Canip SEVİNÇ
Mak.- End.Yük.Müh.- Ekonomist
OAP YET Grubu Başkanı
Türkiye’nin geleceğe
yönelik hedefi Cumhuriyetin
100. yılında dünyada ekonomisi en
güçlü 10 ülke içinde yerini almaktır. Bu
hedefe ulaşmanın tek yolu da sistem içindeki kurumların görevini en iyi şekilde
yerine getirmekten geçmektedir.
Bu amaca ulaşmak için
Türkiye’nin ihracatını 500 milyar dolarların üzerine çıkartılması
gerekmektedir. Bunun içinde ülkede önce yüksek teknolojik ürünlerin üretilmesi,
ihracatın temellerinin bu teknolojik ürünlerin üzerine oturtulması zorunlu
görülmektedir.
2017 yılı World Bank verilerine göre yüksek teknoloji ürünlerinin ihracattaki payı toplam ihracat
içinde % 3-3.5 seviyelerindedir.
Ülkenin “orta gelir” seviyelerinden çıkabilmek için kişi başına GSMH’nın 25.000 $’ın üzerine
yükselmesi gerekmektedir. Temmuz 2019 itibarı ile kişi başına düşen GSYH 9.127
$ olmuştur. AR-GE’ye ayrılan payı enaz % 3 seviyesine çıkarmalıyız.
Dünyada sadece 11
ülkenin yüksek teknolojili ürün ihracatı; dünyadaki toplam yüksek teknolojili ürün
ihracatının yaklaşık %78’ini oluşturmaktadır. Bu ülkeler arasında Çin 496
milyar $ ile 1. sırada yer alırken, Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD)
sırasıyla 190 ve 153 milyar $ ile onu takip etmektedir.
Bu sıralama içinde diğer
ülkeler Singapur, Kore, Fransa, Japonya, İngiltere, Malezya, İsviçre ve Hollanda olup Türkiye 2.2 milyar $ ile 37. sırada yer almaktadır (Knoema, 2018).
2010 yılı itibarı ile
yapılan değerlendirmede dünyada
ülkelerin AR-GE ve innovasyon üstünlüğü sağlamadan ileri teknoloji ürünü üretebilmeyi başarabilmeleri mümkün görülmemektedir.
2003 yılında ülkemizde
konuşulmaya başlayan ve 2007 sonrası BTYK (Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu) kararları
ile programa alınan ve desteklenen ileri teknolojiler arasında yer alan “GeV Enerjili Proton Hızlandırıcı“
kurulması bu alanda atılmış önemli bir adımdı. Ayrıca söz konusu hızlandırıcı aracılığı ile Türkiye’deki toryum rezervlerinin de hızlandırıcı sistemlerde kullanılması,
yeni nesil nükleer enerjiye dönüştürülmesi üzerinde de çalışmalar yürütülmesi
planlanmıştı.
Diğer taraftan TAC “Türk
Hızlandırıcı Kompleksi”, “Toryum Mükemmeliyet Merkezi” kurulması hepsi ileri teknoloji hamleleri de söz konusu BTYK kararları kapsamında alınmıştı.
Bu görevlerin yerine
getirmesi görevi de TAEK’e
verilmişti. Bu çalışmaların 2007-2015 arasında
tamamlanması planlanmıştı. Ancak TAEK bu konuda hiç bir şey yapmamıştır. Yapamamıştır.
2013 sonrası ETKB’da ülkemiz Toryum
rezervlerinden enerji üretilmesi ile ilgili çalışmaların aksaması konusu gündeme getirilmiştir. Bu konu üzerinde bir seri
toplantı ve çalıştaylar yapılmış, ancak bu çalışmalara TAEK
kayıtsız kalmıştır . Bu nedenledir ki bir
sonuca varılamamıştır. Bu gelişmeler sonrası 2015 yılında ETKB’ğı,Toryum Strateji Koordinatörü , TOBB İstanbul Kimya
Meclisi ile yapılan Toryum Konulu özel bir toplantıda ülkemiz özel sektörünü bu konuda
yatırım yapmaya ikna ve davet etmeye çalışmıştır.
2016 yılında ise kamu
kurumu olarak TÜBİTAK’ın destek ve katkısı
ile özel sektörümüzden FİGES AŞ ,AB’nin Beşçika’da yürütülen ortak toryum yakıtlı yeni nesil ergimiş tuz
nükleer reaktörü projesi olan SAMOFAR projesinde proje bazında iş ortağı olarak yer almış, 2019 yılına kadar bu projede yer almıştır.Proje 2019 ‘dan itibaren SAMOSAFER ismli ile Fransa
ve Belçika’nın milli projesi olarak devam etmektedir.
2019’da Türkiye, Ocak-2002’de
ABD’’de kurulan “Uluslararası Nükleer
Enerji İşbirliği Forumu”na veya GİF IV’a
(Genaration İnternational Forum IV)’a, 19
yıl aradan sonra ilk kez TÜBİTAK
aracılığı ile üye olmak için müracaat etmiştir. TAEK’in bu konuda müracaatı
olmamıştır.Bunun üzerine bir GIF IV Heyeti Türkiye’de 2019’da incelemeler yapmış ve Nisan 2020’de TÜBİTAK ,
GİF IV’e resmen üyelik sürecini
başlatacak bir yol haritasını hazırlayarak “Bilim
Teknoloji ve İnnovasyon Kuruluna” sunmuştur. Buradan sonra GİF IV’e üyelik
müracaatı yapılacaktır. Bu müracaattan olumlu bir sonuç alınacağı düşünülmektedir.
Ülkemizde toryuma dayalı yeni nesil ergimiş tuz reaktörü kurulmasına yönelik hazırlanmış bu yol
haritasına itiraz edilmesi söz konusu değildir.Bu memnuniyetle karşılanmış bir
gelişmedir. Ancak GIF IV’e gönderilecek olan
yol haritası yalnız Yeni Nesil Ergimiş
Tuz Reaktörü ile ilgilidir.
Ayrıca birde
Hızlandırıcı Sürümlü Sistemleri de esas alan yeni ve ikinci bir yol
haritasına daha ihtiyaç vardır.
20 Kasım 2007 tarihli
BTYK toplantısında görüşülerek kabul edilen 2007/102 No’lu “Ulusal Nükleer
Teknoloji Geliştirme Programı (2007-2015)” başlıklı kararın gereği o
tarihte “Toryum Mükemmeliyet Merkezi”
ve “GeV Enerjili Proton Hızlandırıcısı” kurulması
kararlaştırılmıştır. BTYK kararlarının
öngördüğü bu çalışmalar TAEK
tarafından planlandığı gibi yürütülememiş
ve sonuçlandırılamamış olduğunu yukarıda
ifade etmiştim.
Türkiye’nin GİF IV’a sunacağı yeni yol haritası ve 4. Nesil nükleer
reaktörlerden yalnızca “Ergimiş Tuz Toryum Hızlı Reaktör” projesinin gerçekleşmesi
bakımından hazırlanmış bir yol haritasıdır.
Oysaki hazırlanan yol haritasının ; 2007/102 tarih ve sayılı BTYK kararının
esasen özünde söz konusu edilen
ilk konu olarak “Toryum
Mükemmeliyet Merkezinin” gerçekleştirilmesi ve 2007 yılındaki bu kararlarımızı çöpe atmıyorsak bu kararların özünde; ADS sistemleri üzerinde çalışan örneğin Belçika’daki MYRRHA
gibi kuruluşlarla da bir ilişki içerisinde olunarak “hızlandırıcıya dayalı
nükleer enerji üretilmesi” için
ülkemizde bir “GeV Enerjili Proton
Hızlandırıcısı” kurulması projemizi de
kapsaması gerekirdi.
MYRRHA Bir Avrupa Birliği (AB) Projesidir. Avrupa Birliği'nde yürütülen
ADS(.Accelerator Driven System) çalışmalarının ana eksenini MYRRHA (Multi purpose Hybrid Research Reactor for High-tech
Applications) projesi oluşturmaktadır. Bu proje Horizon 2020 kapsamında da
devam etmektedir. Projede Almanya, Belçika, Fransa, İspanya, İtalya ve Portekiz
yer almaktadır. Japonya ve diğer ülkelerin projeye katılması söz
konusudur."Bu projeye Türkiyede katılmak isterse katılabilir.TAEK bu
konuya gerekli ilgi ve desteği vermemiştir.
Yani yeni nesil nükleer enerji üzerinde
iki taraflı çalışmak gereklidir.
Çünkü parçacık fizikçisi Prof.Dr.Saleh SULTANSOY’a göre hızlandırıcı
sürümlü sistemler Silikon Vadisi’nin temellerinden biri Stanford
Üniversitesi’nin doğrusal hızlandırıcısıdır. Birçok yeni bilgi ve teknoloji
hızlandırıcılar sayesinde elde edilmektedir. Örneğin GENOM projesinin %95’i
hızlandırıcılar vasıtasıyla yürütülmüş. Hızlandırıcı teknolojisine sahip
olmadan mikro-elektronik ve nanoteknoloji
gibi alanlarda da ilerlemek mümkün görülmemektedir. Hızlandırıcılar gelişmiş ülkelerinin Ar-Ge
altyapılarının en önemli parçalarından biridir. Bilim dünyası dikkatini CERN
üzerinde yoğunlaştırmıştır. Bütün ileri endüstri ülkelerinde CERN benzeri
hızlandırıcı merkezleri kurulmuştur. CERN hızlandırıcı, algıç ve bilişim
teknolojilerinde en ileri birikime sahiptir. Bu merkez tarım, tıp ve gıda
teknolojisinden, eczacılığa, uzay çalışmalarına, yeni malzemeler
üretilmesine kadar bir çok alanda ileri
teknoloji için çözümler üreten çok büyük katma değerli bir mühendislik merkezidir.
Bilim insanları bugün
dünyadaki gelişmekte olan en ön sıradaki 10 ileri ve uç ürün teknolojinin
gelişebilmesinde hızlandırıcı teknolojilerin anahtar konumunda olduğunu ifade
etmektedirler. İlk 10 teknolojiden
9’nunun gelişmesi doğrudan hızlandırıcı
teknolojilerindeki gelişmelere bağlıdır. Parçacık hızlandırıcılar doğrudan veya
dolaylı 300’ün üzerinde kullanım alanı olan çok önemli ileri teknolojilerdir.
TÜBİTAK’ın Nisan 2020
tarihli “Yol Haritası”da ; ayrıca birde hızlandırıcı sürümlü sistemlere ilişkin bir yol haritasının bulunması beklenirdi. Bu yapılmamıştır.Sadece GİF IV’e sunulacak Ergimiş Tuz Reaktörüne ilişkin bir yol haritası hazırlanmıştır.Bu büyük eksiklik olduğu gibi bugüne kadar bir şekilde gerçekleştirilememiş
olan 2007/102 sayılı BTYK kararının da
bir kez daha göz ardı edilip unutturulması anlamına gelmektedir.
Diğer taraftan açıkça
ifade etmek gerekir ki GİF IV’e üye olan veya olmayan bir çok ülkede hızlandırıcı
sürümlü sistemler üzerinde de yoğun
çalışmalar yürütülmektedir.
Hızlandırıcı Sürümlü
Sistemlere dayalı olarak Türkiye 2003
yılında planlayıp 2007 yılında karar almasına ve hiçbir adım atmamasına rağmen Rusya
Cumhurbaşkanı Putin’in talimatı ile
2014 yılında Hızlandırıcı Teknolojilerine dayalı olarak nükleer reaktör üretmeye
karar veren Rusya ülkemizin 11 yıl geriden gelerek ülkemize konvansiyonel 3+ anahtar teslimi NES kurmaktadır.
Buna karşı da Rusya kendi ülkesi için Toritsk Akseleratörü adı ile bir
doğrusal hızlandırıcıya sahip nükleer
reaktör üzerinde çalışmaktadır.
Belçika’daki MYRRHA, dünyadaki bir parçacık
hızlandırıcı tarafından çalıştırılan bir nükleer reaktörün ilk prototipidir.
2013 yılında ETKB adına Cenevre’de gerçekleştirilen ThEC13
Konferansına katılan heyete Türkiye
olarak bu projeye katılımı önerilmiş,
ancak bu öneri TAEK tarafından bir
gerekçe gösterilmeden uygun görülmemiştir.
2012 yılında ABD’de
DOE’nin Genel Sekreterine verilen Brifing’te, “Dünyada hızlandırıcılar üzerinde
çalışan ülkeler ve bilim adamlarının isimleri sayılarak özgeçmişleri
verilmiştir. Brifing sonunda da Hızlandırıcıların Amerika’nın
geleceği olduğu ifade edilmiştir.
Endüstriyel Hızlandırıcı
teknolojileri, özellikle doğrusal ve
dairesel proton hızlandırıcıları hiçbir Ortadoğu ülkesinde ve az gelişmiş
ülkede mevcut değildir. Ankara'daki Sarayköy
Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi'nde kurulan Türkiye'nin ilk ve tek proton
hızlandırıcı tesisi ise tıbbi amaçlı radyo
farmakosit üretmek için BELÇİKA Firmasınca 2006 yılındaki sözleşme
ile anahtar teslimi kurulmuştur.
Bizim ülke olarak
Hızlandırıcı tesisi kurma kararları aldığımız 2007 yılında Ortadoğu’da Ürdün-Amman’da
Ülkemizinde kurucu üyesi olduğu ve Türkiye Atom Enerjisi
Kurumu tarafından temsil edildiği SESAME (Orta Doğu Sinkrotron Işığı Deneysel
Bilim ve Uygulamaları Uluslararası Merkezi)’de adında bir endüstriyel sinkroton hızlandırıcısı kurulmuştur. Bu tesis Mayıs
2007’de Almanya’dan sökülüp alınarak Ürdün’de kurulmuş bir synchrotron tipte elektron hızlandırıcısı olup Orta Doğunun CERN benzeri bir bilimsel
araştırma merkezidir.
İleri bilim
çalışmaları bir noktada bu tesisle Türkiye’yi atlayıp Orta Doğuya kaymıştır. Sökülmüş
bu tesisin Ürdün’de yenilenip kurulması sonrası devreye alınmasında 2002’den
2018’e kadar Sabancı Üniversitesinden yine Boğaziçi Üniversitesi mezunu Prof.Dr.Zehra SAYERS isimli Türk Akademisyende Bilimsel Danışma Komitesi Başkanı olarak görev
almış ve bu başarılı hizmeti nedeni ile ABD Bilimde İlerleme Derneği (AAAS) tarafından 2019 yılında kendisine
“Bilimde Diplomasi Ödülü'ne Ülkemizden layık görülen ilk bilim adamı” olmuştur.
Oysaki aynı başlangıç tarihi itibarı ile Ülkemiz için bir Hızlandırıcı Tesisi Kurulması
Projesi üzerinde Proje çalışması yapan Boğaziçi Üniversitesinden Prof.Dr.Engin ARIK’ın başını
çektiği 5 kişiden oluşan bir gurup bilim
insanı daha projenin başlangıç
safhasında 30 Kasım-2007’de Isparta’daki bir uçak kazasında hayatlarını yitirmiş ve ondan sonra da proje asla yürümemiş ve
gerçekleştirilememiştir.
UNESCO’nun desteği ile
Ürdün-AMMAN’da kurulan Tesisi ise
kuruluş yeri itibarı ile ağırlıklı olarak Ürdün’ün komşu ülkesi olan İsrail’li araştırmacılar tarafından ileri teknoloji araştırmalarında kullanmaktadırlar.
Türkiye kurucu üyeleri arasında olsa da SESAME ile
ülkesinde olabilecek bir üstünlüğü şimdide bir Ortadoğu
ülkesine kaptırmıştır.
Ülke olarak
bir proton hızlandırıcısına ve
hızlandırıcı teknolojilerine gereksinimimiz vardır.
Sonuç olarak, Ülkemizin
dünyanın 10 büyük ekonomisi içinde yer alabilmesi ve hedeflerimize
ulaşılabilmesi için ileri ve uç ileri teknolojilerde çalışmak, üretmek ve bu
alanda ihracatımızı geliştirmekle
mümkündür.
TÜBİTAK’ın ilgili
uzmanları toplayarak hızla yeni bir Hızlandırıcı Sistemlere Dayalı Nükleer
Reaktör Yol Haritası da hazırlaması ve
hazırlanan mevcut yol haritası ile birlikte, her iki ayrı tip nükleer
enerji üretim seçeneği üzerinde çalışma başlatacak yeni ve daha ileri bir yol
haritasını ortaya koyması ulusal
çıkarlarımız için son derece zorunlu ve gereklidir.