1960’lı yılların ortaları ve
sonları. Yer, Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi. Merkez Müdürü Prof.Dr. Sait
Akpınar. Prof. Niyazi Tarımer 8 tane genci almış, gece gündüz teorik fizikte
müthiş yetiştiriyor. Gençler vakit kaybetmemek için geceleri merkezde
koltukların üstünde sabahlıyorlar. Merkezin bir başka köşesinde, Prof.Dr. Cahit
Arf plazmanın en genel denklemini Ercüment Özizmir ve Kaya İmre ile birlikte
yazıyorlar. Bu daha çözülecek denklemin yazılışı, çözüm değil. Bu denklem 132
sayfa!. ÇNAEM Raporu olarak kendi matbaamızda basılmıştır. Bunu literatürde de
bastılar. 6 ay sonra bir İtalyan Araştırma Merkezi’nden küçük bir noktaya
itiraz edildi. Merkez harıl harıl çalışıyor. Çetin Ertek, doktorası için İsmet
Usta, Kamil Usta, İbrahim Usta, Samet Usta’ya yaptırdığı 10 tonluk alüminyum su
tankının içine, 1 M Wat’lık, TR-I reaktöründen gelen nötronlarla ışınlanmak
üzere 104 kg ağırlığında % 1.143 zenginleştirilmiş uranyum ihtiva eden kritik
altı sistemi (Amerika’dan bize hibe edilen) çalıştırıyor. Prof.Dr. Ömür Akyüz
benim tankın yanında, Prof.Dr. Fahri Domaniç ile birlikte yaptırdıkları tamamen
yerli yapımı HUSKY nötron spektrometresinde, (Cd) kadmiumun nötron tesir
kesitlerini ölçüyorlar. TR-I reaktörü 1 MW güçte haftada 5 gün başarı ile
çalışıyor. Nötron ve izotop üretiyor. HUSKY nötron spektrometresinin tam
ortasında BNL’den (Brookhaven National Laboratories) getirilmiş berilyum mono
kristali var. 10.000 dolar değerinde. Ne işe yarar bu kristal? Nötronların
enerjilerini ayırmaya yarar. Burada Bragg kanunu çalışır. Örneğin 5 elektron
volt enerjideki nötronlar kadmiumla şu olasılıkla reaksiyona girer. (Burada bir
rezonans yapı hakimdir.)
Deneysel ve teorik çalışmalar
hızla ilerlemektedir. Sait Akpınar Bey, bir atak daha yapar, Yeşilköy Hava
Alanı Pasaport Kontrol Amirliği ile temas kurar. Yeşilköy’e giriş yapan veya
transferde bekleyen fizikçilerin ismini ele geçirir. Örneğin, Sait Bey’e
amirlikten telefon gelir, “ efendim A.Wigner adlı fizikçi şimdi pasaporttan
geçti” der. Sait Bey ismi anons ettirir, A. Wigner’le telefonda konuşurlar, 1
saatliğine bir ilmi konuşma için merkeze davet edilirler. Hava alanı merkeze
çok yakındır. Ulaşımı Sait Bey temin eder. Bu ziyaretçilerin önemli bir kısmı
Nobel mükafatını kazanmış fizikçilerdir ve İstanbul’dan İsrail’e
gitmektedirler. Artık Çekmece’de Nobelci avı başarılı bir şekilde yürümektedir.
(A.Wigner, Glenn Seaborg, J. Wheeler daha niceleri) İsrail durmuyor, hummalı
bir şekilde çalışıyor, bu belli. Sait Bey’in Çekmece’den ayrılışına kadar bu
anane devam ediyor. Bu güzel yaklaşım, bu ayrılmadan sonra bıçak gibi
kesiliyor. Acaba neden? Sonradan gelen Merkez Müdürleri fizik ve nükleer fiziği
sevmiyorlar mı?
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu
(TAEK), ÇNAEM’in üst kuruluşu, önemli üniversitelerden gençleri seçip ÇNAEM’de
1 aylık staj yaptırırdı, ÇNAEM’deki bütün bölümlerden bilgi edinirlerdi. Bunlar
1975’lerden sonra durdu. Bu bölümler; sağlık fiziği, reaktör fiziği, reaktör
işletme bölümü, genler üzerinde araştırma bölümü, nükleer mühendislik, atık
bölümü, radyo-izotop bölümü, radyo-kimya bölümü, yakıt bölümü, çevre bölümü vs.
gibi bölümlerdir. 1975’lerden beri, bir adet bile bir genç alınmamıştır. Herkes
dahil, bekçilerimiz dahil merkez sadece 220 kişiden ibarettir. Örneğin İran’ı göz
önüne alalım. Çekmece gibi 15 adet araştırma merkezi vardır. Herbirinde
1000-2000 kişi çalışmaktadır. Şah Rıza Pehlevi Amerika’ya 80 milyon dolar
vererek MIT’de 400 atom mühendisi yetiştirmiştir. Güney Kore bizimle birlikte
başlamıştır. Şimdi kendi yaptıkları 1000 MW’lık atom santralini
pazarlamaktadır! ÇNAEM, Prof.Dr. Ahmet Yüksel Özemre Kurum Başkanı iken çok
kısa bir zamanda çok değerli arkadaşımız Ertok Kuntel’in müthiş yardımlarıyla prototip
yakıt elemanı fabrikasını kurmuş ve işletmiştir. Toryum paletleri de
yapmışlardır. Radyasyon kontrolü aşaması beklenmektedir. ÇNAM Gen araştırmaları
uluslararası ödül kazanmıştır. TAEK elinde 3 adet matbaası vardır. İki adet
kitabımı basmamıştır. Kitaplardan biri atom reaktörlerinde paslanmaz çelik kalıp
malzemesinin içindeki istenmeyen malzemelerin ve radyasyonun çeşitli etkileri
incelenmektedir. ÇNAEM, nükleer alanda Türkiye’mizin kalbidir. Oradaki meslektaşlarım
pırlantadır. ÇNAEM’deki kıymetli arkadaşlarımın Çekmece gölünde, Karadeniz’de
balıklar ve bitkiler üzerindeki araştırmaları muhteşemdir.
ÇNAEM dağıtılıp, yolu E5’e
bağlanıp yerine villalar yapılmakla tehdit edilmiş, Ortadoğu Teknik
Üniversitesi’ne bağlanma haberi ile çalkalanmış, daha sonra da 2 üniversitenin
ÇNAEM topraklarındaki hisselerini geri alma tehdidi yemiş. TAEK bir
Başbakanlığa bir Enerji Bakanlığına bağlanmış, 17 Ağustos depreminden sonra
bütün faaliyetler durdurulmuş, inşaat ve kuvvetlendirme işleri başarı ile
yürütülmüş, teorik grup 10 MW güce çıkma hesaplarını başarı ile yapmış,
2005’den sonra TAEK kendisini bundan böyle lisans veren kuruluş olarak
tanıtmaya başlamış, ama buna rağmen lisans işlerini öğrenmek isteyen değerli
bir ÇNAEM ile çalışan arkadaşıma yardımcı olmamıştır.
ÇNAEM’in uzunca bir müddet TÜBİTAK’a
bağlanacağı söylentileri çalışanları tedirgin etmiştir. Bu arada çok seçkin
üniversitelerimizdeki talebelerin atomun A’sından bile bilgisiz olduğu
tarafımdan bizzat tespit edilmiştir. İnşallah yanılıyorumdur. Gene kıymetli bir
üniversitemizde gençlere “nükleer teknoloji ile nano-teknolojiyi birleştiren
bir cümle, sadece bir cümle söyler misiniz” dediğimde maalesef bir cevap
alamadım. Çok değerli kardeşim Prof.Dr. Saleh Sultansoy, Ankara Ticaret Odası
Üniversitesi’nde verdiği konferansta “muasır medeniyetin üstüne çıkmak için
nükleer teknoloji, nano teknoloji, uçak ve uzay teknolojisi+7 teknolojide çok
iyi yerlere gelmek zorunluluğu vardır” der. Diğer 7 teknolojiyi kendisi ile
temas edip öğrenebilirsiniz.
24.12.2016
Doç.Dr. Çetin
ERTEK