..

..
..

25 Nisan 2013 Perşembe

I.Toryum Çalıştayı 2013’e Davet


İnsanımızın mutlu olması için Ülke’mizin 21. yüzyıl çağdaş uygarlık düzeyine ulaşması gereklidir ve bu aşikârdır ki hepimizin en temel talebidir.
Refah perspektifinden bakıldığında ekonomik kalkınmanın derin etmeni olan yeterli enerji kaynağı arzında Türkiye’nin neredeyse yüzyıllara varan süreden beri aşılması zor bir dar boğazın içinde olduğu herkesin malumudur.
Bütün güçlüklere rağmen bu jeolojik dar boğazın uygun ve güvenilir bir şekilde giderilmesi geçmişten beri hep ana gayemiz olmuş ve halen de olmaktadır.
Öte yandan gelişmiş dünya ise, yüzyıllar içinde kömürü kullanıp petrolü sonlandırırken doğal gaza geçmiş, fosillerin sonunun görülmesinin ardından tam yenilenebilir kaynaklara yönelirken de şimdi küresel ısınmadan ötürü sera etkisiz olanların arayışı içine girmiştir.
Bu doğrultuda, temiz, sürdürülebilir, sera etkisiz, ekonomik, öz teknolojili, kendisinin olan ve mahallî olarak hemen hazır kaynaklara dayalı olarak enerji ihtiyacını gidermek tüm ülke yönetimlerinin en sarsılmaz hedefidir. Bunu tümüyle olmasa bile şu veya bu yönden mümkün olabilecek en yüksek giderim düzeyi ile teminat altına almış olmak gelişmiş ülkelerin çoğunun başardığı bir durumdur.
Zaten gelişmişlik de bu değil midir?
Böyle olanakların gelişmiş ülkelerin kendilerince sağlanmış olması sanki sadece onların tekelinde olan doğal bir hakmış gibi görülmemelidir; görülemez de. Bu tür evrensel olanaklar refahın sağlanmasında gerekli olan asgari insani ihtiyaçlar kapsamında olduğundan her ülke tarafından teminat altına alınmış olmalıdır.
Öte yandansa bu hak başkalarınca gasp edilemeyecek kadar kutsal bir haktır da. 
Bu kapsamda bizim de enerji ihtiyacımızı kendi kaynaklarımızdan karşılıyor olmamız doğal ve kutsal hakkımızdır. Bu nedenle bu hakkı savunmak, sağlamaya çabalamak, bunun mücadelesini vermek her yurttaş için “durumdan çıkarılması gereken” temel bir görevdir.
 Bu bakımdan, dünyada ikinci büyük rezervlere sahip olduğumuz toryumdan kaynak alan nükleer enerji arzı düzeninin Ülke’miz için kazanılması yönünde bilinçlenmek ve çabalamak için 2012 yılı sonunda faaliyete geçmiş bağımsız sivil bir girişim olan Toryum Ender Topraklar (TET) Platformu, Türkiye’de sera etkisiz, sürdürülebilir, temiz ve barışçıl olduğundan yeşil diye anılmayı hak eden toryum yakıtlı reaktör teknolojisinin on yıl içinde kazanılması vizyonu ile çabalarını sürdürmektedir.  
Bu kapsamda Türkiye için toryum enerjisinin anlam ve önem boyutlarının ortaya konularak 2013 Gelişme Programı çerçevesinin belirlenmesi için TET Platformu,  kamu, üniversite, STK’lar ile araştırma ve mühendislik, sanayi ve medya kesimlerinden gelen bu konuya gönül vermiş veya verebilecek olan katılımcıların da katkısının olacağı I.Toryum Çalıştayı 2013 etkinliğini düzenlemiştir.
Yalova Üniversitesi işbirliği ile 23 Mayıs 2013 tarihinde aşağıda belirtilmiş yer ve program ile yapılacak Çalıştay’a yetkin bir katılım beklentisi ile sizleri bilginiz, çevreniz ve olabilecek katkınız adına davet etmek istiyoruz.
Tanıtım ve Düzenleme, Eğitim ve Araştırma ile Hammadde ve Yakıt şeklinde çalışma yapacak üç gruptan oluşan katılımcıların ayrı çalışmasının ardından genel kurula takdim ile sürecek olan Çalıştay ortak bildirgenin hazırlanmasıyla son bulacaktır  



Yalova Üniversitesi Adına Rektör Niyazi Eruslu   

Toryum Ender Topraklar Platformu Adına
Kurucu Mustafa Özcan




I.Toryum Çalıştayı 2013 Programı, 23 Mayıs 2013
(Yalova Üniversitesi Safran Yerleşkesi Konferans Salonu)


10:30 – 11:00 Kabul
11:00 – 12:30 Açılış ve grupların ilk ayrık oturumu
12:30 – 13:30 Öğle yemeği arası
13:30 – 15:00 Grupların ikinci ayrık oturumu
15:00 – 16:30 Grupların birleşik oturumu ve ortak kapanış bildirisi

Gruplar :
1. Grup: Tanıtım ve Düzenleme
2. Grup: Eğitim ve Araştırma
3. Grup: Hammadde ve Yakıt

Not: Sınırlı sayıda katılımcı kabul edilebileceği için, çalıştaya katılmayı isteyenlerin Çalıştay Sekreteri Sn. Selin Pıravadılı Mucur ile şu e-mail adresinden iletişime geçmeleri rica olunur; selin.piravadili@gmail.com

20 Nisan 2013 Cumartesi

"Critical Assessment of Thorium Reactor Technology"

Aşağıdaki linkte, MIT Nükleer Bilimler ve Mühendislik Bölümünde Robert Drenkhahn adlı öğrenci tarafından hazırlanmış "Critical Assessment of Thorium Reactor Technology" başlıklı tez çalışmasını bulacaksınız.

2012 yılında tamamlanan bu tez çalışmasında toryum reaktörlerinin ekonomiklik, etkinlik, atık, güvenlik ve proliferasyon gibi konulardaki avantajları veya olası dezavantajları incelenmiş durumdadır. 









Toryum’un Stratejik Önemi (Mustafa Özcan)



Toryum’un Stratejik Önemi

Başlıktaki sıfatın isim hali olan Fransızcadan dilimize girmiş strateji sözcüğü Yunanca kökünde karargâh demektir. Yani, strateji köken olarak genelde algılandığı gibi sadece askeri anlam boyutu başat olan değil de karar verme, komuta etme ve yönetme ile ilgili her durumu kapsayan ayni zamanda sivil boyutu da olan bir kavramdır. Ancak akıl ve bilim yerine zorlantılı gücün egemen olduğu binlerce yılı kapsayan önceki çağlar boyunca askeri mahiyet ile kullanımının olağan bir durum olduğu açıktır. Oysa şimdi artık akıl ve bilimin egemenliğindeki bir döneme girişin başlangıcı olarak 21. Yüzyılda bu kavramın sivil boyutunun başat kullanım kipi olacağını söylemek yanlış olmasa gerekir diye düşünüyorum. 
Eğer toryum yerine uranyum yazılsa idi başlık için bu açıklamayı yapmak zorunda olmayacak ve sözcüğü alışılmış genel anlamı ile askeri strateji yönünde algılanmasına göz yumacak idim. Çünkü nükleer teknolojinin uranyum kaynağından beslenmesinin genelde silah yapımı amaçlı olduğu çok bilinen bir gerçektir. Oysa toryum kaynağının enerjetik faydası yalnızca sivil amaçlı, yani refah, gelişme ve barış için kullanılabilmektedir. Bu durumda da başlıktaki stratejik sıfatı ticari işlere yönelik yüksek yönetsel niteliği olan şey anlamındaki bağlamla kullanılmaktadır. Böyle bir açıklama uranyumun kırmızı karakterine karşılık toryumun nükleer yakıt olarak bu niteliğine atfedilen “yeşil” karakteri belirginleştirmek için gerekliydi.
Bu girişten sonra toryumun enerji kaynağı olarak faydasını veriler temelinde öteki kaynaklar ile karşılaştırmalı olarak sunmak istiyorum.
Bu veriler, ABD’li nükleer araştırmacı R. Hargraves’in elektrik üretimindeki fiili ortalamaların temel alındığı, bu nedenle de sektörü temsil eder niteliği haiz olan bir çalışmasındaki maliyet değerlerleridir.
Hargraves doğal gaz, kömür, biyo kütle, rüzgâr ve güneş kaynaklı olarak üretilen elektrik enerjisinin kilowattsaat başına cent olarak maliyetini sırasıyla 4,8, 5,6, 9,7, 18,4 ve 23,5 olarak vermektedir.
Oysa aynı araştırmacıya göre toryum kaynaklı elektrik enerjisinin maliyeti 3,0 ¢/kWh’tir. Yani toryum kömüre göre yüzde 40’a yakın bir oranda daha ucuz bir elektrik üretimine el vermektedir.
İnsan bu karşılaştırmayı görünce gayri ihtiyari olarak dünyadaki rezervlerin % 11 veya 14’üne sahip olduğumuz ifade edilen toryum konusunda ne yapmakta olduğumuz sorusunu akla getiriyor.
Ayrıca da hemen gene birilerinin kuyruğuna yapışmış olup olmadığımız konusu da akla gelmiyor değil. Kendi göbek bağımızı ne zaman kesebileceğimiz sorusunu da ekliyoruz ardından sorgulamamıza.
Tüm bu sorular kapsamında yürüteceğimiz sorgulama ve irdelemelerle sürecek olan toryum enerjisi ile ilgili yazı dizisinin Blog’taki bu ikincisinde toryumun ticari boyutunun stratejik öneminin bir göstergesi olarak diğer kaynaklara göre üstünlüğünü göstermek istedim.
Şimdikinde maliyet boyutundan söz ettiğim, öncekindeyse dört yüz yıllık bir süre ile toplam enerji ihtiyacımızın tamamını karşılayabilecek olan potansiyelini vurguladığım yazılarımı toryum hakkında yeterli bir bilinçlenme oluşuncaya kadar sürdürmek istediğimi tekraren anımsatarak bu yazımı da bitiriyorum.
Mustafa Özcan
http://toryumendertopraklarplatformu.blogspot.com

6 Nisan 2013 Cumartesi

Toryum: Yeşil Çekirdek (Mustafa Özcan, 14.02.2013)


Toryum: Yeşil Çekirdek

Başlıkta doğaldır ki bitki tohumu olan çekirdekten değil de toryum elementinin özeğindeki nesneden söz ediyorum.  Ama ayrıca görüleceği gibi “yeşil” ile de, çekirdeksel güç için doğal girdi olarak kullanılan iki elementten “kırmızı” olan uranyum’u değil de onun karşıtı olarak “yeşil” diye nitelendirdiğim toryum’u kastediyorum.
Başka bir deyişle bu nitelemeleri, çekirdeksel gücün iki doğal ana kaynağı olan uranyum ve toryum elementlerinin çekirdeklerinin genellikle pek farkında olunmayan ama olağan üstü önemde olan kırmızı ve yeşil yakıştırmasına uyan karşıt özelliklerini vurgulamak için kullandım.
Refahın temel belirleyicisi olan enerji kaynakları gündemimiz olduğundan, konunun kilit önemi nedeni ile ilgililerince enformasyon aktarımında kullanılmakta olan terminolojinin ilkin genel anlamı ile asgarisinden anlaşılması gereklidir diye düşünüyorum. Bu nedenle, enerji kaynaklarının ihtiyaçlara uygunluğu yönünden sunduğu nitelikler itibarı ile araştırıcılarca yapılan sınıflanmalarda başvurulan tanımlamalara göz atmak yararlı olacaktır.  
Bu kapsamda yapılmış sınıflamalarda adlarında temiz, yenilenebilir, sürdürülebilir ve yeşil gibi nitelemeler kullanılan enerji kaynaklarından söz edildiği çoğu kimsenin malûmudur. Bu nitelemeler anlamları bakımından bir miktar örtüştüklerinde bazen kullanıcılar arasında tartışma da yaratabilmektedir. Ancak bununla birlikte genelde temizden, çevreyi kirletmeyen; yenilenebilirden, güneş ve dünya ısısı kaynaklı olan; sürdürebilirden, kaynak olarak insanlık için çağlar boyu bir yeterliliği olan ve yeşildense iklimle ilişkilerde uyumlu ve çevreyi kirletmeden sürdürülebilir olan anlaşılmaktadır.
Böylece ekosistemlerde çevre için olumlu mahiyet ile kaçınılmaz olarak bulunması gereken etmenlerden oluşan ekolojik değer ölçütlerini yukarıdaki tanımlamalardan çıkışla bir saç ayak üçlüsü şeklinde aşağıdaki gibi ifade etmek mümkündür:
·         İklimsel ısınmayı önleme için sera etkisiz olma,
·         Çevreyi kirletmemek için temiz özellikte olma ve
·         İhtiyaçların sürekli giderimi için sürdürebilir kaynak olma.

Ayrıca genellikle hepsini kapsayan durumu niteleyici bir gönderme olarak “yeşil” teriminin de alışkanlık yaratmış kullanılırlıkta olduğunu söyleyebiliriz.

Şimdi enerji kaynaklarının çevreye olan durumu bakımından konuyu bazı örneklerle kısaca irdelemeye çalışalım.
Fosil yakıtlardan kömür gibi katı haldeki kaynaklar üç ölçütü de ihlal ederken doğal gaz, temiz özellikte olmayı sağlayıp diğer ikisini, yani, sera etkisiz ve sürdürülebilir kaynak olmayı ihlal etmektedir.
Ama resmin bütününü görmek için, doğaldır ki, sözü edilen ekolojik ölçütlerin yanı sıra yaygınlık ve erişilebilirlik gibi coğrafi ile ekonomiklik ve güvenlik gibi diğer kategorik ölçütleri de dikkate alan değerlendirmelerin yapılması gerekmektedir.

Örnek vermek gerekirse, jeotermal ve hidrolik kaynaklar ekolojik ölçütlerle ekonomiklik ve güvenlik ölçütlerini yerine getirmekle birlikte yaygınlık ve erişilebilirlik kıstaslarından sınıfta kalmaktadır. Ayni şekilde yaygınlık ve erişilebilirlik yönü ile bakıldığında kutup bölgesinin bir kısmında veya kutup bölgesine yakın yerlerde rüzgârdan yararlanmak yaklaşık da olsa mümkün iken güneşten ticari enerji elde etmek kesin olarak imkânsızdır.
Öte yandan, bilinen doğal kaynakların kullanırlığını etkilemekte olan ölçütsel kategorilerden enerjetik gücün teknolojik olarak elde edilmesi sırasındaki teknik denetim faaliyeti anlamında olan güvenlik etmenini temsil eden ölçüt şimdiye dek insanoğluna yönelik ayrı bir “meydan okuma” olmuştur.
Güvenlik ile ilgili kategorik kıstas, Three Mile Island(1979), Çernobil (1986) ve Fukuşima (2011) gibi ikinci kuşak nükleer teknolojili reaktörlerde meydana gelmiş olan kazalarda ihlal edilmiş olup şimdilerde dördüncü kuşak reaktör tasarımı teknolojisi ile önlenmiş olduğu belirtilen “ergime” sorunu ve benzeri tehlike oluşturan acil durumların kontrolü ile sağlanmış gözükmektedir.  
Ayrıca bu yolla yakıt girdisi tümüyle yakılabildiğinden çevreye atık bırakma durumu da ortadan kalkacaktır. Ayrıca bu reaktörler, söz konusu bu iki olumluluğun yanında yıllardır birikmiş olan eski teknolojili reaktörlerin nükleer atıkları ile soğuk savaş sonrası nükleer bomba artıklarını da yakıt girdisi olarak kullanabilme becerilerinden dolayı üçüncü olumlu bir özelliğe de sahiptirler. Görüldüğü gibi IV. Kuşak nükleer teknolojiye sahip reaktörleri, enerji üretiminde çevreye olan olumsuz etkilerin neredeyse tümünü gidermiş olmalarından dolayı “yeşil” olarak nitelenmek mümkündür.
Öte yandan, 50 yıllık araştırma-geliştirme çalışmaları sonucunda en son ortaya çıkan bir yenilik ise ilkin hadron kaynağı olarak kullanılan “Hızlandırılmış Sürümlü Sistem”lerdir. Kullanılması halinde reaktörleri kritik altı çalıştıran bu düzeneğin V. kuşak teknolojide ergime olasılığını tamamen ortadan kaldıracak olması olağan üstü önemde bir sıçramadır. 
Ancak bir eksik var!
Bu son kuşak reaktörlerde yakıt girdisi olarak uranyum kullanılırsa, istendiğinde nükleer silah için gerekli olan plütonyum da çıktı olarak elde edilebilmektedir. Durum bu olunca uluslararası sivil denetim kurumları “barışı tehdit” edici bir mahiyetin var olduğunu kabul etmektedir. Bu durumda da barışa yönelik güvenlik kıstasının ihlalinden söz edilmesi gayet normaldir.
Ama girdi olarak uranyum yerine toryumun kullanımı durumunda nükleer silah yapımı için gereken plütonyumun elde edilmesi bir bakıma olanaksızlaştığından barışa yönelik güvenlik ölçütünün de sağlanmış olduğu nedeniyledir ki uranyuma kırmızı, toryuma yeşil çekirdek denmesi yerinde bir adlandırma olarak karşımıza çıkmaktadır.
İşte geleceğin çekirdeksel yeşil yakıtı toryumun çevreyi ve insanı koruma bakımından yeri!...
Mustafa Özcan (14.02.2013)

http://toryumendertopraklarplatformu.blogspot.com