket (örtü)
kısmına ve diğer uygun yerlere konularak ışınlanır. Th-232 atomları nötronları
yutunca U-233 olur. Th-232 fisyon yapmaz, U-233 fisyon yapar, U-235’ten bile
daha elverişlidir.
Bizde
TAEK’de yapılan işler hep teoride kalmıştır. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu
Başkanları her 1.6 yılda (ortalama) değişmiştir. En çok iş yapan, Kurumda en az
kalmış, en az iş yapan 6-7 sene o makamda oturmuştur.
Çekmece
zaman zaman kapatılmakla tehdit edilmiş, bu da personelin morali üzerinde çok
kötü etkiler bırakmıştır. Son üç seneden beri de TÜBİTAK’a bağlanacağı
söylemleri personel üzerinde yıkıcı olmuştur. TÜBİTAK’ın bünyesinde nükleer
enerjiden anlayanların sayısı son derecede sınırlıdır.
Akkuyu’da
Ruslar’la yapılan nükleer güç santrali çalışmasında Eskişehir’deki Toryum’dan
üretilmiş yakıt elemanlarının güç reaktöründe denenmesi mümkündür. (Anlaşma
yapılırsa) Aynı şey Sinop’taki tesisler için de düşünülebilinir.
Dış
ödemeler dengesi bakımından Toryum büyük bir potansiyel olarak önümüzde
durmaktadır. Bu hususta devlete yardımcı olmak her vatandaşın vazifesidir.
25.02.2017
Doç.Dr.Çetin ERTEK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder