..

..
..

6 Nisan 2013 Cumartesi

Toryum: Yeşil Çekirdek (Mustafa Özcan, 14.02.2013)


Toryum: Yeşil Çekirdek

Başlıkta doğaldır ki bitki tohumu olan çekirdekten değil de toryum elementinin özeğindeki nesneden söz ediyorum.  Ama ayrıca görüleceği gibi “yeşil” ile de, çekirdeksel güç için doğal girdi olarak kullanılan iki elementten “kırmızı” olan uranyum’u değil de onun karşıtı olarak “yeşil” diye nitelendirdiğim toryum’u kastediyorum.
Başka bir deyişle bu nitelemeleri, çekirdeksel gücün iki doğal ana kaynağı olan uranyum ve toryum elementlerinin çekirdeklerinin genellikle pek farkında olunmayan ama olağan üstü önemde olan kırmızı ve yeşil yakıştırmasına uyan karşıt özelliklerini vurgulamak için kullandım.
Refahın temel belirleyicisi olan enerji kaynakları gündemimiz olduğundan, konunun kilit önemi nedeni ile ilgililerince enformasyon aktarımında kullanılmakta olan terminolojinin ilkin genel anlamı ile asgarisinden anlaşılması gereklidir diye düşünüyorum. Bu nedenle, enerji kaynaklarının ihtiyaçlara uygunluğu yönünden sunduğu nitelikler itibarı ile araştırıcılarca yapılan sınıflanmalarda başvurulan tanımlamalara göz atmak yararlı olacaktır.  
Bu kapsamda yapılmış sınıflamalarda adlarında temiz, yenilenebilir, sürdürülebilir ve yeşil gibi nitelemeler kullanılan enerji kaynaklarından söz edildiği çoğu kimsenin malûmudur. Bu nitelemeler anlamları bakımından bir miktar örtüştüklerinde bazen kullanıcılar arasında tartışma da yaratabilmektedir. Ancak bununla birlikte genelde temizden, çevreyi kirletmeyen; yenilenebilirden, güneş ve dünya ısısı kaynaklı olan; sürdürebilirden, kaynak olarak insanlık için çağlar boyu bir yeterliliği olan ve yeşildense iklimle ilişkilerde uyumlu ve çevreyi kirletmeden sürdürülebilir olan anlaşılmaktadır.
Böylece ekosistemlerde çevre için olumlu mahiyet ile kaçınılmaz olarak bulunması gereken etmenlerden oluşan ekolojik değer ölçütlerini yukarıdaki tanımlamalardan çıkışla bir saç ayak üçlüsü şeklinde aşağıdaki gibi ifade etmek mümkündür:
·         İklimsel ısınmayı önleme için sera etkisiz olma,
·         Çevreyi kirletmemek için temiz özellikte olma ve
·         İhtiyaçların sürekli giderimi için sürdürebilir kaynak olma.

Ayrıca genellikle hepsini kapsayan durumu niteleyici bir gönderme olarak “yeşil” teriminin de alışkanlık yaratmış kullanılırlıkta olduğunu söyleyebiliriz.

Şimdi enerji kaynaklarının çevreye olan durumu bakımından konuyu bazı örneklerle kısaca irdelemeye çalışalım.
Fosil yakıtlardan kömür gibi katı haldeki kaynaklar üç ölçütü de ihlal ederken doğal gaz, temiz özellikte olmayı sağlayıp diğer ikisini, yani, sera etkisiz ve sürdürülebilir kaynak olmayı ihlal etmektedir.
Ama resmin bütününü görmek için, doğaldır ki, sözü edilen ekolojik ölçütlerin yanı sıra yaygınlık ve erişilebilirlik gibi coğrafi ile ekonomiklik ve güvenlik gibi diğer kategorik ölçütleri de dikkate alan değerlendirmelerin yapılması gerekmektedir.

Örnek vermek gerekirse, jeotermal ve hidrolik kaynaklar ekolojik ölçütlerle ekonomiklik ve güvenlik ölçütlerini yerine getirmekle birlikte yaygınlık ve erişilebilirlik kıstaslarından sınıfta kalmaktadır. Ayni şekilde yaygınlık ve erişilebilirlik yönü ile bakıldığında kutup bölgesinin bir kısmında veya kutup bölgesine yakın yerlerde rüzgârdan yararlanmak yaklaşık da olsa mümkün iken güneşten ticari enerji elde etmek kesin olarak imkânsızdır.
Öte yandan, bilinen doğal kaynakların kullanırlığını etkilemekte olan ölçütsel kategorilerden enerjetik gücün teknolojik olarak elde edilmesi sırasındaki teknik denetim faaliyeti anlamında olan güvenlik etmenini temsil eden ölçüt şimdiye dek insanoğluna yönelik ayrı bir “meydan okuma” olmuştur.
Güvenlik ile ilgili kategorik kıstas, Three Mile Island(1979), Çernobil (1986) ve Fukuşima (2011) gibi ikinci kuşak nükleer teknolojili reaktörlerde meydana gelmiş olan kazalarda ihlal edilmiş olup şimdilerde dördüncü kuşak reaktör tasarımı teknolojisi ile önlenmiş olduğu belirtilen “ergime” sorunu ve benzeri tehlike oluşturan acil durumların kontrolü ile sağlanmış gözükmektedir.  
Ayrıca bu yolla yakıt girdisi tümüyle yakılabildiğinden çevreye atık bırakma durumu da ortadan kalkacaktır. Ayrıca bu reaktörler, söz konusu bu iki olumluluğun yanında yıllardır birikmiş olan eski teknolojili reaktörlerin nükleer atıkları ile soğuk savaş sonrası nükleer bomba artıklarını da yakıt girdisi olarak kullanabilme becerilerinden dolayı üçüncü olumlu bir özelliğe de sahiptirler. Görüldüğü gibi IV. Kuşak nükleer teknolojiye sahip reaktörleri, enerji üretiminde çevreye olan olumsuz etkilerin neredeyse tümünü gidermiş olmalarından dolayı “yeşil” olarak nitelenmek mümkündür.
Öte yandan, 50 yıllık araştırma-geliştirme çalışmaları sonucunda en son ortaya çıkan bir yenilik ise ilkin hadron kaynağı olarak kullanılan “Hızlandırılmış Sürümlü Sistem”lerdir. Kullanılması halinde reaktörleri kritik altı çalıştıran bu düzeneğin V. kuşak teknolojide ergime olasılığını tamamen ortadan kaldıracak olması olağan üstü önemde bir sıçramadır. 
Ancak bir eksik var!
Bu son kuşak reaktörlerde yakıt girdisi olarak uranyum kullanılırsa, istendiğinde nükleer silah için gerekli olan plütonyum da çıktı olarak elde edilebilmektedir. Durum bu olunca uluslararası sivil denetim kurumları “barışı tehdit” edici bir mahiyetin var olduğunu kabul etmektedir. Bu durumda da barışa yönelik güvenlik kıstasının ihlalinden söz edilmesi gayet normaldir.
Ama girdi olarak uranyum yerine toryumun kullanımı durumunda nükleer silah yapımı için gereken plütonyumun elde edilmesi bir bakıma olanaksızlaştığından barışa yönelik güvenlik ölçütünün de sağlanmış olduğu nedeniyledir ki uranyuma kırmızı, toryuma yeşil çekirdek denmesi yerinde bir adlandırma olarak karşımıza çıkmaktadır.
İşte geleceğin çekirdeksel yeşil yakıtı toryumun çevreyi ve insanı koruma bakımından yeri!...
Mustafa Özcan (14.02.2013)

http://toryumendertopraklarplatformu.blogspot.com




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder