..

..
..

3 Ocak 2016 Pazar

Rusya krizi sürerken Akkuyu nükleer santralinin geleceği_Yüksel ATAKAN genişletilmiş yazısı


Akkuyu’da yapımına başlanan, her biri 1200 MegaWatt (MW) elekt- riksel gücünde 4 reaktörlü Nükleer Güç Santralının (NGS) Rusya tarafından ku- rulması ve 60 yıl işletilmesi amacıyla, Haziran 2010’da Rusya ile yapılan an- laşma, 21 Temmuz 2010’da TBMM’de onaylanarak yasalaştı (Ayrıntılar için bkz.1, 2). Anlaşma, Rusya Federasyonu’nca 24 Kasım 2010’da onaylandıktan sonra, Rus tarafı reaktörleri kurmak ve ileride devreden çıkarmak (sökmek) için Akku- yu Nükleer Güç Elektrik Üretim A.Ş.’ni (APC) kurdu.

Bu arada, genişletilmiş ÇED raporu ya- yımlanmış ve liman inşaatına başlanmış olmakla birlikte santralin temeli, aradan geçen 5 yıla rağmen atılamamıştır.

Akkuyu nükleer santralinin yapım ve işletme giderlerini anlaşmaya göre (‘yap, işlet ve bize elektrik sat’ modeli) tümüyle Rus şirketi üstlenecek ve ile- ride santralin sahibi olacaktır, santral Türkiye’ye devredilmeyecektir. Bu ne- denle hükümet, Akkuyu Nükleer Güç Santalı’yla (NGS) ilgili olarak bütçesinde herhangi bir para ayırmamıştır. Medya- da yer alan haberlere göre Rus şirketi, bugüne kadar Akkuyu NGS’yla ilgili ola- rak 3 milyar dolar harcamıştır.

Enerji Magazin’in internetteki 4 Ara- lık 2015 günkü sayfasında, “Rusya Eko- nomi ve Gelişim Bakanı Aleksey Ulyu- kaev, Türk Akımı ve Akkuyu gibi büyük yatırım projelerinin Rus hükümetinin kararıyla dondurulmayacağını, bu pro- jelerin geleceğinin şirketlere bağlı ol- duğunu bildirdi” cümlesi yer alıyor.

“Şirketlere bağlı olması” söylemin- den ne sonuçlar çıkabilir, biraz irdele- yelim:

Türkiye, Akkuyu’da yapılacak 4 reaktörden ilk ikisinde üretilecek elektriğin % 70’ni, diğer iki reaktörde üretilecek elektriğin % 30’nu satın alma garanti- sini Rus şirketine vermiştir (12,35 ABD dolar-sent/kWh fiyatından). Arta kalan miktarı, Rus şirketi serbest piyasaya satabilecektir. İleride serbest piyasa, arta kalan elektriği sürekli olarak satın almadığında, Rus şirketi fazla elektriği Suriye ve Irak gibi komşu ülkelere ener- ji hatları döşeyerek satmayı tasarlamış olmalıdır. Yoksa maliyeti çok yüksek 4 reaktörlü bir nükleer santralin yapımı- nı, Türkiye 4 reaktörde üretilecek top- lam elektrik miktarını satın almak için bir garanti vermediğinden üstlenmezdi sanırız.

2010 yılında Suriye ve Irak’ta bu- günkü kaos durumu bulunmuyordu. Rusya’yla olan kriz yakın gelecekte at- latılsa bile, güneydeki enerji nakil hat- larına, trafolara yönelik sabotaj tehli- kesi nedeniyle, santrallarda üretilen artakalan elektriğin iletilemeyeceği, satılamayacağı olasılığı düşünüldüğün- de, Rusya’nın, Akkuyu’da 4 reaktörden belki son ikisini yapmama, hatta Akku- yu projesini tümüyle durdurma girişim- lerinde bulunabileceği de göz önüne alınmalıdır.

Kriz sürerse, Rusya’nın önce sant- ralin yapımını yavaşlatarak daha fazla para harcamayacağı (örneğin 2016’da santralin temelinin atılmayacağı) dü- şünülebilir. Kriz süresi uzadıkça Akkuyu nükleer santralinin yapımı da uzayaca- ğından, giderler de gitgide artacaktır. İleride santral yapılıp öngörüldüğü gibi devreye sokulamazsa, hatta yapımı çeşitli gerekçelerle (örneğin yargı yo- luyla) engellenirse, Rusya’nın ilerideki büyük kayıplarının yanında bugüne ka- dar harcadığı 3 milyar dolar çok az ka- lacağından, Rusya, bugünkü kaybı göze alabilir ve santral yapımını durdurma yoluna gidebilir (zararın neresinden dönülse kârdır mantığıyla). Bunun ilk işaretini, son günlerde medyada yer alan, Akkuyu için yetiştirilen Türk öğ- rencilerinin yaka paça Rusya’dan atıldığı haberi veriyor.

Unutmamak gerekir ki bir nükleer santral, bir otomobil fabrikası gibi işleti- lemiyor. Nükleer santralin ileride sorun- suz işletilmesi, ancak iki ülkenin dost- luğuyla, nükleer santrali işletecek per- sonelin Rusya’da eğitilmesiyle, ‘on the job training’ ile deneyim kazanmasıyla, Rusya’dan gerektiğinde ilgili uzmanların çabucak getirilebilmesiyle, nükleer yakı- tın ve radyoaktif atıkların güvenli olarak taşınması ve depolanmasıyla ve ortaya çıkabilecek çok çeşitli sorunlara birlikte, karşılıklı anlayış içinde çözümlerin aran- masıyla sürebilir. Kısaca, “yap, işlet ve bize elektrik sat modeli” ancak iki ülke dost olduğu sürece uygulanabilir. Yoksa ağır aksak, engellemelerle, kesintilerle ilerler ki, bunun iki tarafa da bir yararı olmayacağı açık.



Akkuyu nükleer santral anlaşması bozulursa ne olur?


İşin hukuki yanını, anlaşmayı ince- leyecek hukukçular açıklayabilirler. Biz işin tekniğine bakarsak, hükümet ya bütçeden para ayırıp başka bir şirkete modern bir nükleer santralı Akkuyu’da yaptırtabilir ya da yine aynı ‘yap işlet modeline’ göre bulunabilirse başka bir şirket devreye girebilir. Ancak sanırız bu ikincisine, büyük zarar etme riski nedeniyle teklif verebilecek şirket bu- labilmek kolay olmayacaktır. 2010 ön- cesi, Batılı şirketler yap işlet modelinde büyük zarar etme riski gördüklerinden tekliflerini geri çekmişler, sadece Rusya ile anlaşma yapılabilmişti.




Rus şirketi, Akkuyu NGS işletildiğinde çok kâr edeceği için mi, santral yapımından vazgeçemeyecek?



Bugüne kadar Batılı şirketlerin kur- dukları NGS’lardan elde edilen dene- yimlerin ortaya çıkardığı şu sonucu önceden açıklamak yararlı olabilir: Bir nükleer santralin yapım süresi ve mal oluş fiyatı ancak bittiği ve elektrik üre- timine başladığı zaman belli olur, önce- den gerçekçi olarak hesaplanamaz.

Akkuyu’daki 4 nükleer reaktörlü sant- ral ileride işletildiğinde, ilk 15 yılda, Rus şirketinin elektrik satımından 70 milyar dolar gelir elde edeceği ve bu kârlı işten kolayca vazgeçemeyeceği söyleniyor. (3) “70 milyar dolar gelir elde etme” yanlış olarak “büyük kâr” şeklinde sunulup al- gılandığından durumu açıklayalım:

Önce şunu belirtelim: 70 milyar do- lar hesaplanırken, elektrik üretiminde, santralin veriminin (ya da kapasite kul- lanım oranının) % 90 olacağı öngörül- müş olmalıdır. Yani 4 reaktörün sadece

% 10’luk fireyle 15 yıl boyunca her an şebekeye elektrik vereceği varsayılıyor ki bu yaklaşım hiç gerçekçi değildir. He- saplama, 15 yıl için 4 reaktörün toplam 4800 MW ve % 75 verimle çalışabileceği varsayılarak üretilecek elektriğin 0,1235 usd/kWh fiyatından satımı için yapılırsa, daha doğru “ortalama bir değer” bulunabilir ama bunun bile iyi bir yaklaşım olduğu söylenemez ve bu coğrafyadaki koşullarda % 75 verimin de çok altında kalınacağını öngörmek daha gerçekçi olur:

4 x 1200 MW x 15 yıl x 8760 saat/yıl x 0,75 verim x 0,1235 usd/kWh x 1000kW/ MW = 58,420 milyar usd. Bu nedenle elektrik satılarak, 15 yılda bu gelire ula- şılması bile gerçekçi değildir. (*)

Akkuyu’daki ilk reaktörün temeli 5 yılda atılamadığına göre, bunun, yapım süresi sonunda elektrik üretebilmesi için, daha 5-10 yıl geçeceği öngörülme- lidir, o da kriz yakında atlatılır, her şey normal yürür ve yargı yoluyla vb. engel- lemeler olmaz ise. Bu çeşit ertelemeler ileride diğer 3 reaktör için de olabilir. Reaktörlerin 10 yılı geçebilecek uzun yapım süreleri boyunca, şirketin, banka- lardan her yıl ortalama 1-2 milyar dolar kredi alacağı, buna her yıl eklenen yeni kredilerle, biriken faizlerle borç yükü- nün ve geri ödeme taksitlerinin gitgide artacağı öngörülmelidir.


Yukarıdaki hesaplamayla ileride biri- keceği kestirilen 58 milyar dolarlık gelire karşın, giderlerin ne olacağına bakmak ve bunları toplam gelirden düşerek şir- ketin kâr mı zarar mı edeceğini kabaca kestirmek, durumu bir miktar açıklığa kavuşturabilir.

Nükleer santralin -normal çalışma durumundaki- giderler için, örnekleri sıralarsak:

Bankalara ödenecek taksitler, nükleer yakıta (uranyum) ve taşınmasına ödene- cek paralar, sigortalar, az, orta ve yüksek radyoaktiviteli katı ve sıvı atıkların önce bir miktar radyoaktivitelerinin azaltılma- sıyla/giderilmesiyle ilgili çalışmalar, daha sonra radyoaktif atıkların gruplandırıla- rak varillerde toplanması, taşınması ve depolanmasıyla ilgili giderler, kullanılmış yakıt elemanlarının Rusya’ya taşınma- sı sırasındaki önlemlerle ilgili giderler, her yıl santralda yapılması zorunlu olan bakım, onarım giderleri, santralin işletil- mesiyle ilgili personel, araç, gereç ve di- ğer çok çeşitli giderler, vergiler ve ileride santralin sökümü için ayrılması zorunlu olacak paranın biriktirilmesi. Önceden tam olarak hesaplanamayan 15 yılda oluşacak yukarıdaki giderlerin toplamı,

58 milyar dolar olarak varsayılan ileri- deki toplam gelirden düşüldüğünde ise, şirketin kâr değil zarar etme olasılığı hiç de az değildir.

Kaldı ki tüm bu giderler, santralin normal çalışmasıyla ilgilidir. Büyük bir kaza durumunda ise ortaya çıkacak gi- derlerin devasa büyüklüğünü kestirebil- mek olası değildir.

Batılı şirketler büyük risk içeren bu durumu gördüklerinden, “yap işlet ve bize elektrik sat” modelini kabul et- mediler ve Akkuyu için tekliflerini geri çektiler.

Bu nedenlerle sonuç olarak, Rus şir- keti, ileride oluşacak tüm bu giderlerin, kriz ve güneydeki kaos ya da belirsizlik ortamında artacağını hesaplayarak, bu- günkü krizden yararlanıp, Akkuyu proje- sinden çekilme yollarını arayabilir.



Hükümet bütçeden para ayırıp Akkuyu santralini kurdurabilir mi?

Hükümetin bütçeden para ayırarak Akkuyu’da modern bir nükleer santrali başka bir şirkete yaptırabilme yolu ise bütçeyi alt üst edeceğinden eskiden Ecevit döneminde olduğu gibi, hüküme- tin Akkuyu’dan vazgeçmesiyle sonuçlanabilir. 4 reaktörlü modern bir nükleer santral için 20-30 milyar dolar, zamanla gelişecek teknolojilerin eklenen yaptı- rımlarıyla (Finlandiya örneğinde olduğu gibi, 2), az bile gelebilir. Kaldı ki, 4 re- aktörlü bir santraldan sağlanabilecek elektrik, Türkiye’nin toplam elektrik gereksiniminin % 10’nu bile karşılaya- mıyor. Çok daha fazla sayıda santral ya- pılması için ise ya hükümetin bütçede 10 yıl boyunca toplam 100-200 milyar dolar ayırması ya da bu yatırımı yapacak şirketler bulması gerekiyor ki bunun da hiç kolay olmadığını geçmiş deneyimler (tek bir reaktör ısmarlanması durumun- da bile) gösteriyor.


Sinop nükleer santral projesi de etkilenir mi?

Öte yandan, Rusya krizi ve güneyi- mizdeki kaos devam ettiği sürece ‘yap, işlet modeliyle’ Mitsubishi ve Areva’nın Sinop’ta birlikte % 51 ve bir Türk şirke- tinin (EÜAŞ) de % 49 hisseyle yapmayı planladıkları 4 reaktörlü nükleer santral için de bu şirketlerin yatırım yapmaya istekli olmayacakları ya da projeyi epey erteleyecekleri kestirilebilir. Sinop NGS anlaşması için bkz. (4)


Yenilenebilir enerjilerde durum ve sonuç

Nükleer santraller öngörüldüğü gibi kurulamazsa ve hatta kurulsalar bile, yenilenebilir enerjilerle elektrik üreti- mine hız verilmesinin -enerji üretim yel- pazesindeki bir boşluğu dolduracağın- dan- yerinde olacağı açıktır. Ancak, gü- neş ve rüzgâr enerjileri yakın gelecekte çok artırılsa bile (bugün toplam elektrik üretiminin % 3’ünden de daha az), bun- lardan sağlanacak elektrik miktarının, doğal gaz ve kömürlü santrallerin üret- tikleri elektrik miktarına ulaşmaları, ne yazık ki, beklenemez. Örneğin 500 MWe

’lık bir kömür santralından alınan elekt-

riği karşılayabilmek için kabaca 100 adetten fazla rüzgâr santralı gerekiyor ve bunların yıllık verimi ( kapasite kulla- nım oranı) % 20’nin altında (Almanya’da ortalama olarak % 16), kömürlüler % 60, nükleer santraller % 75 verimlilikte). Ay- rıca yenilenebilir enerji santralleri için elektrik şebekesinin de yenilenmesi ge- rekiyor (Ayrıntılı açıklamalar için bkz 2,

5). Güneşin geceleri ve rüzgârın da her zaman bulunmaması, elektrik enerjisi- nin büyük miktarda depolanamaması nedenleriyle, güneş ve rüzgâr enerjileri, taban enerji gereksinimini karşılamada yetersiz kalacaklarından (fabrikaların çalışması, kentlerin geceleri aydınla- tılması gibi her an gereken elektriğin sağlanması gerektiğinden) yine kömüre ya da başka ülkelerden sağlanabilecek doğal gaza dönülecektir. Bu ise bilindiği gibi artan CO2 sorunu ve küresel ısınma gerekçesiyle frenlenecektir.

Gelecekte, sadece kendi nüfusumuz ve iç pazar için değil, dış satım malları- nın artımı istenen üretimi için de daha fazla elektrik gerekecektir. Artan ve git- gide konforlu (ve savurgan!) yaşayan nüfus için de gerekecek elektriğin nasıl sağlanacağına seçenekler ortaya konularak, karar verilmesi ve bir an önce işe başlanılması gereği açıktır. (2, 5)



(*) Almanya’daki gibi normal koşul- larda çalışan bir nükleer santralde bile, bakım, onarım çalışmaları, bazı arıza- lar ve yenilenebilir kaynaklı elektriğin şebekeye öncelikle beslenmesi zorun- luluğu nedeniyle, nükleer santrallerin zaman zaman durdurulması (by pass’a alınması) sonucu, bir nükleer santral yıl- da ortalama olarak ancak % 75 verim- le çalışabiliyor. Rusya krizinin ne kadar süreceğiyle ilgili belirsizlik ve çevre ül- kelerdeki kaos nedenleriyle, ileride bu % 75 verimin üst sınır olarak görülmesi gerçekçi bir yaklaşım olur ve bu neden- le elektrik satımından elde edilecek 58 milyar dolarlık gelir kestiriminin de üst sınır olarak görülmesi yanlış olmaz.


DİPNOTLAR

1) Akkuyu anlaşması: http://www.resmigazete.gov.tr/

eskiler/2010/10/20101006-6.htm

2) Akkuyu projesiyle ilgili daha önceki ayrıntılı yazılarımız için bkz: Radyasyon ve Sağlığımız kitabı, Y. Atakan, Nobel Yayınları,

2014 http://nobelyayin.com/detay.asp?u=4025

3) Örneğin: CNN Türk Herşey programında Kasım 2015 sonunda yapılan açıklamalar.

4) Sinop anlaşmasıyla ilgili kanun, Resmi Gazete, 14.12.2014

5) Güneş, rüzgâr, nükleer ve kömürden enerji / Elektrik üre- timinde gerçek sorunlar, Y. Atakan, Bilim ve Gelecek, Ekim

2011.







Büyükçekmece Temsilciliğimiz aylık seminerlerine başladı



14 Eylül ayından bu yana etkinliklerini sürdüren Bilim ve Gelecek Büyükçekmece Tem- silciliği, yaz dönemi ve yinelenen genel seçimler nedeniyle ertele- diği bilim seminerlerine yeniden başladı. 12 Aralık 2015 Cumartesi günü yapılan yılın ilk seminerinin konusu “Bilim ve Siyaset”, semi- ner konuşmacısı Sayın Alev Coş kun idi.


Uzun yıllar Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’de yöneticilik, mil- letvekilliği, turizm bakanlığı ya- pan, siyasetçi kimliği yanında Türkiye’de ve ABD’de üniversite- lerde öğretim görevlisi olarak çalı- şan Alev Coşkun, biliminsanı kim- liğiyle de toplum hayatına katkılar yapan saygın bir kişilik. Ayrıca uzun yıllardır tarih çalışmalarıyla da dikkat çekiyor.

Büyükçekmece Temsilcimiz Eğitimci-Yazar Ahmet Doğan top- lantıyı açarken “Aylık bilim toplan- tılarına devam edileceğini, bilim- sel etkinliklerin yanı sıra kolektif çalışmaya da önem verdiklerini” vurguladı.

Seminer Alev Coşkun’un su- numunun ardından katılımcıların soruları ve katkıları ile devam etti. Katılımın oldukça yüksek olduğu seminerin ardından birlikte yeni- len yemekle etkinlik tamamlandı.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder