Avrupa'da satış rekorları kıran bu 83 sayfalık kitapçıkta Carlo Rovelli (1956) fizikte çığır açan
7 büyük buluşuu küçücük bir kitaba herkesin anlayacağı bir şekilde sığdırmış.
Nereden geliyoruz? 20. YY'ın her
şeyi çiğneyip geçen buluşlarından beri fizikçiler, evreni, zamanı, uzayı
(mekanı) ve bizi çevreleyen her şeyi içten ve dıştan bir arada tutan kuvvetleri
ve parçacıkları ele geçirmenin peşindeler. Carlo
Rovelli işte bunu, bu büyüleyici kitapçıkta yazıyor.
Kitapçıktaki 7
ders:
1. Kuramların en güzeli (Einstein'ın Genel Görelilik kuramı)
2. Kuantumlar
3. Evrenin (Kozmos) tasarımı (mimarisi)
4. Parçacıklar
5. Uzayın dokusu
6. Olasılık, Zaman ve Kara Deliklerin Isısı
Sonuç: Biz
İlk dersten bazı
alıntılar:
Einstein'ın 'Genel
Görelilik' kuramından ne anlaşılmalı?
'Kütle çekimi alanı, önceleri
düşünüldüğü gibi uzayda (mekânda)
yayılmıyor; kütle çekimi alanı uzayın ta kendisidir! Genel Görelilik kuramındaki ana düşünce
budur. Her şeyin harekette olduğu Newton
uzayı ile ağırlık kuvvetini taşıdığı düşünülen kütle çekimi alanı aynıdır ve
tektir. Uzay, maddeden başka bir şey
değildir. Uzay sadece, evrenin maddesel bileşenidir, o kadar! Uzay, dalgalanan, kabaran, bükülen, buruşan bir nesnedir! Bizler, görünmeyen sabit bir nesneye
hapsedilmiş değiliz. Sürekli şeklini değiştiren yumuşakça, devasa bir nesne içinde
gömülüyüz.
Güneş, çevresindeki uzayı büker, dünya, güneş'in çevresinde, güneşin onu sihirli bir kuvvetle çektiği için değil,
çevresindeki uzay büküldüğü için
(bir huninin içinde dönen bir bilye gibi), bu bükülen uzayda düzgün bir şekilde
ilerleyerek güneşin çevresinde döner.
Gezegenlerin, güneşin çevresinde
dönmeleri ve maddenin yere düşmesi hep uzayın bükük olmasındandır.
Ama sadece uzay
değil, 'zaman' da büküktür. Einstein, 'zaman'ın yükseklerde, alçak yerlerdekine göre daha çabuk
geçtiğini bize önceden söylemiştir. Aradaki fark çok küçük olmakla birlikte
bunun doğruluğu sonradan ölçülerek kanıtlanmıştır. İkiz kardeşlerden deniz
kıyısında yaşayanı, yüksek dağın tepesinde yaşayan kardeşini, kendinden biraz
daha yaşlı bulur. Einstein ayrıca
güneşin ışığı da saptırdığını öngörmüştür. Bunun da doğruluğu 1919'da yapılan ölçümlerle kanıtlanmıştır.
Büyük bir yıldız, yakıt maddesinin
(hidrojen) tümünü tükettiğinde söner.
Yıldızın arta kalanı, yanma ısısıyla dengelenemediğinden, kendi ağırlığının
basıncı altında, uzayı iyice bükerek oluşturduğu deliğin içinde çöker, kaybolur.
İşte çok duyduğumuz 'Kara Delikler' böyle oluşuyor.'
Bu harika kitapçığı Türkçe'ye çevirip
yayımlatacağını fizik profesörü bir arkadaşım bana yazdığı için mutluyum. Yukarıdaki
kısa alıntıdan da görüldüğü gibi, böylelikle okuyucuların fiziğe olan ilgisi
daha da artacak ve popüler bilim
dünyamıza da güzel bir kitap kazandırılacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder