Günlük yaşamımıza giren, çok kişinin yollarda bile iletişim kurduğu cep ve
akıllı telefonların yaydığı yüksek frekanslı elektromanyetik (EM) radyasyonun
sağlığımıza etkisi nedir? 30 ülkede yapılan yeni
bir araştırmadan, Türkiye’deki kullanıcıların günde ortalama 72 kez cep
telefonunu kontrol ettikleri ya da başka bir deyişle 7-8 saatlik uyku süresi
dışında, her 15 dakikada bir, ekrana bakmakta, dünya birincisi olduğumuzu
gösteriyor.
Bu yazıda, önceki yıllarda, cep telefonlarının sağlığımıza etkileriyle
ilgili ayrıntılı yazılarımızdan önemli bölümleri, gelişen teknolojinin ışığında
güncelleyerek okuyucuların bilgisine sunuyoruz. Cep telefonları özellikle
kulağa yapıştırılarak sık ve uzun süre kullanıldığında kulak bölgesindeki
dokuları ısıtarak zamanla olumsuz etkileyebiliyor. Umarız bunlar, çok daha az
ve kulağa yapıştırılmadan kullanılır.
Elektromanyetik
radyasyonun insan vücuduna etkileriyle ilgili olarak uzun yıllardır yapılan
bilimsel araştırmalar sürüyor. Kanser, 20-30 yıl gibi çok uzun sürede
oluştuğundan, cep telefonları kullananlarla, kullanmayanların vücutlarındaki
etkilerin karşılaştırılabileceği uzun süreli bilimsel araştırmalara gerek var.
Her ne kadar cep telefonlarından yayılan yüksek frekanslı EM radyasyonun baş
ağrısı, depresyon ve uykusuzluk yaptığı gibi bulgular olduğunu öne süren
araştırmalar var ise de bunlar kesinlik kazanmamıştır. Kesinlik kazanan,
özellikle kulak bölgesindeki dokularda sıcaklık artımıyla ilgili 'ısıl
etki‘dir.
Resimde, cep
telefonuyla 15 dakika kadar konuşulması sonucu kulak bölgesindeki sıcaklık
artımı, kırmızıyla gösteriliyor
Yüksek frekanslı
(Radyo Frekanslı /RF/) EM radyasyonun, girdiği dokulara enerjisini aktararak
bunların sıcaklığını artırdığı artık kanıtlanmış bilimsel bir gerçek. Aşırı
sıcaklık artımı ise dokuların işlevlerini bozabiliyor.
RF radyasyon,
hücrelerdeki moleküllerin birbirleriyle bağlantısını koparacak ve hücre
çekirdeğindeki DNA gibi molekülleri bozacak enerjide olmadığından, kansere
neden olabilecek etkiyi göstermesi genellikle beklenmiyor. Ancak, özel
durumlarda, dokularda belirgin bir sıcaklık artışı oluşturmadan, büyük
moleküllerde, hücre zarlarında ya da hücre organellerinde bunların normal
işlevlerini bozan ısıl olmayan olumsuz etkiler beklenebiliyor. Isıl olmayan
etkilerle ilgili olarak, bilimsel güvenilirliği sınanmış tek bulgu, EM radyasyonun, vücuda yerleştirilmiş “kalp
pili” ve benzeri aletleri bozabilmesidir. Ayrıca hastane ve uçaklardaki duyarlı
bazı aletler de cep telefonlarından olumsuz etkilenebiliyorlar. Cep telefonları
/ akıllı telefonlar kulağa yapıştırılıp uzun süre kullanıldığında bunların
kansere yol açabileceğiyle ilgili WHO[1]’nun
IARC[2]
kurulunun uyarıları vardır. Hatta IARC, koruyucu bir önlem olarak cep
telefonlarını, ‚kanser yapma olasılığı olan‘ maddeler sınıfına koymuştur.
Özellikle çocukların bunları, çok daha az kullanması öneriliyor.
Cep ve akıllı
telefonlar, baz istasyonlarının yanı sıra, bina içindeki Wi Fi (WLAN /Router)
aletleriyle de iletişim kuruyorlar. Eski cep telefonları, GSM[3] standartları
kullanırlarken, akıllı telefonlar UMTS (1900-2200 MHz)[4] ve
LTE[5] (700
– 2600 MHz) standartlarında çok daha hızlı iletişimi, çok daha düşük enerjide
kuruyorlar. Böylelikle bunların yaydıkları EM radyasyonun da eski cep
telefonlarına oranla daha düşük enerjide kalması sonucu vücuda olabilecek
etkisi de daha az; ama yok değil. GSM standardında, telefonla iletişim en
yüksek elektriksel güçte kurulmaya başlanıyor ve daha sonra telefon kendini
daha düşük güce ayarlıyor. UMTS ve LTE standartarında ise bunun tersi oluyor.
En düşük güçte iletişim kurulmaya başlanıyor, daha sonra normal güce geçiliyor.
Sınır Değerler ve Özgül Soğurma Hızı (SAR)
SAR, vücudun kg’ı
başına Watt olarak soğurulan enerji miktarını gösteren bir ölçüdür. Cep ve
Akıllı Telefonların yaydığı EM radyasyondan korunmak amacıyla vücuttaki Özgül
Soğurma Hızı Değerleriyle ilgili, SAR: (Specific Absorption Rate) sınır
değerler kullanılıyor. Almanya’da yetkili kurumun yaptığı taramada, piyasadaki
cep telefonlarının baş bölgesi için 0,10 ile 1,94 Watt/kg ve tüm vücut
ışınlanması için ise 0,003 ve 1,87 Watt/kg arasında değerler gösterdiği
saptanmıştır.
70 kilogramlık
bir kişinin vücudu, “hareketsiz durumda” yaklaşık olarak saniyede 80 Watt’a eşdeğer bir enerji tüketiyor (80 Watt’lık bir elektrik ampulünün yanarken
tükettiği enerji kadar). Buradan, vücudun kilogramı başına güç yoğunluğu olarak
kabaca 80/70=1,2 Watt bulunur.
Yürüdüğümüzde, spor yaptığımızda ya da bisiklete bindiğimizde ise vücudumuzun
enerji alışverişi artıyor ve güç yoğunluğu vücudumuzun kilogramı başına 3 ile
5 Watt’a ulaşıyor. Bu düzeydeki bir güç
yoğunluğu, dışarıdan Radyo Frekanslı (RF) radyasyon yoluyla vücutta oluşursa,
bunun,vücuttaki organ ve dokuların normal işlevleri yoluyla giderilebileceği ve
vücutta herhangi bir hasar oluşmayacağı düşünülmüş ve ilk sınır değer böyle
belirlenmiştir. Son 40 yıldır özellikle hayvanlar üzerinde yapılan deneyler ve
çeşitli bilimsel çalışmalar, herhangi bir nedenle tüm vücut ve dokulardaki 1
°C'ı aşan sıcaklık artımı sonucu, vücutta bazı bozuklukların ortaya çıktığını
gösteriyor. Öte yandan vücutta 30 dakika boyunca 1 derecelik sıcaklık artımına
yol açan ve RF radyasyondan kaynaklanan güç yoğunluğu ise kilogram başına 4 Watt
kadardır. Bu değer “temel SAR sınır değeri” olarak kabul ediliyor. Korunma (ya
da güvenlik) payı da göz önüne alınarak, bu değerin onda biri olan 0,4 Watt/kg,
ilgili mesleklerde çalışanlar için sınır değer olarak öngörülüyor. Bunun da
beşte biri olan 0,08 Watt/kg halktan herhangi bir kişinin tüm vücut ışınlanması
için sınır değer olarak ICNIRP bilimsel kurulunca öneriliyor. Bu ise vücutta 1
derecenin 50’de biri (0,020 °C) kadar bir sıcaklık artışı demek. Vücudun baş bölgesi için sınır
değer 1,6 Watt/kg (Bazı ülkelerde 2
Watt/ kg ki bu da 0,50 °C sıcaklık artışıdır). 0,08 Watt/kg’lık sınır değere eşdeğer olarak Volt/m ve Watt/ m2 birimlerinde
sınır değerler türetilmiştir. Bunlar sırasıyla 900 MHz için 41V/m, 4,5 Watt/m2 ve 1800 MHz için 58 V/m ve
9,2 Watt/ m2’dir.
2 GHz ile 300
GHz arasındaki yüksek frekanslar için türev
sınır değerler ise elektriksel alan şiddeti için 61,4 V/m ve güç akısı
için 10 Watt/m2 ’dir
(ICNIRP İyonlayıcı olmayan ışınlardan korunma ölçütlerini belirleyen
uluslararası üst kurulun önerisi). Türkiye’de
sınır değerler 2001 yılında yayımlanan ilgili yönetmeliğe göre, ICNIRP
“yönlendirici sınır değerlerinin” dörtte biri kadardır ve 900 MHz frekansı için
elektriksel alan şiddeti 10 Volt/m’dir.
1800 MHz frekansı için ise sınır değer 14 Volt/m’dir (Sınır değerlere göre,
Türkiye’deki uygulama daha koruyucudur). RF radyasyonun vücuda aktardığı enerji
yoğunluğunun üst sınırlarını belirleyen tüm bu değerler, hayvanlar üzerinde
1970’li ve 1980’li yıllarda yapılan deneylere (özellikle fare ve maymunlarda
doku ısınması sonucu davranış bozukluklarının gözlenmesine) dayanıyor. Ayrıca
viskoz bir sıvı karışımıyla doldurulan yapay bir kafanın yakınına konup
çalıştırılan bir cep telefonunun bu sıvıya aktardığı enerjinin, kafa içindeki
çeşitli noktalarda elektronik algılayıcılarla ölçüldüğü deneylerden de
yararlanılıyor (Fantomla ya da modellemeyle).
Şekilde, içi, insan başı dokusu eşdeğeri sıvıyla
doldurulmuş modelde, EM radyasyonun etkisiyle sıcaklık artımının incelendiği
deney düzeneği gösteriliyor.
Cep ya da Akıllı telefon satın alırken düşük SAR-Değeri olanı
seçilmeli
Düşük
SAR-değerli bir telefon alan kişi kendi alacağı radyasyon dozunu önceden bir
miktar düşürmüş demektir. Almanya’da ilgili Radyasyondan Korunma Kurumu (BfS),
piyasadaki telefonların SAR değerlerini listeler halinde yayınlıyor (bkz: www.bfs.de/sar-werte-handy)
0,6
Watt/kg değerinin altındaki SAR değerleri olanlar, düşük radyasyonlu telefonlar
olarak kabul ediliyor. Almanya piyasasındaki akıllı telefonların % 46’sının
düşük radyasyonlu olduğu saptanmıştır. BfS kurumu, SAR değeri 0,6 Watt/kg’ın altında
olan ve eskiyip atıldığında ya da geri dönüşümünde yapısı, çevreye az zarar verebilecek, cep telefonlarını
‘Mavi Melek’ etiketiyle
ödüllendiriyor. BfS, vücuda 2,5 cm yakınlıkta, 2 Watt/kg’lık SAR sınır değerini
belirliyor ve bunun altında kalınmasını öneriyor.
Kulaklıklarla ilgili bilimsel
çalışmalar
Cep
telefonlarının doğrudan kulağa yapıştırılmasıyla, kablosuz Bluetooth ya da
kablolu kulaklıklarla kullanılması
durumları ayrı ayrı‚’insan başı modelleri (fantom)’ üzerinde yapılan bilimsel
çalışmalar ve ayrıntılı ölçümlerle karşılaştırılmıştır.
Elde edilen sonuçlar kulaklık kullanıldığında, cep telefonunun doğrudan
kulağa yapıştırılmasına oranla:
1.
Kulaklığın cinsine, telefonunun vücutta taşındığı yere ya da vücuttan
uzakta bulunma durumuna ve telefonun elektriksel gücüne göre vücuda toplam etki
değişiklik gösteriyor. Cep telefonu vücuttan uzaktaysa, vücuda etki önemli
oranda (5-10 kat) azalıyor,
2.
Kablolu kulaklıkların kulak bölgesinde oluşturabileceği doz (SAR), baş
bölgesiyle ilgili sınır değer olan 2 Watt/kg’ın beşte birinden daha da az.
Ancak en kötü durumda iç kulakta doz artabiliyor,
3.
Kulaklık kablosu (bir anten gibi) çevresindeki EM alanların oluşturduğu
elektriksel akımları, kulağa iletebildiğinden kablonun, kulağa oldukça yakın
ucuna ‚ferit zırh bileziği’ geçirildiğinde vücuda etki azalıyor ve parazitler önleniyor
(demiroksitli seramikli bir alaşım olan ferit maddesi EM radyasyonu soğurarak
kulağa iletilmesini engellediğinden).
4.
Kablosuz Bluetooth kulaklıklardan 1 miliwatt düşük güçte olan modeli 10
metre uzaklığa kadar yayın yapabildiğinden konuşanın cep telefonuyla iletişimı
için yeterlidir ve vücuda etkisi de diğerlerinden çok daha
azdır. Bluetooth kulaklıklarıyla yapılan ölçümlerde SAR değerleri, sınır
değerlerin çok altında kalmıştır,
5.
Kablolu kulaklıklarda, kablonun cep telefonuna bağlanan bölümü cep
telefonuna sarılmamalı (cep telefonunun içindeki antenin EM alanından oluşacak
elektrik akımını, kablonun kulağa iletmemesi için) ya da dış antenli
telefonlarda, kablo antenden olduğunca uzakta tutulmalı. Kablonun ayrıca kulak
ve yüze yapıştırılmaması vücuda etkiyi azaltacaktır,
6. Kablolu ya da
kablosuz kulaklıklar kullanılırken cep telefonunun elde ya da pantalonun ön
cebinde taşınması yerine pantalonun arka cebinde, telefonun ön yüzü vücuda
bakacak şekilde, kapalı yerlerde ise
yakındaki bir masa, koltuk üzerinde vücuttan oldukça uzakta bulundurulması
vücuda etkiyi azaltacaktır (telefonun arka yüzü vücuda bakacak olursa, anten,
telefonun arka yüzüne yakın olduğundan telefonun gücü artarak kullananı daha
fazla etkileyeceğinden).
7. Kapalı yerlerde
cep telefonuyla (kulaklıklı, kulaklıksız) uzun konuşmaların sık sık yapılması
gerekiyorsa, telefona, bina dışındaki bir antenin bağlanmasıyla vücuda etki
azalacaktır. Böylelikle baz istasyonundan gelen sinyal kalın duvarları geçerken
zayıflamadan telefona ulaşacak ve cep telefonunun düşük düzeydeki sinyali
alabilmesi için gücünü artırıp vücudu daha çok etkilemesi önlenmiş olacaktır.
8. Özellikle baz
istasyonuyla iletişimin sorunlu olduğu yerlerde, cep telefonu gücünü otomatik
olarak arttıracağından, vücuda etki de artacağından bu durumda uzun konuşmalar
yapılmamalı.
9. Cep telefonları
için zırhlama maddeleri kullanılmaması daha iyidir (zırhlama sonucu azalacak
sinyali alabilmek için cep telefonu elektriksel gücünü artırmak zorunda
kalacağından vücuda etki artacağından).
Kulaklıklarla ilgili sonuçlar
Kulaklık kullanıldığında etki, telefon ancak vücuttan oldukça uzaktaysa
azalabilir (örneğin yarım metre kadar uzaktaysa ya da arka cebimizdeyse). Bu
sağlanmadığında, vücuda olabilecek etki, iki kaynaktan gelen EM radyasyonla,
çok az da olsa, bir miktar artabilir.
Her ne kadar kulaklıklar vücuda olabilecek etkiyi önemli oranda
azaltıyorlarsa da, bulunulan yere göre, gerek kulaklığın ve gerekse telefonunun
çevredeki başka EM radyasyonları da algılaması sonucu vücutta ısıl ve ısıl
olmayan etkilerin artabileceği düşünülmelidir. Örneğin telefonlar, otomobilin
dış antenine bağlanmadan kullanılırsa vücuda etki artacaktır. Bu nedenle genel
olarak otomobillerde, (trenlerde de) kulaklıklı, hopörlörlü telefonlar dış antensiz
kullanıldığında, karoserinin ‘Faraday Kafesi’ zırhlaması sonucu içeriye çok az
girebilecek EM radyasyonu alabilmek için telefon elektriksel gücünü artırmak
zorunda kalacak ve bunun sonucu olarak araçtaki telefonun artan güçteki yayını
hem konuşanı ve hem de doğrudan ve metal yüzeylerden yansımalar sonucu
araçtakileri daha çok etkileyecektir.
Çok düşük düzeydeki EM radyasyonuların vücuda etkileri yapılan onbinlerce
bilimsel çalışmaya karşın henüz kesinlikle ortaya konamadığından, çok zorunlu
olmadıkça koruyucu bir önlem olarak (kablolu ya da kablosuz kulaklıklı) telefonlarla olduğunca
kısa konuşulmalı, mesaj verilmeli, uzun konuşmalar ev ya da bürolardaki kablolu
sabit telefonlardan yapılmalı.
Cep ve Akıllı Telefonlarla ilgili Önerilen Koruyucu
Önlemler
Her ne kadar
kanser oluşumu ve DNA bozulması gibi etkiler, bugün bilimsel kesinlikle ortaya
konamıyorsa da koruyucu önlemler olarak şunlar göz önüne alınmalıdır:
1. Cep telefonları daha çok haberleşme için
kullanılmalı (olduğunca az ve kısa konuşulmalı, uzun iş konuşmaları ve
söyleşiler kablolu telefonlarla yapılmalı),
2. Bina içinde,
pencereye yakın durup, telefonu pencereyle aramıza alarak konuşmalı (telefonun
yayın ya da çalışma gücü azalacağından bize etkisi de azalacaktır ve elektromanyetik radyasyon başımızdan önce,
telefondan geçecektir),
3. Telefonda
görülen sinyalin en yüksek olduğu yerler seçilmeli (baz istasyonuna yakın
yerlerde telefon daha az güçle çalışacağından kişiye etkisi az olacaktır). Not:
Çoğumuz oturduğumuz yerlere yakın baz istasyonu olsun istemiyoruz. Ancak, baz
istasyonu bize uzaktaysa, telefonumuz daha büyük güçle çalışmak zorunda kalacak
ve bizi daha çok etkileyecek. Yakınımızdaki bir baz istasyonunun yaydığı
radyasyonun bize etkisi, ölçümlerle saptandığı gibi, telefonunkinden çok daha
az.
4. Telefonda bağlantı kurulurken telefon baştan
biraz uzakta tutulmalı, konuşurken kulağa yapıştırılmamalı araya parmağımızı
koyarak etki azaltılmalı
5. Telefonu göz,
göğüs, (hamilelerde karından) ve üreme bölgelerinden uzakta tutmalı, kemerde ve
pantolon cebinde değil, arka cepte ya da el çantasında taşımalı,
6. Özellikle
küçük çocuklara cep telefonu almamalı, gerektiğinde sadece haberleşme için kısa
konuşmaları sağlanmalı, olabilecek zararlı etkieri öğretilmeli,
7. Zorunlu bir durum olmadıkça otomobil ve
trenlerde cep telefonuyla konuşulmamalı (Telefon metal karoserin iç kısmında
oluşan elektriksel alanları yakaladığından konuşurken kulak bölgesindeki
radyasyon dozu artıyor. Ayrıca, dış anten yoksa, karasorinin dış yüzeyi Faraday
kafesi olarak EM radyasyonu engelleyeceğinden, telefonun gücünü artırarak
iletişim kurarken, bizi daha çok etkileyecektir),
8. Yeni cep
telefonu satın alırken özgül soğurma yoğunluğu (SAR değerleri) daha düşük
olanlar seçilmeli (Aşağıdaki ‘Kaynaklar’daki ilgili internet sayfasına bkz. )
9. Cep
telefonları, insulin pompası, kalp ve kulak aletlerinden en az 25 cm uzaklıkta
kullanılmalı, hastanelerde, uçaklarda (özellikle uçakların kalkış ve
inişlerinde) kullanılmaları zaten yasak
10. Vücutları gelişmekte olduğundan EM radyasyondan daha çok etkilenebilecek
bebeklerin ve küçük çocukların çok yakınında cep telefonuyla konuşmalar
yapılmamalı. Gebeler ve çocuklar bunları çok az kullanmalı
Not: Watt : ‘Fizikte ‘Güç birimi’ olup 1 Watt, 1 saniyede üretilen ya da tüketilen
enerji miktarını (Joule/saniye) gösteriyor.
Hertz : EM
radyasyonun frekansını gösteren birim olup 1 Hertz, saniyede 1 adet
titreşimdir. Evlerde kullandığımız alternatif akımın frekansı 50 iken, cep
telefonlarının baz istasyonlarıyla etkileşime girdiği EM radyasyonun frekansı
ya da saniyede titreşim sayısı 900, 1800 Mega Hertz (..milyar Hertz)
olabiliyor.
Kaynaklar:
1. Almanya Radyasyondan
Korunma Kurumu yayınları (www. bfs.de)
2.Radyasyon ve Sağlığımız?
kitabı, Y.Atakan, Nobel Yayınları 2014 https://www.nobelkitap.com/kitap_113005_radyasyon-ve-sagligimiz.html
3.Resmi Gazete
Tarihi: 24.07.2010 Resmi Gazete Sayısı: 27651 İyonlaştırıcı olmayan radyasyonun
olumsuz etkilerinden çevre ve halkın sağlığının korunmasına yönelik alınması
gereken tedbirlere ilişkin yönetmelik
5. TÜBİTAK Bilim Teknik
dergisi Mart 2010 sayısından, Atakan,Y.
6. Atakan, Y., “Cep
telefonu kullanımı beyinde tümör oluşturuyor mu?” (interfon Araştırması)
Cumhuriyet Bilim Teknoloji, 22 Ocak 2010
7.Exposure to high
frequency electromagnetic fi elds, biological effects and health consequences
(100kHz-300 GHz), ICNIRP 16/2009
8. Sevgi, L., Elektromanyetik Kirlilik, Cep Telefonları ve Baz İstasyonları, TÜBİTAK
MAM, 2000 - Cep telefonları
9.Cep telefonları marka
ve tiplerine göre SAR değerleri için bkz.: www.bfs.de/sar-werte-handy)
ve http://gnrk.gazi.edu.tr/posts/view/title/sar-nedir%3F-10102
Not:Bu yazının daha kısa şekli HBT dergisinin 12.sayısında
bulunuyor.
[3] GSM: Mobil iletişim için küresel
sistem (Global System for Mobile
Communications) Avrupa Birliği’nde GSM frekans aralığı:
900-1800 MHz)
[4] UMTS: Evrensel Mobil İletişim Systemi (Universal
Mobile Telecommunications System) Almanya frekans aralığı:
1900-2200 MHz
[5] LTE: Uzun Dönemli Evrim (Long Term Evolution) Bu 4G (4. Kuşak) ağıyla,
alışılagelmiş telefon prizi bağlantıları yavaş yavaş ortadan kalkacak ve bugün
DSL'nin ulaştığı 16 MBit/saniye epey geride bırakılarak 1GBit/saniyelik
(downstream) hızlara ulaşılabilecek.Almanya frekans aralığı: 700 - 2600 MHz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder