..

..
..

24 Ekim 2018 Çarşamba

YÜZDE 1.143 ZENGİNLEŞTİRİLMİŞ URANYUM ÇUBUKLARINDAN MEYDANA GELMİŞ KRİTİK ALTI REAKTÖRÜNDE OPTİMUM GÜÇ ELDESİ



Uranyum çubuklarından meydana gelmiş reaktör heterojen bir reaktördür. En ortadaki uranyum çubuklar çok yanar. Kenardakiler az yanar. Burada yanma demek U-235’in fisyonla azalması demektir. Reaktör operatörleri hesaplanmış ve planlanmış bir intizam içersinde dıştaki daha az yanmış uranyum çubuklarını kenarlardan alıp, merkeze yerleştirerek, tıpkı bir fırındaki gibi yanmayı arttırırlar. Buna “fuel management” denir. Toryum ergimiş tuz reaktörleri ise heterojen reaktörlerdir. Toryum reaktöründe bu çabalara hiç gerek olmadığından daha zahmetsizdirler. Toryum ergimiş tuz reaktörlerinde optimizasyon Toryum-Uranyum-Lityum fluorürlerin konsantrasyonlarıyla yapılır. Sistem modülerdir. Bu demektir ki, ihtiyaca göre dizayn edilmiş bir üniteden on tane yan yana yaparsınız, 1000 Mwe emrinizdedir. Bir ünite bozulsa benzerini hemen monte etmek mümkündür. Sistem “flexible” dir. Çevre biriminde Toryum fluorür yer alır ve orada enerji üretmeye elverişli U-233 (fluorür) üretilir. 1 milyar kW saat elektrik üretimi için 50 Kg Toryum ve 50 Kg Uranyum tüketimi olacaktır. (Figes, ARGE 2017-1/Sayı:13 sayfa 7) Bir başka deyişle, 1000 Mwe’lik bir reaktörün 24 saat/365 gün çalışması hesabıyla 440 kg Toryum (0.44 ton) ve 440 kg Uranyum (0.44 ton) tüketimi olacaktır. 1000 Mwe’lik konvansiyonel nükleer reaktörün yıllık yakıt ihtiyacı ise 200 ton doğal uranyumdur. Sadece Eti Maden İşl. Gn.Md.ne ait Eskişehir kompleks cevherinden yılda 5000 ton nadir toprak elementleri üretilse, 150 ton Toryumdioksit elde edilecektir.
Tekrar heterojen reaktörlere dönelim. Uranyum çubuklarıyla reaktör içinde kullanılan suyun oranı 1:4, 1:3, 1:2 ve 1:1 olsun. Bu oranlardan hangisinde heterojen reaktör optimum olur? Yani en az uranyumla en çok güç elde edilir? Bu noktada okuyucumuz Uranyumun-Kadmium oranının ölçülmesine dair yazıma konsantre olması lazım gelir. Kadmium oranını CR ile gösterelim.
  bağıntısındaki x, reaktörün kritik olmasında çok önemli rol oynayan büyüklüklerden birisidir. Az yakıtla çok güç elde edilmesinde CR nin deneysel olarak çok büyük bir hassasiyetle ölçülmesi gerekmektedir. (Hassasiyet %1 ile %1.5 arasında olmalıdır) Biz Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi’nde CR’yi ölçerken 7 senemizi harcadık. Kadmium yüzükler BNL, USA’dan bizzat Dr. Herbert Kouts tarafından getirildi. Bütün aksesuar ve Uranyum sistemi (104 Kg) hepsi Çekmece’ye hibe edildi. Dr. Herbert Kouts, Dr. V. Sailor’la birlikte bize önder oldular. Merkez müdürümüz Prof.Dr. Sait Akpınar idi. BNL bizi kardeş laboratuar olarak kabul etti. Hepsine bir kere daha kalpten teşekkürlerimi sunarım. Çalışmada Norveç ve İsveç’in de önemli katkıları oldu. İsveç’ten Prof.Dr. Larson, Dr. Sokolowski, Dr. Tiren daha üç ilim adamı bana gerekli İsveç iç raporlarını vermek lütfunda bulundular. Ölçüde, 7 birbirinden bağımsız ölçü metodu tatbik edildi. En başarılı sonuçlar, Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi’nin kimya bölümünde çalışan Dr. Ali Yalçın değerli arkadaşımın müthiş çalışmaları ile sonra plutonyuma dönüşecek (2.35 gün yarı ömür) Np-239 ölçümleri ile alındı. Işınlanan uranyum diskleri eritildi ve solvent extraction metodu tatbik edildi. Metod Dr. Ishimori tarafından Japonya’da bulunmuştu. +V oksidasyon seviyesinde örnekler fiks edildi. Solvent olarak Tri Butil Fosfat (TBP) kullanıldı. Çalışmada 3 radyo-kimyacı kullanıldı. İlk ikisi o kadar başarılı değildiler. Dr. Ali Yalçın, İsveç’in yapmaya başlayıp vazgeçtiği bu metodu üstün başarı ile Türkiye’de tatbik etti. Np-239 ölçümündee işi karıştıran, böylece %1 hassasiyetle ölçü yapılmasına mani olan aynı örnekte Uranyum, Toryum, bütün fisyon ürünleri ve diğer istenmeyen malzemelerin bulunmasıydı. Dr. Ali Yalçın, bize fizikçi olarak sadece Np-239 ölçmemizi sağladı. Kendisine ne kadar teşekkür etsem azdır.
Birtek deney takriben 4 gün alıyordu. Np-239 yarı ömrü 2.35 gün olduğu için buna müsaade ediyordu. Biz yaptığımız işin mükemmeliyetini, neptünyumun yarı ömrünü de bu arada ölçtüğümüz ve literatürden daha iyi bir değer elde ettiğimizden anladık. Ölçtüğümüz örnekleri takriben herbirini 25 gün ölçerek takip ettik. (Kalan başka bir madde bizi şaşırtmasın diye) Ölçülen Np-239 miktarı bir gramın milyonda birinin milyonda biriydi.(10-12 gr) Bu derecede hassas, bu derecede büyük emek verilmiş CR ölçmeleri ile (büyün su oranları için metodu ayrı ayrı tatbik ederek) Uranyum çubuklarının birbirinden ne kadar uzağa yerleştirilmesi lazım geldiğini bulduk. Bulduğumuz sonuç, reaktörün en az uranyumla en fazla güç elde etme sorusunun çözümünü verir. Optimum şartlar temin ve tespit edilmiştir. Bunu kendi sistemlerinde bu derecede hassas olmayan nükleer reaktör laboratuarları uranyum çubuklarını sistematik hata ile yerleştirirler. 60 sene çalışan bir güç reaktöründe kayıpları milyarlarca dolara sebebiyet verebilir. (Optimumu gözden kaçırdıkları için) Ergimiş toryum tuz reaktörlerinde bu sıkıntılar yoktur ve olamaz.
Bu proje sona erince, Amerika’da Nuclear Science and Engineering ilmi mecmuasının Mayıs 1969 sayısında neşredildi. Çetin Ertek, bu çalışmasından dolayı Amerika’ya, Notre Dame Üniversitesi, South Bend, Indiana, USA’ya 1 yıllık kontrat ile davet edildi. O sırada Amerika “Vietnam Harbi’nin sonlandırılmasını siz istediniz” diyerek Başkan Nixon tarafından cezalandırıldı. 237.000 ilim adamı (bütün branşlardan) işten çıkarıldı. Colombia Üniversitesi profesörleri Newyork’da belediye otobüslerinde şoför olarak çalışmak zorunda kaldılar. Amerika’lılar bana siz burada nasıl iş buldunuz diye soruyorlardı. Amerika’yı Amerika yapan budur.
Doç.Dr.Çetin ERTEK
20.10.2018

NÖTRON TESİR KESİTLERİNİ DOĞRU MU ÖLÇÜYORUZ? YOKSA İÇİNDEKİ BİR OLAYI İHMAL EDEREK SİSTEMATİK HATA MI YAPIYORUZ?



Madde ile nötronun etkileşim ihtimaline tesir kesiti denir. Bir maddenin toplam tesir kesitini bulmak için tek enerjili nötronlar madde üzerine dik açı ile gönderilir. Γ tınlaşım (resonans) genişliği, Ernötron tınlaşım enerjisi ve ƃo tesir kesiti değeri en küçük kareler metodu ile bulunur. bunun için belli kalınlıkta maddeden faydalanılır. Burada hedef kalınlığı istatistik hataları minimum olacak şekilde seçilir. İstatistik hata hesapları İndium için d kalınlığını 14.7 mikron olarak verir. I= Ioe-Nƃd olarak tarif edilir. Burada N: 1 santimetre küpteki atom sayısı, Io gelen nötronların kanal yoğunluğu (intensitesi), I giden nötronların kanal yoğunluğudur. Burada Nƃd değerini hesaplarsak, 2.2 buluruz. Bu şekilde toplam tesir kesitleri ölçülürken, tarif olarak tesir kesitinin hatasız ölçülebilmesi için N. Ƃ.d değerinin 1’den küçük olması (N. Ƃ.d  1) gerekir. 2.2, 1’den çok küçük değil büyüktür, dolayısı ile literatürde bu şekilde ölçülmüş bütün değerlerin durumuna göre sistematik hatalar içerdiği, bu hataların ne büyüklükte olduğu tarafımızdan tespit edilmiştir. İsviçreliler de aynı ölçüyü çoper kullanarak Kadmium için yapmıştır. Çekmece’nin sonuçları, 10.000 dolar değerindeki Berilyum mono-kristali kullanıldığı için İsviçreliler’den daha iyidir. Çekmece’de Kadmium’un tesir kesiti de 0.025 eV enerjiden 200 keV’a kadar bulunmuştur. Görülüyor ki tarif ettiğiniz fiziki büyüklüğün ölçü şartlarını sağlamadığınız takdirde yanlışlar yaparsınız ve üstelik bu yanlışların neler olduğunu da bilemezsiniz. Durum nötron zırhlama (shielding) hesapları için çok mühimdir. İndium metali, reaktörlerde kontrol çubuğu olarak Kadmium ve Nikel’le birlikte alaşım yapılarak kullanılır. Bu durum, kontrol çubuğunun reaktivite değerinin olduğundan çok bulmanıza sebep olur. Sonuç, non-konservatif olduğundan sizi ciddi hataya sürükler. Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi’nde kendi yerli kaynaklarımızla Amerika BNL’den gelen çok değerli Dr. Herbert Kouts ve V. Sailor’ın çok değerli yardımları ile Nötron spektrometresi yapıldı. TR-I büyük reaktöründe kanallardan birinin yoluna Berilyum mono-kristali konuldu, dönen bir mekanizma ile reaktörden çıkan nötronların enerjilerini ayırmak mümkün oldu. Her malzemenin nötronlarla etkileşmesi nötron enerjisine göre muazzam değişir. İndium’daki başkadır, Kadmium’daki tamamen başkadır.
Ben bu yerli yapım Nötron spektrometresinde 1975 yılında, reaktörden çıkan nötronları İndium ince levhaları üzerine dik açı ile düşürerek dünyada ilk defa İndium’u radyoaktif  hale getirdim ve aktivitesini ince levhalar geometrisinde dikkatle ölçtüm. Amacım ince levhalar arasında nötronların derine ne kadar nüfuz ettiğini araştırmaktı. İndium sandöviçi nötronlara dik olarak yerleştirildi. İndium sandöviçi 26,28 ve 44 mikronluk üç indium levhadan ibaretti. 3 levhanın da nötron gören tarafı A, nötron görmeyen tarafı B olarak işaretlendi. İndium beta aktivitesi Geigen Müller sayacında ayrı ayrı ölçüldü. Bu 6 noktadan elde edilen aktiviteler bir grafik üzerinde gösterildiğinde üçüncü levhanın aktivitesinin teorik öngörülenden mühim miktarda büyük olduğu literatürde ilk defa bulundu. İndium’un birinci tınlaşımı (resonansı) olan 1.456 eV’luk nötronları spektrometreden seçtik ve İndium üzerine gönderdik. Görülüyor ki nötronlar İndium içine teorinin gösterdiğinden çok daha fazla derine nüfuz ediyorlar. Burada 115In(n,)116In reaksiyonu kullanıldı. İndium levhaları aktive etmek için TR-I Reaktörü 1 MW güçte 4 saat çalıştırıldı. Nötronlar niçin teorik hesaplandığından daha fazla malzemenin içine giriyorlar? İndium’un yapısında tabanı kare şeklinde olan uzun dikdörtgenler prizmaları var. Her metalin yapısında %80 o metalin kristalleri vardır. Bizim gönderdiğimiz nötronlara tekabül eden DeBroglie dalga boyu 1.456 eV için 0.23 Angstrom’dur (0.23 Å). İndium’un kristal yapısındaki sabit d= 4.594 Angström’dür. Dolayısıyle nötronlar kanallaşma olayı ile aradan kolaylıkla geçebilirler. Atomlar arasında sıcaklıktan dolayı Doppler genişleme (self-shielding) olayı da vardır. Nötronların yutulma ve saçılma olayları da vardır. Nötronlar izotropik şekilde hedefe çarpmazlarsa problemler meydana gelir. Kontrol çubuğunun reaktivite değerinin olduğundan çok düşünülmesi çok önemli sonuçlar doğurabilir. Biz bu olaya (nötron channeling) nötron kanallaşma olayı diyoruz. Bu olay tesir kesitlerinde muhakkak göz önünde bulundurulması gereken bir olaydır. Rahmetli Türkiye’nin çok değerli Denel Fizik Profesörü Dr. Cavit Erginsoy alfa parçacıklarının kristallerde kanallaşma olayını bulmuştu. Nur içinde yatsın.
Bir malzemeye ait üniversal sabit, örneğin nötron tesir kesiti başlangıç tarifine uymadan kullanılacak olursa, nötron kanallaşma olayı göz önüne alınmazsa birçok sistematik yanlış bu şekilde ortaya çıkar. Kitabımı (Enerji, Erozyon, Fizik ve Nükleer Fizik), dünyanın binlerce seçkin nükleer mühendislerinin bulunduğu Amerika’nın çok saygın mühendislik üniversitesi (Mechanical Engineering Department Stanford, California, 94305) profesörlerinden Dr. Sidney Fierman’ın 24 Mart 1975’te bana gönderdiği mektupla bitiriyorum. Durumu aydınlatmak için koskoca Amerika benim mütevazi Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi’nde yaptığım, 7 yıl süren ÇNAEM 47 no.lu çalışmama muhtaç olabiliyor. Gençlere söylüyorum; ne olursanız olun, azim, sevgi, merak, dayanışma, sabır ve dikkatle yapacağınız eserler dünya çapında olabilir. Moralinizi yüksek tutun, deneysel çalışın. Dr. Sidney Fierman’ın mektubunu kitabımın son sayfalarından okuyabilirsiniz.
Doç.Dr.Çetin ERTEK
20.10.2018

17 Ekim 2018 Çarşamba

DENEYSEL REAKTÖR FİZİĞİNİN İNCELİKLERİ



Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi’nin, Amerika’nın Brookhaven Milli Laboratuarı ile yaptığı protokole göre, 104 Kg’lık % 1.143 zenginleştirilmiş uranyumlu alt-kritik sistem ÇNAEM’e hibe edilmişti. Deneysel çalışmalar 1962’de başlayıp 1969’da sona ermişti. Deney son derecede zor bir deneydi. %1 hassasiyetle ölçme gerektiriyordu. Ben bu ölçmelerde, beş birbirinden bağımsız ayrı ölçme metodunu karşılaştırmalı olarak tatbik ettim. Solvent ekstraksiyon yapılarak varılan sonuçlar bize en doğru ölçüleri verdi. Zenginleştirilmiş uranyumlu alt-kritik sistem 63 cm boyunda, 1 cm çapında 72 uranyum çubuğundan ibaretti. Bu sistemin kritikliğini arıyorduk, deneysel sonuçlar transport teori hesapları ile karşılaştırılacaktı. Biz ölçü için neptunium’un (Np-239) gama ışınlarını ölçtük.  Meydana gelen Neptunium miktarı bir gramın milyonda birinin milyonda biri kadardı. Yani 10-12 gr. Biz bir oran ölçüyorduk. Kritik-altı sistemi gözönüne getiriniz, ortada biri çıplak uranyum pul, bir de kadmiumla kaplı uranyum pulun neptunium aktivitelerinin oranı. Buna reaktörün kadmium oranı denir, bu da kritikalite ile ilgili önemli bir parametredir. Np-239 atomları 2.35 gündelik yarı ömre sahiptir. Bütün Np’lar bu yarı ömürle Plutonyum-239’a dönüşürler. Yani biz Türkiye’de ilk defa, çok az da olsa Plutonyum-239 üretmiş olduk. Çubukların ortasında biri çıplak ötekisi Kadmium (Cd) yüksükle kaplı iki uranyum pul aynı anda ışınlanıyor.
    U238 + n 23 dakika > U239  ----à Np239 2.35 gün---à Pu239   oluyor.
Nötronların enerji dağılımı O eV’tan 10 MeV’a kadar. Buna nötron enerji spektrumu diyoruz. Çıplak uranyum pulu Cd’miumla kaplanırsa (Bu bir yüzük yapısındadır ve alttan ve üstten içine termik nötronlar girmesin diye yine Cd iki pulla kapatılmıştır.) Cd pul, termik nötronları hemen hemen tamamını yuttuğu için istediğimiz Cd oranını elde ederiz. Nötron enerji ayrımı için kullanılan Cd yüzük ve pullar mikroskopik reaktör fizik parametresini 5 yönden etkiler. İlk olarak, eğer çıplak foiller kadmium kutudan kafi derecede uzak değillerse, onların aktiviteleri kadmium kutunun akıyı azaltması sebebi ile azalır. (Burada akı ile nötron akısını kastediyoruz.) İkinci olarak, termal akının azalması, akıyı da azaltır, çünkü termal fisyondan çıkan hızlı nötronların sayısı azalır, bundan dolayı kadmium kaplı foillerde hızlı nötronlardan meydana gelen aktivite azalır. Üçüncü olarak termik akının azalması, resonans akıya da etki eder. Kadmium kutu yüzünden resonans akı da moderatör yer değiştirmesi yüzünden ve kadmiumun yüksek enerjideki resonanslarından ötürü azalır. Dördüncü olarak, kadmiumdan dolayı ortamda resonans saçılması olur ve son olarak kadmium kutudan dolayı moderatör miktarı değişir.
Ertek tarafından geniş bir çalışma yapılmıştır. Bunda standart metroloji tavsiye edilir, nükleer veriler, spektrum ayar metodları, spektrum unfolding, akı ve fluence tayinleri açıklanmıştır. Belirsizlikler, 203 referanslı bir çalışma ile ortaya konmuştur.
Proje Manageri olarak çalıştığım REAL-80 projesi, 1981’de Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı himayesinde ileri laboratuarlar arasında kısa zamanda tamamlanmıştır. IAEA specialistlerinin toplantısında REAL-84 eksersizi masaya yatırılmıştır. (Mayıs 1987, Jackson Hole, Wyoming, USA)
ASTM standartları, yani E262-E266; E523,526; E343, E-393, E481 ve E482 reaksiyon sürati ölçmelerinde; E693 atom başına ferritik çeliklerde yer değiştirme (DPA); E704, E705, E706 (Master Matriks for Pressure Vessel Surveillance Standards), E706 (IG), Guide 900, E944 ve Metod E646 ve diğerleri çok foyalıdır ve devamlı inkişaf etmektedir. Korrele edilmiş lineer en küçük kareler metodunun (CLLS) yeni bilgileri içine alması çok faydalıdır. Bu metod, eski ve yeni ölçülerin büyük kovarians matrislerinin inversiyonlarının alınmasına gerek duymaz. REAL-80, REAL-84 ve REAL-88 projelerinin menejerliğini Ertek yapmıştır.

Kaynaklar
1.       W.l. ZIJP, E.M. ZSOLNAY, H.J. Nolthemus, E.J. Szondi, G.C.H.MM Verhaag, D.E. Culler and Ç. Ertek “Final Report on the REAL-80 Exercise”; ECN-128, Netherlands Energy Research Foundation (1983).
2.       E.M. Zsolnay and H.J. Nolthenius “Proc. Of the IAEA Consultants” Meeting on the Assessment of the Results of the REAL-84 Exercise Edited by V. Piksaikin, March 197, IAEA INDC (NDS) 190 / G+F+R
3.       C. Ertek, “On the penetration of mono-energetic neutrons inside the detector foils”, International Atomic Energy Agency, IAEA/RL/44, Feb. 1977.
4.       C. Ertek,  “Neutron Activation Foil Cover Effects. Neutron flux density depression and self shielding correction factors” International Atomic Energy Agency, IAEA/RL/57 Feb. 1979.
5.       C. Ertek, Compilation of neutron flux  density spectra and reaction rates in different neutron fields, Vol.I, IAEA/RL/61, June 1979, 319 pages.
6.       C. Ertek, ibid. Vol II, IAEA/RL/63 July 1979, 251 pages.
7.       C. Ertek, ibid.Vol III, IAEA/RL&68, April 1980, 381 pages.
8.       C. Ertek “Reaction Rate Measurements, Neutron Spectrum Unfolding, Fluence, Radiation Damage, Embrittlement and Safety for Fission and Fusion Reactors, Their short comings and Uncertainities” IAEA/RL/72 Oct. 1980.
9.       C. Ertek, A. Yalçın and Y. İnsel, Nucl. Sci. Eng., 36, 209-221, 1969.
10.   C. Ertek and N. Haselberger “Measurement of Density and Water Content of Soil Using Photon Multiple Scattering” Nucl. Inst. And Methods 227 (1984) 182-185.
11.    C. Ertek “The REAL-80 Project Related Preliminary Results Argonne Seibersdorf Intercomparison Proc. 4th Sym. On Neutron Dosimetry p.251 Commission of the European Communities, Radiation Protection Munich-Neuherberg 1-5 June 1981. EUR 7448 EN Vol. II.
12.   C. Ertek, “Seibersdorf-Helsinki Intercomparison of Neutron Flux Density Spectra by Using the SAND-II and LOUHI Unfolding Programmes p.261.
13.   C. Ertek, M.F. Vlosov, B. Cross, P.M. Smith “Influence of Cross Section, Structure on Unfolded Neutron Spectra” p.p 654, Proc. Int. Conf. Nuclear Data for Science and Technology. Antwerp, Belgium, Sept. 6-10, 1982. CONF-820906.

Doç.Dr.Çetin ERTEK
13.10.2018

9 Ekim 2018 Salı

EMBALSE’DE İKİ PATLAMA



Sene 1992, Birleşmiş Milletler’de, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nda, Arjantin’in Cordoba civarındaki 630 Mwe’lik EMBALSE reaktörünü teftişe gidiyorum. EMBALSE Kanada’nın CANDU tipi reaktörlerindendir. Problemsiz çalışmaktadır. Arjantin’in Cordoba eyaletinden kiraladığım araba ile EMBALSE Atom Reaktörü’ne doğru yol aldım. 1,5-2 saat mesafededir. Yolda büyük bir askeri konvoya rastladım. İçimden burada istenmeyen birşeyler olmuş dedim. Hakikaten bir gün önce civardaki silah fabrikasında büyük bir patlama olduğunu tespit ettim. Çok değerli Arjantin’li Milli Müfettiş arkadaşlar (Luis ve Marco) teftişe yarın gelemeyeceklerini bana bildirdiler. Çocukları silah fabrikası yakınlarındaki ilkokulda okuyormuş. Yol yorgunluğundan bir günlük tatil bana fena gelmedi. Daha ertesi günü hepimiz vazife başında idik. Bu sefer, o sabah büyük bir patlama gürültüsü de EMBALSE’den gelmişti. Kaldığım mütevazi pansiyonun sahibi bana “EMLBALSE’de ne oluyor?” diye sormaz mı. “Kaza olmamıştır, akşam dönüşü size izah ederim” dedim. Ben de ne olduğunu doğrusu bilmiyordum.
EMBALSE’ye gittiğimde patlamanın bir rutin çalışmadan ileri geldiğini, birikmiş gaz radyoaktif sıkışmanın ani dışarıya (filtrelenmiş sistemden (eksoz) geçirilerek) atılmasından ileri geldiğini öğrendim. EMBALSE’de çalışanlar, onların aileleri, silah fabrikasında çalışanların aileleri, bu iki patlama ile epey sarsıldılar.
EMBALSE Reaktöründe çalışanların ailelerini de hesaba katarak EMBALSE atom-kasabasını göz önüne getirebiliriz. Yakında güzel bir gölü vardır. LAS BRASAS et lokantası muhteşemdir. Akşamları beni açlıktan kurtaran, çok lezzetli etleri olan bir grill lokantasıdır. Servis mükemmeldir. Yiyeceğiniz eti mangalla yanınıza getiriverirler. Ben “Sopa de Verdura” ile başlardım. (Sebze çorbası) Sonra gelsin, “Kasador de Tira” ızgara nefis et. Çok ender olarak bir patlıcan ezmesi yemeği bulurdum, o da nefisti. Embalse’de manav diye birşey pek bulamazsınız. Nedendir bilinmez, Las Brasas et lokantasında arada sırada pirzola (çimuçiri) da yerdim. Arkasından TV’de gelsin nefis Arjantin ve Latin Amerika futbol ziyafetleri (Copa Latin-Amerika).
Arjantin’e teftişe gitmeden önce bana İspanyolca kursunu şart koştular. Haftanın belli saatlerinde üç ayrı kurs gördüm. Talebe arkadaşlarım (her milletten) bizde olduğu gibi yaşlı talebelere yardım etmiyordu. Hocamız Edward her an ortaya birşey atar ve masa etrafında sıra ile herkese tek tek sorular sorardı, ateş gibi ve çok iyi bir hocaydı. Birgün Edward derse gelmemişti. Sorduk, soruşturduk. Sen birgün, güvenlik polislerinin birinden tabancasını al ve kendini vur. Niçinini bilmiyoruz, değerli hocamızı kaybetmiştik, 14 Latin Amerikan lehçesinin hepsini bilirdi.
Arjantin’in Buenos Aires şehrinde gittiğim Cumartesi, Pazar konserleri anlatılmayacak derecede güzeldi. Hiçbir konserde ara vermek yoktu. Müziğin akışını kesmiyorlardı, müzikle birlikte tiyatro içinde gönüllü dans edenler çoktu. Arada sırada Brezilya’dan meşhur gruplar gelirdi. Et lokantalarının vitrinleri olağanüstü bir dekora sahiptir. Ortada bir şömine (3600 lik), her tarafta ateşi çok uzaktan gören nefis kemikli etler çok yavaş pişiyor. Yanlız kulağımıza şöyle şeyler geliyor. Sebzesiz çok bol et yemek, insanda “endişe” yaratıyormuş. İngilizler Arjantin’de büyük geniş araziler alıyorlarmış, ekip biçiyorlarmış, hadi hayırlısı. Cumartesi Pazar günleri Buenos Aires’in Boca sanat bölgesinde çok güzel müzik, dans festivalleri yapılır, meydanlarda güzel hanımlar size Arjantin dansını öğretir, ama çok zordur.
Arjantin ikinci bir EMBALSE reaktörünü kurmaya çok yakın. Bizim Ergimiş Toryum reaktöründe EKSOZ amalyesine gerek yoktur.
Doç.Dr.Çetin ERTEK
 06.10.2018

BİR YAZIDA ÜÇ BÜYÜK PROJE



Herşeyimiz var. Bu üç projeyi niçin hayata geçiremiyoruz?
1) 60 milyon dolar değerinde TRIGA-MARK-II atom reaktörü var. Teknik Üniversite Ayazağa yerleşkesinde. Pırıl pırıl çalışıyor. Bir insanın geçebileceği oyukla hastanın başındaki kanser tümörleri termal nötronlarla ışınlanabilir. 15-20 seansta sadece tümörler öldürülebilir. (Kafatasını yarıp dışarı çıkan tümörlerden bahsediyoruz) Hastaya Bor iğnesi yapılır. Bor gider, beyindeki sadece kanserli tümörlere yerleşir. Reaktörden gelen nötronlar borun içine girer. 2.4 MeV gücünde alfa parçacıkları çıkar. Bunların enerjisi tümörleri perişan eder, çürütür ve yakar. 15 seanstan sonra kanser tümörleri ölür, ışınlama 1 saat sürer. Kafatası dikilir, hasta iyileşmiştir, taburcu olur. Birleşmiş Milletler’de çalışırken, çalışma arkadaşlarım bu projeleri memleketlerinde hemen tatbik ettiler. Alman arkadaşlarım Münih havaalanı yakınlarındaki hastanede emekli olduktan sonra çalışmaya koyuldular. Hastahane şimdiye kadar 550 kişiyi zaten iyileştirmişti. Japonya’da benzer atom reaktöründe 1997 yılı itibari ile 135 kişinin hayatı kurtarıldı. Metod, beyin cerrahlarının ulaşamadığı iltihaplı noktalarda da tatbik edilebilir. Benim şefim Tony Ramalho Portekiz’deki aynı tip reaktörde bu deneylere başlamıştı. Amerika ve diğer ülkelerde metodu tatbik eden merkezler var. Ben teklifimi 1997’de Teknik Üniversite’ye bildirdim. Şeker, un hazır, ama helvayı yapmayı kabul ettiremedik. Bir insan hayatını bu şekilde kurtarmaktan daha ulvi birşey olabilir mi?
2) Beyindeki alüminyum atomları normalin üzerinde olduğu zaman bunun Alzheimer hastalığına sebep olduğu hakkında ilmi makaleler var. Olay tam ispatlanmış değil. Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi’nde iki adet hızlandırıcı var. Beyinden biopsi şeklinde alınan örnekler, hızlandırıcıda uygun ışıklara maruz bırakıldığında alüminyum atomların sayısı deneysel olarak tespit edilir. Çekmece’de müdüriyet Marmara Üniversitesi ile bir protokolün imzalanması gerektiğini bildirdi. Dikkat edilirse deney, nükleer teknoloji ile çözülebilen bir deneydir. Beyinde sade alüminyum değil, kadmium, kurşun, kobalt gibi ağır metaller de beyin hastalıkları için çok kritiktir. Bu araştırmaların çok geniş bir şekilde ele alınması, sanayi merkezlerindeki büyük ve çocuk ölümleri ile yapılacak korelasyon çok faydalı olacaktır. Neyi bekliyoruz?
3) Y.Mühendis Önder Yolaç Bey’in çok büyük başarı ile yürüttüğü elektrikle işleyen yerli otomobil için akümülatörlerin ömrünü nükleer fizikle uzatmak mümkündür. Otomobilin bir köşesinde sudan hidrojen elde etmek çok kolaydır. Bu hidrojen atomları veya protonlar “Bor ile çarpıştıklarında 3 alfa parçacığı akümülatör içine bırakırlar.” Herbir alfa çekirdeği 6 MeV enerjiye sahiptir. 3x6=18 MeV akümülatörde büyük bir güç yoğunluğuna sebep olur, bu da akümülatör ömrünü uzatır. Niçin yapmıyoruz?
Doç.Dr.Çetin ERTEK
06.10.2018

4 Ekim 2018 Perşembe

ELMAS YAKARAK YERKABUĞUNUN OLUŞUMUNU İNCELEYEN MÜSTESNA JAPON BİLİM ADAMI



Sene 1986-87, Japonya’yı atom bombası yapmaması için Birleşmiş Milletler adına teftiş ediyorum, Tokyo’dayım.
Bir Cumartesi günü otelimin yakınındaki Tokyo Üniversitesi’ni ziyaret edeyim dedim. Japonlar ilmi bakımdan çok cömerttirler. Birşey sorarsanız bildikleri herşeyi size anlatmak, aktarmak isterler. Fiziko-kimya laboratuarlarındayım. Bir profesör, adını maalesef unuttum, gas-kromotografi cihazında konsantre olmuş, harıl harıl çalışıyor. Profesörün Cumartesi, Pazar bile çalıştığına dikkatinizi çekerim. Üniversiteye girişte bana kimse mani olmadı. Bu da ayrı bir husus.
 Tanıştık, anlatmaya başladı. “Dünyanın yerkabuğu ne zaman ve nasıl meydana gelmiş? O zaman dünyamızın dinamiği nasıl gelişmiş? ” Bana diyor profesör, “dünyanın her köşesinden tabii elmas gönderiyorlar, işlenmemiş elmas, bazıları oldukça büyük, ben onları gas kromotografi cihazında yakıyorum, çıkan gazların cinsini ve miktarını çok büyük bir hassasiyetle ölçüyorum” diye ilave ediyor. Yerkabuğu oluşumunda neler oluyor? Kendi teorisini dünyada mevcut diğer teorilerle karşılaştırarak çalışmalar yapıyor. 30-35 sayfalık ingilizce çalışmasını da bana hediye etti. Bildiğiniz gibi elmas yanınca hiçbir şey bırakmaz.
Dünyanın her köşesinden profesöre elmas yollanması da çok takdir edilmesi gereken ayrı bir konu.
Doç.Dr.Çetin ERTEK
29.09.2018

HİROŞİMA’DAKİ GÖRÜLMEYE DEĞER ATOM BOMBASI MÜZESİ



Gene 1987-88 tarihlerinde Birleşmiş Milletler adına Japonya’yı atom bombası yapmaması için teftiş ediyorum, Hiroşima’dayım. Toprağı belli bir kalınlıkta değiştirmişler, radyasyondan eser kalmamış. Parkın içinde ileri teknoloji binasının kırık dökük iskeleti kalmış, onu bırakmışlar.
Heryer renkli çiçeklerle bezenmiş. Ağaçlar ve parklar. Müzede bomba atıldıktan 8 dakika sonra Amerikan pilotlarının çektiği 600-800 metre yüksekliktan çekilmiş fotoğraf, büyütülmüş, büyük müzenin tavanına ve yan duvarlarına yerleştirilmiş. Tek elinizin parmaklarını biraz aralayın, parmaklarınıza dik olarak yüzlerce park etmiş ticaret gemilerini düşünün. Bir anda kül olmuş bir Hiroşima, liman şehri, yüzbinlerce ölü, yaralı. Pilotlar derin depresyonda. İki uçak. Arkadaki uçak fotoğrafı çeken uçak. Hiroşima devlet hastanesinde herşey perişan. Raflardaki cam ilaç şişeleri bombanın ısısından birbirleri ile yapışmışlar. Köprüler yerle bir olmuş. Bombanın patladığı noktadan 900-1000 metre uzaklıkta, arkasını duvara dayamış bir adamcağızın, bomba patladığı andaki gölgesi (müthiş ışık ve ısı dalgası) duvara çakılmış. Japonlar bu insan gölgesini müzeye olduğu gibi duvarı ile birlikte taşımışlar.
Biz fizikte bir cisim ısındığı zaman, ısı o kadar yüksek olursa, adamcağız süblümleşmiş deriz. Faz değişiminin ikisinin aynı anda oluşu. Adamcağızın erimeden önce buharlaşması. Mekanı cennet olsun. İlkbaharda Hiroşima’da çiçeklerin ve ağaçların çiçeklerini açması (sakura) görülmeye değer müthiş bir olaydır. Gece fenerlerinin ihtişamı bambaşkadır. Tokyo Veno parkında “karaoke” yaptığıma sizi inandıramam. Tokyo’daki müzenin teybini almıştım. Giderseniz CD’sini muhakkak alın.
Amerikalılar toryumu bıraktılar, uranyum ve uranyum plutonyum bombasını yaptılar, Hiroşima’dan sonra Nagasaki’ye de attılar, Japonlar masaya oturdular. Japonlar yılmadılar, kendi reaktörlerini inşaa ediyorlar. Barış anlaşmasının ertesi günü, koca bir Amerikan tugayı Japonya’nın bütün atom tesislerini yerle bir etti. Buna ait filmi Dr. Necmi Dayday, Prof.Dr. Yüksel Atakan’ın konferansında, Marmara Üniversitesi’nde bize gösterdi, çok etkilendim.

Doç.Dr.Çetin ERTEK
29.09.2018