..

..
..

23 Ocak 2017 Pazartesi

CERN Dünya Fizikçilerini Nasıl Kullanıyor?


Sene 1955, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi odalarından birinde fizikçi arkadaşlar bir takım röntgen filmi gibi şeylere eğilmiş bakıyorlar. Bunlar o tarihte CERN’den üniversitemize gönderilen fizik deneylerinin sonuçlarıdır. Bizim fizik bölümünden istenen,  bu filmlerin incelenerek bazı sonuçların çıkarılmasıdır. Tek bir filmde bile 500-600 ince çizgi, kalın çizgi, daire elips şeklinde elemental parçacık fiziği izleri (!). CERN bunları bize gönderdiği gibi daha birçok ülkeye de göndermekteydi. Onların gözünden kaçan bir olay başka bir laboratuarda bulunabilirdi. CERN, kendi deneylerini daima bu şekilde dünya ile paylaşmıştır. Bu böyle yıllarca devam etmiştir, sanırım hala devam etmektedir. CERN çeşitli ülkelerden (tabii Türkiye’den de) geniş grupları davet eder, çok çeşitli projeler Avrupa projeleri olarak devam eder.

Çok az sayıda araştırma fizikçisi olan ülkemizde, bu çok büyük sayıdaki katılımlar geriye bizim şu Toryum’u inceleyecek kadar fizikçiyi bırakmayabilir!!!

Dünyamızda fizik ölçmeleri için kullanılan en büyük kalınlık nedir? Bu dünyanın kendisidir. Bu deney, gravitasyon kuvvetlerini meydana getiren graviton parçacığını ölçmek için yapılmıştır. Gravitonların mesela Güney Amerika’nın bir noktasından, dünyanın merkezine doğru gönderildiğini düşünün. Merkezden geçerek Japonya’dan çıktığını düşünün. Tam çıkış noktasına 90 m x 90 m x 90 m.lik içi su dolu büyük bir havuzda, gravitonları gözleyebilmek için içi boş, birbirine ortadan çelik halatla bağlı iki büyük demir silindir düşünün. Graviton gelip düşey olarak duran bu iki silindirden geçtiği zaman eş (coincidence devresi) zamanlı olarak ayarlanmış elektronik devre 1 sayar.  Graviton gelmiş ve sayılmış olur. 30 sene beklediler, tek birşey sayamadılar. Acaba graviton parçacığı yok mu idi? İnternette ‘graviton ölçüldü’ diye 1 ay evvel  birşeyler  gene ortaya çıktı, bir bilene sormalı.

Gençlere soruyorum: Jeo-thermal  enerjiyi biliyorsunuz. Yerin 5000 metre dibinde, iki çok büyük kaya parçası birbirini sıkıştırıyorlar müthiş ısı çıkıyor. O noktada, o bölgede, ısı enerjisini doğrudan elektrik enerjisine çevirecek bir sistem olamaz mı? Hadi üstünde hep beraber düşünelim.

21.01.2017 (V)

Doç.Dr.Çetin ERTEK

18 Ocak 2017 Çarşamba

ÇEKMECE NÜKLEER ARAŞTIRMA MERKEZİ’NDE NOBELCİ AVI


 

1960’lı yılların ortaları ve sonları. Yer, Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi. Merkez Müdürü Prof.Dr. Sait Akpınar. Prof. Niyazi Tarımer 8 tane genci almış, gece gündüz teorik fizikte müthiş yetiştiriyor. Gençler vakit kaybetmemek için geceleri merkezde koltukların üstünde sabahlıyorlar. Merkezin bir başka köşesinde, Prof.Dr. Cahit Arf plazmanın en genel denklemini Ercüment Özizmir ve Kaya İmre ile birlikte yazıyorlar. Bu daha çözülecek denklemin yazılışı, çözüm değil. Bu denklem 132 sayfa!. ÇNAEM Raporu olarak kendi matbaamızda basılmıştır. Bunu literatürde de bastılar. 6 ay sonra bir İtalyan Araştırma Merkezi’nden küçük bir noktaya itiraz edildi. Merkez harıl harıl çalışıyor. Çetin Ertek, doktorası için İsmet Usta, Kamil Usta, İbrahim Usta, Samet Usta’ya yaptırdığı 10 tonluk alüminyum su tankının içine, 1 M Wat’lık, TR-I reaktöründen gelen nötronlarla ışınlanmak üzere 104 kg ağırlığında % 1.143 zenginleştirilmiş uranyum ihtiva eden kritik altı sistemi (Amerika’dan bize hibe edilen) çalıştırıyor. Prof.Dr. Ömür Akyüz benim tankın yanında, Prof.Dr. Fahri Domaniç ile birlikte yaptırdıkları tamamen yerli yapımı HUSKY nötron spektrometresinde, (Cd) kadmiumun nötron tesir kesitlerini ölçüyorlar. TR-I reaktörü 1 MW güçte haftada 5 gün başarı ile çalışıyor. Nötron ve izotop üretiyor. HUSKY nötron spektrometresinin tam ortasında BNL’den (Brookhaven National Laboratories) getirilmiş berilyum mono kristali var. 10.000 dolar değerinde. Ne işe yarar bu kristal? Nötronların enerjilerini ayırmaya yarar. Burada Bragg kanunu çalışır. Örneğin 5 elektron volt enerjideki nötronlar kadmiumla şu olasılıkla reaksiyona girer. (Burada bir rezonans yapı hakimdir.)

Deneysel ve teorik çalışmalar hızla ilerlemektedir. Sait Akpınar Bey, bir atak daha yapar, Yeşilköy Hava Alanı Pasaport Kontrol Amirliği ile temas kurar. Yeşilköy’e giriş yapan veya transferde bekleyen fizikçilerin ismini ele geçirir. Örneğin, Sait Bey’e amirlikten telefon gelir, “ efendim A.Wigner adlı fizikçi şimdi pasaporttan geçti” der. Sait Bey ismi anons ettirir, A. Wigner’le telefonda konuşurlar, 1 saatliğine bir ilmi konuşma için merkeze davet edilirler. Hava alanı merkeze çok yakındır. Ulaşımı Sait Bey temin eder. Bu ziyaretçilerin önemli bir kısmı Nobel mükafatını kazanmış fizikçilerdir ve İstanbul’dan İsrail’e gitmektedirler. Artık Çekmece’de Nobelci avı başarılı bir şekilde yürümektedir. (A.Wigner, Glenn Seaborg, J. Wheeler daha niceleri) İsrail durmuyor, hummalı bir şekilde çalışıyor, bu belli. Sait Bey’in Çekmece’den ayrılışına kadar bu anane devam ediyor. Bu güzel yaklaşım, bu ayrılmadan sonra bıçak gibi kesiliyor. Acaba neden? Sonradan gelen Merkez Müdürleri fizik ve nükleer fiziği sevmiyorlar mı?

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK), ÇNAEM’in üst kuruluşu, önemli üniversitelerden gençleri seçip ÇNAEM’de 1 aylık staj yaptırırdı, ÇNAEM’deki bütün bölümlerden bilgi edinirlerdi. Bunlar 1975’lerden sonra durdu. Bu bölümler; sağlık fiziği, reaktör fiziği, reaktör işletme bölümü, genler üzerinde araştırma bölümü, nükleer mühendislik, atık bölümü, radyo-izotop bölümü, radyo-kimya bölümü, yakıt bölümü, çevre bölümü vs. gibi bölümlerdir. 1975’lerden beri, bir adet bile bir genç alınmamıştır. Herkes dahil, bekçilerimiz dahil merkez sadece 220 kişiden ibarettir. Örneğin İran’ı göz önüne alalım. Çekmece gibi 15 adet araştırma merkezi vardır. Herbirinde 1000-2000 kişi çalışmaktadır. Şah Rıza Pehlevi Amerika’ya 80 milyon dolar vererek MIT’de 400 atom mühendisi yetiştirmiştir. Güney Kore bizimle birlikte başlamıştır. Şimdi kendi yaptıkları 1000 MW’lık atom santralini pazarlamaktadır! ÇNAEM, Prof.Dr. Ahmet Yüksel Özemre Kurum Başkanı iken çok kısa bir zamanda çok değerli arkadaşımız Ertok Kuntel’in müthiş yardımlarıyla prototip yakıt elemanı fabrikasını kurmuş ve işletmiştir. Toryum paletleri de yapmışlardır. Radyasyon kontrolü aşaması beklenmektedir. ÇNAM Gen araştırmaları uluslararası ödül kazanmıştır. TAEK elinde 3 adet matbaası vardır. İki adet kitabımı basmamıştır. Kitaplardan biri atom reaktörlerinde paslanmaz çelik kalıp malzemesinin içindeki istenmeyen malzemelerin ve radyasyonun çeşitli etkileri incelenmektedir. ÇNAEM, nükleer alanda Türkiye’mizin kalbidir. Oradaki meslektaşlarım pırlantadır. ÇNAEM’deki kıymetli arkadaşlarımın Çekmece gölünde, Karadeniz’de balıklar ve bitkiler üzerindeki araştırmaları muhteşemdir.

ÇNAEM dağıtılıp, yolu E5’e bağlanıp yerine villalar yapılmakla tehdit edilmiş, Ortadoğu Teknik Üniversitesi’ne bağlanma haberi ile çalkalanmış, daha sonra da 2 üniversitenin ÇNAEM topraklarındaki hisselerini geri alma tehdidi yemiş. TAEK bir Başbakanlığa bir Enerji Bakanlığına bağlanmış, 17 Ağustos depreminden sonra bütün faaliyetler durdurulmuş, inşaat ve kuvvetlendirme işleri başarı ile yürütülmüş, teorik grup 10 MW güce çıkma hesaplarını başarı ile yapmış, 2005’den sonra TAEK kendisini bundan böyle lisans veren kuruluş olarak tanıtmaya başlamış, ama buna rağmen lisans işlerini öğrenmek isteyen değerli bir ÇNAEM ile çalışan arkadaşıma yardımcı olmamıştır.

 ÇNAEM’in uzunca bir müddet TÜBİTAK’a bağlanacağı söylentileri çalışanları tedirgin etmiştir. Bu arada çok seçkin üniversitelerimizdeki talebelerin atomun A’sından bile bilgisiz olduğu tarafımdan bizzat tespit edilmiştir. İnşallah yanılıyorumdur. Gene kıymetli bir üniversitemizde gençlere “nükleer teknoloji ile nano-teknolojiyi birleştiren bir cümle, sadece bir cümle söyler misiniz” dediğimde maalesef bir cevap alamadım. Çok değerli kardeşim Prof.Dr. Saleh Sultansoy, Ankara Ticaret Odası Üniversitesi’nde verdiği konferansta “muasır medeniyetin üstüne çıkmak için nükleer teknoloji, nano teknoloji, uçak ve uzay teknolojisi+7 teknolojide çok iyi yerlere gelmek zorunluluğu vardır” der. Diğer 7 teknolojiyi kendisi ile temas edip öğrenebilirsiniz.   

 24.12.2016

Doç.Dr. Çetin ERTEK