..

..
..

23 Ocak 2019 Çarşamba

MUON PARÇACIKLARI BİZE NASIL ULAŞIYOR?



Muonlar uzayda meydana gelen elektronun 200 katı kütlede küçük parçacıklardır. Yarı ömürleri 8 mikro saniyedir, hızları ışık hızına yakındır. Bu şartlar altında dünyaya ulaşamamaları lazımdır. Ama işte dünyadalar. Bu nasıl olabiliyor. Bu hususta Einstein’ın yol ve zaman rölativistik formülleri devreye giriyor. Işık hızına yakın bir parçacık için zaman uzuyor, yol kısalıyor diyor Einstein. İspatı en kesin şekilde dünyaya gelemeden yarı yolda yok olması icap eden (çünkü yarı ömrü çok kısa) müon dünyaya ulaşabiliyor. Einstein formüllerinin doğru olduğunu kanıtlayan en önemli olaylardan biri. Acaba bu yolun büzüşmesi olayı (kontrakşın) nasıl oluyor? Zaman nasıl uzuyor? Uzaydan gelen müonları cep telefonumuzda görebilir miyiz?
Değerli konuşmacımız Mustafa Özcan, Kadıköy Düşünce Platformu olarak Caddebostan Kültür Merkezi’nde verdiği derslerde şunların üzerinde duruyordu: Genişletilmiş zaman, zaman uzaması, genişletilmiş bilinç kavramı, bilinçteki uzay kavramı, zaman bilincin yapısını oluşturan birşey midir? Bilinç için görelilik gerekir, beynin yapısı ile zaman ilgilidir, bilinç genişlemesi ve hafıza, fotoelektrik olayla nörolojinin ilişkisi, anlamlandırma bir hesap işidir, farkındalığı bilgisayar yapamıyor, dördüncü boyutta görelilik, dialektik ve zaman, Almanya’daki Max Planck Davranış fizyolojisinin araştırmaları, nöroloji ve kuantum, zaman hafızadır gibi önemli konularda günlerce bazen haftalarca durduk.
Hawking’in zaman hakkındaki küçük kitabında şu olay çok dikkat çekicidir. 16. yüzyılda İngiltere’de içinde bulunan tarih 4-5 ay kadar değiştirilmiş, “zaman fiziki bir büyüklük değildir” der. “Çünkü fiziki büyüklük ölçülebilen büyüklüktür, fizikte zaman ölçülemez” der. Hawking zaman bir (mutabakat) kabül’dür der. Bu tarih değiştirmesi yapılınca emekliliğini beklemeyen devlet memurları büyük ölçüde zarar görmüşler.
Boltzman “zaman entropi gibidir, bir oktur, yönü gösterir” der. Bu felsefi, holistik felsefe grubumuzda, Levent adında çok değerli bir gencimiz vardı, maalesef aramızdan ayrılıp İngiltere’de turizm sektörüne geçti. 15 Haziran 2018 gecesi dersten sonra saat 22:00’de Levent müonu cep telefonundan canlı olarak bana gösterdi. O kadar etkilendim ki, sağ olsun. Kuru buz üzerine ince bira tabakası oluşturulmuş, birbirine hemen hemen eşit binlerce habbelerle (bulb’lar) bir sis odası meydana getirmişler. Uzaydan gelen küçük müonumuz arkadaşın cep telefonunun ekranı üzerinde 5 dakika geçmeden belirdi. Benim için müthiş bir gece idi. Tarih düştüm. Bir dut tanesi büyüklüğündeydi, tabii iki boyutlu idi. Biraz seyrettikten sonra kayboldu. Uzaydan gelen bir misafir. Hani 8 mikro-saniye ömrü vardı, gelemezdi? Böylece dünyamıza oldukça çok sayıda da müon geldiğini anlamış olduk. Arkadaşım gözlem programını herhalde CERN’den kendi akıllı telefonuna indirmişti. “Daha bunun gibi uzaydan gelen çok parçacık var, üzerinde çalışıyorum” diye bana bilgi verdi.
1970 yılında Amerika’da öğretim görevlisi iken talebelere Wilson-sis odasını laboratuarda inşa etmiştim. Küçük odayı karbondioksit buzu kullanarak sis odası haline getirirdik. Radyoaktif kaynağı mesela beta kaynağını odaya gösterdiğimizde sis içinde elektronlar çizdiği yolu yakından izlerdik. Gördüğümüz elektronun veya alfa parçacığının izi idi. Tıpkı 10.000 metrede uçan bir jetin güzel bir havada incecik bir iz bıraktığı gibi, uçağı göremezsiniz ama izini görebilirsiniz. Müonda da gördüğümüz sisteki iz idi. Amerika’da derslerimi takip eden son derecede zeki talebem Thomas’ın sonradan Nautilus atom denizaltısının komutanı olduğunu büyük bir sevinçle öğrendim. Derslerinin hepsi 10 idi. 1960’lı yılların başında Çekmece’de çalışırken Prof.Dr. Sait Akpınar’ın resmi mektubu ile “Enterprise” atom uçak gemisini gezmiştim. 4 tane atom reaktörü ile 30 yıl yakıt almadan denizlerde dolaşmak kabiliyetine sahipti. Müthiş etkilenmiştim. Reaktörleri görebilir miyim diye sordum, hayır dediler.
İnşaallah Türkiye birgün gelip Eskişehir’deki toryumla, 4 ergimiş tuz atom reaktörü yapar ve bunları kendi yaptığı uçak gemisine yerleştirir, 30 sene yakıt almadan denizlere açılır. Bir Amerikalı gelip de bu reaktörleri görmek isterse ona KOCA BİR HAYIR demek nasip olur mu?
Doç.Dr.Çetin ERTEK
19.01.2019

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder