..

..
..

7 Şubat 2020 Cuma

ENERJİ SEKTÖRÜ, ATMOSFERİMİZİN YÜZDE ELLİSİNDEN FAZLASININ KARBONDİOKSİT İLE KİRLENMESİNE SEBEP OLUYOR



Fosil yakıtlar, global olarak primer enejinin %80’ini oluşturuyor (1,2). Fosil yakıtların yanması hava kirlenmesine sebep oluyor, takriben bugün 300 milyon çocuğun yaşadığı alanlardaki hava kirliliği, uluslararası müsaade edilebilen miktarın 6 katı fazla(2). Bu kirlenme halkın sağlığı için çok önemli sonuçlara sebep olduğu gibi çevre için de çok zararlıdır. Bu husustaki çok geniş rapor, Intergovernmental Panel on Climate Change (IPCC) tarafından yayınlanmıştır(3). Nükleer güç santrallarının bacasından karbondioksit atılmaz, su buharı atılır. Halen dünya elektrik enerjisi talebinin yaklaşık %64’ü termik, %19’u hidrolik, %17’si ise nükleer santrallerden sağlanmaktadır. Dünya Enerji Konseyi’nin raporlarına göre, mevcut enerji kaynakları en verimli ve en az kayıplarla kullanılsa bile 2020 yılına kadar (1990) yılına kıyasla en az %50 artacak. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde nüfus artışına paralel olarak enerji talebinde artış olacak. Örneğin Asya kıtasında enerji talebinin %150 oranında artacağı öngörülmektedir(4). Nükleer santraller, iklim değişikliğine, asit yağmurlarına ve ozon tabakasının incelmesine sebep olan gazların çevreye yayılmasına yol açmaz. Su kaynaklarına etkileri:  nükleer santrallerin işletilmesi, deniz, göl ve nehirleri kirletmemektedir. Termik santrallerde olduğu gibi suları asitlendirmesine neden olan kimyasal maddeler yoktur. Sistemden çıkan radyoaktivite seviyesi ise uluslararası standartlara göre belirlenen limitlerin %1’inden daha düşük seviyelerde sınırlandırılır. Arazi kullanımı: nükleer santraller arazi kullanımı yönünden hem termik hem hidrolik santrallerden hem de güneş ve rüzgar gibi enerji kaynaklarından daha üstündür. Nehirlere set çekilmesi, geniş arazilerin su altında kalma riski, tarihi eserlerin gömülmesi, biyolojik çeşitliliğin bozulması gibi sorunları yoktur. Ayrıca enerji talebinin en yoğun olduğu bölgelerde inşaa edilebilirler. 1000 MW gücünde bir santralin kurulabilmesi için gerekli arazi: Hidro-elektrikte 500-1000 km2, fosilde 1 km2-4 km2, nükleerde 1 km2-4 km2, biyo-kütlede 4000 km2-6000 km2, voto-voltaik 25 km2-60 km2, rüzgarda 50 km2-150 km2’dir.
2013 yılı itibariyle dünyada 6 milyar 800 milyon araba var. Senede 2 milyar ton karbondioksit havaya atılıyor. Bu da küresel ısınmada korkunç rol oynuyor. Yakın bir zamanda araba miktarı dünyada ikiye katlanacak, havaya atılan karbondioksit senede 6 milyar tonu bulacak. 2100 yılında insanlar nefes almada müthiş zorluk çekecekler. Bugün Amerika’da 310 milyon Amerikalı yaşamakta, solunum yolları tahrişi artıyor.
Bio-kütle yakarak elektrik elde edilmesi sırasında havaya kitle parçacıkları ve karbondioksit atılır. Buna rağmen bu teknik, düşük karbon üreten sistemler içine alınmıştır.
Çok kıymetli arkadaşım Prof.Dr. Şarman Gençay “Bilindiği üzere CO2 üretmeksizin enerji üretmenin ender yollarından biri elektrik enerjisini üreten nükleer santrallerden üretmektir. Ayrıca, üretim güneş ve rüzgar santrallarinde olduğu gibi kesintili değildir. Bu nedenle nükleer enerjinin geleceği iklim değişikliği ile yakından ilgilidir ve bu mücadelenin en önemli elemanıdır. Ayrıca imalatçı ülkelerin politikası alıcı ülkelerde enerji konusunda bağımlılık yaratacak yöne evrilmekte ve bu tutum genel bir politik bağımlılığa olanak sağlayan düzeye ulaşabilmektedir. Bu nedenle, satıcı ülke ve firmaların nükleer santral satışını arttırma gayretleri arasında siyasi etkenleri de aramak gerekir” diyor. Paris Anlaşması öncesi iklim değişikliğine karşı koymak için seçilen hedef  2100 yılında 2.7oc  artış sınırlaması ortaya koymuştu. Hedef  sonra 2oC’a hatta 1.5oC’a indirildi. Halen 500 g/kWhe değerine düşürülmesi gerekmektedir. İklim değişikliğine engel olmak için konulan CO2 salınım hedeflerini 2050’den sonra nükleer enerji olmaksızın tutturmaya imkan yoktur. (Ş.Gençay, The Future Nuclear Energy in a Carbon-constrained World, MIT Study, 2018). 2060 yılından sonra 1 g/kWhe CO2 salınım değeri için nükleer santral bulunmayan bir sistemin ortalama sistem üretim fiyatı en az %100 daha fazla ve kurulu gücün değeri ise beş kat daha fazla olabilecektir. (Almanya’nın kritik yılları olacağı anlaşılmaktadır.)
Nükleer reaktörler dünya elektrik enerjisinin %17’sini üretmeseydi acaba atmosferimize atılacak olan CO2 miktarı ne kadar olurdu? Yaklaşık 445 atom reaktörü 60 yıl boyunca havaya CO2 vermeyecekti, vermedi. Bunlar yerine kömür santralleri olsaydı milyarlarca ve milyarlarca ton CO2 bugün atmosferimizde ilaveten iklimimizi değiştiriyor olacaktı.
KAYNAKLAR
1.      Our World in Data “Global carbon dioxide emissions by sector” UN Food and Agricultural Organization (FAO), 2018.
2.      F. Perera, Pollution from fossile fuel combustion is the Leading Environmental Threat to Global Pediatric Health and Equity: Solutions Exists, Int.Journal of Environmental Research and Public Health, Vol.15, No.1 pp.1-16, 2018.
3.      IPCC Global Warning of 1.5 C, 2018.
4.      Gül Göktepe, Bilim ve Ütopya Ocak 2005 sayı 127, sayfa 54.

Doç.Dr.Çetin ERTEK
08.01.2020

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder