..

..
..

1 Kasım 2013 Cuma

Ülkemizin Enerji ve Madencilik Stratejisine Kısa Bir Bakış (Mustafa Özcan, 1 Kasım 2013)


Ülkemizin Enerji ve Madencilik Stratejisine Kısa Bir Bakış


21. yüzyıl’a sosyal ve teknik mahiyet ile bugünden küresel olarak bakıldığında iklim ve enerji konularındaki olayların dorukta seyrettiği bir çağ olacağını şimdiden söylemek kehanet olmaz.
 
Konu bu bakış ile Türkiye’nin mevcut enerji ve madencilik durumu yönüyle dünya çapında küresel bir değerlendirme yapılarak ele alındığında halen harcıâlem olarak kullanılmakta olan enerji hammaddeleri ve maden varlıkları bakımından Yurdumuzun oldukça “zayıf” durumda olduğu hemen görülür.

Ancak konu, çeşitlilik ve gelecek teknolojileri ışığında ortaya çıkmakta olan yeni gereksinimler yönüyle ele alındığında durum değişmektedir. Geleceğin yeni teknolojilerinde gerekecek olan sınaî ve enerji hammaddelerinin için küresel olarak yapılan karşılaştırmalarda Ülkemizin bu yeni kaynaklardaki arz potansiyeli yönüyle zengin bir varlığa sahip olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle de gelecek vaat eden ülkeler kategorisinde yer alacağını söylemek sadece bir gerçeği ifade etmek olacaktır.

Halen gaz ve sıvı taşıl (fosil) yakıt olan petrol varlıkları yönü ile fakir olmamıza karşın katı taşıl yakıt olan kömür rezervlerimizin Ülke ihtiyacını uzun yıllar karşılayabilecek bir kapasiteye sahip olduğunu biliyoruz. Bu yakıt tipinin enerji ihtiyacı için doğrudan kullanımı veya uygun teknolojilerle likidasyonu sonucu elde edilecek suni petrol ve gazın bunların ithali nedeni ile oluşmuş kara delik düzeyindeki cari açığı kapatabileceği de bir gerçektir. Ancak bu durumun iklimsel ısınmanın baş sorumlusu olan sera gazı salınımında bizim için ciddi bir olumsuzluğa yol açacağını akıldan çıkarmamak da gerekir. Bu konuda ileride yapılacak yatırımların boyutunu bu iki etmen arasında oluşturulacak akılcı dengenin belirlemesi gerektiği apaçık ortadadır.

Bor rezervlerimizin dünyada mevcut olanın üçte ikisinden de fazla olduğu neredeyse herkesin malumu bir husustur. Bu nedenle gücümüzü beş temel bor türevinin ötesindeki uç ürünlerin üretimine ve bunların dünya çapında daha ileri düzeyde kullanımı için akademik olmayan endüstriyel  “araştırma-geliştirme” çalışmalarına yöneltmemiz gerekecektir. 

Öte yandan bor rezervlerinde olduğu gibi Yurdumuzu dünya çapında ön sıralara yerleştiren, ancak az bilinen toryuma en az bor kadar önemi acilen göstermemiz gerekmektedir. İleri endüstriyel bir toplum olarak yüksek elektrik tüketimi durumunda dahi Ülkemizin üç yüz yıllık toplam enerji ihtiyacının tümünü karşılamaya muktedir bir rezerv potansiyeline sahip olan toryumun yeşil enerji kaynağı özelliğinde olduğu konusu olağan üstü bir öneme sahip husustur. Yani, nükleer silahlanmayı engelleyen, çevreyi az veya hiç kirletmeyen, iklimsel ısınmaya kesinlikle yol açmayan ve de ucuz elektrik arzına olanak sağlayacak olan toryum enerjisi 21. Yüzyıl’ın ikinci yarısında birincil mahiyetteki baz enerji ihtiyacını küresel olarak karşılamaya yönelik ilk doğal kaynak olmaya en yakın aday görünümündedir.

Bu bakımdan temel ve akademik araştırma faaliyetlerinin yanı sıra toryum enerjisi konusunda endüstriyel ar-ge çalışmalarının da hızla başlatılarak sınai geleceğimizin ve kalkınmamızın bu yolla teminat altına alınması bir kaçınılmazlık olarak karşımızda durmaktadır.

Ayrıca en genel bir ifade ile de, maden ve enerji kaynaklarımızda arz güvenliğinin sağlanması için çeşitlenmeye gidilmesini, ödemeler dengesinin düzelmesi için hızla yerlileşmeye yönelinmesini ve insanoğlu ile doğanın korunması için de sürdürebilirliğin benimsenmesini temel stratejiler olarak kabullenmemiz gerekmektedir.

Mustafa Özcan (1 Kasım 2013)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder